'Büyük Doğu'cu Başbakan'a Yanıt

07 Aralık 2012 Cuma

Başbakanın bu ülkenin ulusal bağımsızlığı için Atatürk ile birlikte cephe savaşlarından başlayarak kurtuluşu için omuz vermiş olan İsmet İnönüye bir düşmanmış gibi kin beslemesinin bir nedeni olmalıdır?

\n

Her ağzını açtığında, Milli Şefin zamanında camilerin ahır olarak kullanıldığı iftirasından başlayan bir dizi asılsız söylem ile hınç kusan Erdoğan, üç gün önce de İkinci Dünya Savaşındaki emsalsiz politikası ile Türkiyeye kıvılcım sıçratmayan İkinci Cumhurbaşkanı, Hitler ve Mussolini ile eşdeğer tutmaya kalkıştı.

\n

İhtiyacı olduğu anlaşılan Erdoğan için öncelik ile basit bir tarih dersi:

\n

Sözünü ettiği o iki faşist diktatör de halklarını popülist demokrasi vaatleri ile kandırarak iktidara gelir gelmez maskelerini çıkarıp sadece Almanya ve İtalyayı değil, tüm dünya uluslarının kaderlerini altüst etti.

\n

Kıta Avrupasını aşarak Afrika, Asya ve Amerikayı da yangın yerine çeviren İkinci Dünya Savaşından bir tek bireyinin burnu kanamadan çıkan tek ülke Türkiye oldu.

\n

O emsalsiz mahareti gösteren Cumhurbaşkanı İsmet Paşanın ta kendisiydi.

\n

O yıllarda devlet gemisine kaptan olmak gibi bir rastlantıyı, yaşı elverse de Recep Tayyip Erdoğan üstlenmiş olsaydı, Türkiyenin hali nice olurdu? Çevremizde gerçek dost tek ülke bile kalmadığını görerek bir yargıya varmak zor değildir.

\n

Oysa Atatürk bir Balkan Devletleri Paktı hayata geçirmeyi kararlılıkla istiyordu. Yurtta ve dünyada barış ilkesinin gerçek bir temsilcisiydi.

\n

1950’li yıllarda da aslında Atatürk karşıtı olup da açıktan Ulusal Kurtuluş Savaşının başkomutanına söz söylemekten çekinenler İnönüyü savaş yıllarında ekmeğin ve bazı temel gıda maddelerinin karne ile verilmesinden de sorumlu tutarlar.

\n

Paşanın, bu sorumluluğunu yüzüne karşı da söylemesi için görevlendirilen bir kız çocuğunun çenesini okşayarak Duydukların doğrudur yavrum. Ama seni babasız bırakmamak için zorunluydu o önlemler dediği kulaktan kulağa söylenirdi.

\n

Keza camileri ahır yapmak abartısı da Trakyanın ünlü soğuklarında, bölgede yığınak yapan askeri birliklerimize yaratacak yer olarak kasaba ve köylerde ancak ibadethanelerimizin elverişli olmasından gelen bir söylemdi.

\n

Öyle ya da böyle.

\n

İnönü o yılların koşullarında çekilen tüm sıkıntıların bedelini, yargıç güvencesinde tek dereceli ve özgür seçim yasasını çıkarıp uygulatarak ödedi.

\n

Muhalefet lideri olmayı içine sindiren bir demokrasi öğretmeni olarak da ülkesine ayrıca hizmet etti.

\n

İşte o dönemlerde bir adam, yetenekli bir şair fakat aynı zamanda Büyük Doğu Mefküresi (ülküsü)” olarak adlandırdığı Türk-İslam Birliğini savunan Necip Fazıl Kısakürek de sahne aldı.

\n

Çıkardığı Büyük Doğu dergisinin yaydığı görüşleri savunanlarla oluşturduğu görüşü, bir politik dernek ve ileride parti olarak yaşatmak isteği ile Atatürk devrimlerine ve doğrudan Atatürke de vaziyet almaya cesaret edemediği için de Kısakürekin başlıca hasmı İnönü olamadı.

\n

1 Mayıs 1959da Uşak istasyonunda DPli bazı kendisini bilmeyenler tarafından atılan taş ile İnönünün başı yaralandığı zaman çıkan Büyük Doğu dergisinde hatırımda kaldığı kadarı ile O büyük leşi yere devirecek gülleden ne haber?” kapak manşetinin sahibine Cumhuriyet Halk Partisinin açtığı davanın avukatı olarak bana pişmanlık duyduğunu ve İsmet Paşa Hazretleri ile parti açılan davaları geri alırsa bu servisi bir daha yapmayacağını söyleyen bugün RT Erdoğanın izinde yürüdüğü Kısakürekten başkası değildir.

\n

Nöbeti devralarak üstelik ülkenin seçilmiş iktidarının başı olmadığının fırsatlarını da değerlendirerek bir Türk-İslam Birliği İdeolocyası uyguluyor.

\n

İsmet İnönü günümüzde hayatta olsaydı kendisi ile nasıl başa çıkacağını da elbette biliyor olmalıdır.

\n

Mazisini, kendisini yeni olarak takdim etme sevdası ile unutmuş olanCumhuriyet Halk Partisi ile özellikle İnönü Vakfı ve İsmet İnönünün mirasçıları bu kepazeliği nasıl ve niçin içlerine sindiriyorlar da adaletin kapısını çalmıyorlar?

\n

Anlamak gerçekten çok zor.

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları