Örsan K. Öymen

Karşıdevrimciler ve sahte devrimciler

21 Eylül 2020 Pazartesi

Mustafa Kemal Atatürk’ün öncülüğünde gerçekleşen aydınlanma devrimleri, cumhuriyetin kuruluşunun yüzüncü yılına yaklaşırken, can çekişmeye devam ediyor.

Aydınlanma devrimlerinin en önemli aşamaları şöyle özetlenebilir: Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kurulması; saltanatın ve halifeliğin kaldırılması; cumhuriyetin kurularak halk egemenliğinin ve vatandaşlık bilincinin devreye girmesi; herkese laik ve bilimsel eğitim olanağı tanıyan “Öğretim Birliği” yasasının kabul edilmesi; kadınlara yasalar önünde eşit hakları tanıyan “Medeni Yasa”nın kabul edilmesi; “devletin dini İslamdır” ifadesinin anayasadan çıkarılması, laiklik ilkesinin anayasa maddesi haline gelmesi; kadınların seçme ve seçilme hakkını elde etmeleri; kadınların eğitim ve çalışma yaşamına katılmaları; üniversite reformu; toprak reformu; Köy Enstitülerinin kurulması.

Bugün Türkiye’de söz konusu kazanımların tamamı büyük bir darbe yemiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin yetkileri sınırlandırılmıştır; yasama, yürütme, yargı arasındaki güçler ayrılığı ilkesi zayıflatılarak saltanat tarzı yönetim biçimi yeniden devreye girmiştir; Diyanet İşleri Başkanlığı’ndaki laiklik karşıtı kadrolaşmayla ve bu kurumun siyasi alana müdahalesiyle halifelik benzeri bir makam oluşturulmuştur; halk egemenliği gasp edilmiş, vatandaşlık bilincinin yerini din, mezhep, etnik kimlik bilinci almıştır; imam hatip okulu, Kuran kursu ve ilahiyat fakültesi enflasyonuyla “Öğretim Birliği” yasası delinmiştir; kadınlar eğitimden, çalışma yaşamından, sosyal ve kültürel yaşamdan kopartılarak, evlere kapatılarak, haklarını önemli ölçüde yitirmişlerdir; siyasi söylemin ve devletteki kadrolaşma sürecinin dinselleşmesiyle laiklik ilkesi darbe yemiştir; üniversiteler hükümetin emrine sokularak özgür ve yaratıcı düşünce üretmekten aciz hale gelmiştir; devletin ve halkın toprak sahibi olması yerine, devlet arazileri özel sermayeye satılmıştır; köylerin ve kasabaların eğitim seviyesinin artırılması yerine, buralar cehalete terk edilerek oy deposuna dönüştürülmüştür.

***

Söz konusu aydınlanma devrimlerinin bertaraf edilmesi sürecine öncülük eden karşıdevrimci hareketin merkezinde, dinci, köktendinci, İslamcı hareket yer almıştır. “İkinci cumhuriyetçi” olarak da anılan neo-liberal akım ve etnik kimlikçi, Kürtçü, ayrılıkçı akım da karşıdevrimci hareketin içinde yer alan diğer unsurlardır. Bu kesimlerin tamamı, farklı gerekçelerle de olsa, Atatürk’ün aydınlanma devrimlerini çökertmeyi kendilerine hedef edinmişlerdir.

Ancak bu kesimler kadar, sahte devrimciler olarak adlandırabileceğimiz bir kesim de Atatürk’ün aydınlanma devrimlerine darbe vurmuştur. Sahte devrimciler, devrimin kazanımlarından kişisel çıkarları için yararlanmak amacıyla devrimi savunanlardır.

Bu kesimler devrimciler gibi, devrimleri özümsemiş olan idealist dava insanları değildir. Görünüşte devrimleri savunurlar, karşıdevrimcilerin görüşlerini savunmazlar, ancak öncelikleri, kendi kişisel çıkarlarıdır. Bu, maddi çıkarları da içerir, makam, mevki, unvan gibi pozisyonlarla ilgili çıkarları da içerir. Bu kesimler, cumhuriyetin kuruluşundan beri, sermaye, bürokrasi ve siyaset alanlarında kök salmışlardır. Aydınlanma devrimlerinin tam olarak uygulanamamasından, karşıdevrimciler kadar sahte devrimciler de sorumludur.

***

Devrimci, devrim için, davası için ölümü göze alan insandır. Devrimci, kendi kişisel çıkarları için değil, halk için, toplum için, vatan için mücadele veren insandır. Devrimci, devrim mücadelesi için, kendi kişisel çıkarlarından fedakârlık eden insandır. Devrimci, bencil olmayan insandır. Mustafa Kemal Atatürk, sözcüğün tam anlamıyla gerçek bir devrimcidir.

Atatürk döneminde de Atatürk’ten sonra da siyaset, hukuk, eğitim, kültür, sanat, bilim, medya gibi çeşitli alanlarda, gerçek devrimciler var olmuştur. Türkiye Cumhuriyeti hâlâ yıkılmadıysa, onların emekleri ve çabaları sonucunda yıkılmamıştır. Ancak söz konusu devrimci insanlar, bir taraftan karşıdevrimciler, bir taraftan da sahte devrimciler tarafından kuşatıldıkları için, devrim sürecini tamamlayamamışlardır.

Bukalemun gibi kendisini gizleyen sahte devrimciler, en az karşıdevrimciler kadar tehlikelidir. Onlara karşı da mücadele verilmeden, devrim sürecini tamamlamak olanaklı değildir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İsrail-İran savaşı 15 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları