Devletin ‘üvey’ çocukları
Pınar Öğünç
Son Köşe Yazıları

Devletin ‘üvey’ çocukları

15.10.2016 04:45
Güncellenme:
Takip Et:

Kendilerine isim seçmelerini istedim; Deniz, Ali, Umut oldular. Üçü de devlet korumasında, yuvalarda, yurtlarda büyüyen 20’lerinin ortasında, sonlarında gençler. Geçmişlerini bilhassa saklama derdinde değiller. Deniz, “Yalan yalanı doğuruyor, belki sonra samimi olacağım biriyle yalan üzerinden tanışmak istemiyorum, söylüyorum” diyor. Deniz, annesini babasını hiç bilmiyor, bebekliğinden beri Hatay ve İstanbul’da devlet korumasında kalmış. 14 yaşında yurtta kalmaya başlayan Ali, samimileştiği tanıdıklarına söylüyor “yurt çocuğu” olduğunu. Bu zorla sırtlarına yapıştırılan bir tabir. Liseden sonra meslek kursuna giden Ali şu an bir bakanlıkta memur. Başta istifayı çok kez düşünmüş. “Yurttan çıktım diye beni odasına almayan vardı. Ofiste ne sorun olsa benden bilen çıkıyordu” diyor.

11 yaşında yurtta kalmaya başlayan Umut, bir arkadaşıyla Çocuk Esirgeme Kurumu üzerine sohbet ederken “Ha orası annesinin babasının istemediği çocukların gittiği yer değil mi?” cümlesini duymuş. “O zamana kadar ailemi istemeyenin ben olduğumu düşünüyordum. O günden sonra herkese rahat söyleyememeye başladım” diyor. Umut, bir Anadolu üniversitesinde sosyoloji bölümünü geçen yıl bitirdi, tezi tam da kendi gibi gençlerin adaptasyon süreci üzerine.

Belki küçücük üçüncü sayfa haberi bile olamadı, son bir ay içinde yurtlarda büyümüş, sonra hayata atılmış tam dört kişi intihar etti. İkisi çalıştıkları yerlerin çatısından bıraktı kendini aşağı, biri evinde, biri askerde hayatına son verdi. Peki neden?

İntihar, bireysel olduğu kadar toplumsal mesele; ihtiyatlı cümleler gerektiren hassas bir konu. Hâlâ oralarda olan gençlerin haleti ruhiyesini düşünmek, bunun istisnai bir hal olduğunu hatırlatmak gerekiyor. Toplumun geri kalanına düşen de bir görev var, anlamak...

‘Güçlü olmayı seçtim’

Üç genç de sayısını hatırlamadıkları kadar intihar teşebbüsüne tanık olmuş daha çocukken. Umut, kurumdan ayrıldıktan sonra intihar eden bir arkadaşının fotoğrafını gösteriyor Facebook’tan, Ali böyle üç kişi tanıyor. Cevabı onlar biliyor, neden?

Yuvalar ve yurtlar, ancak sıra dışı denebilecek dayak, şiddet, taciz vakalarıyla haberleşegeldi hep. Tek tek bunlara dair anlatacakları da var ama asıl yurtlardaki “gerçek hayattan” kopuk düzenden, “dışarıya” hazır bireyler yetiştirilmemesinden ve sonrasında yalnız kalmaktan yakınıyorlar. Üniversitede okumuyorsa 18 yaşına bastığı an kurumla bağı kesiliyor gencin, üniversiteye giden için bu yaş 25. Sonra ne yapacaklar? Bir başlarınalar.,

Umut, “Eskiden böyle denmesine kızardım ama hiçbirimiz normal değiliz, zaten travmalarımız var. Bunun üzerine yurttan ayrılmak yeni bir travma demek. Devlet elini çekince sudan çıkmış balığa dönüyorsun” diyor. Tek başına banka hesabı dahi açamayan, özgüven yoksunu bireyler olarak büyümekten yakınıyorlar. Hiçbirinin yeteneğine bakılmaksızın topluca meslek liselerine kaydedilen, sonra mutsuzluktan liseyi dahi yarım bırakan gençleri anlatıyorlar.

Umut, okula geç başladığı için 18’ine geldiğinde hâlâ lisede olduğundan ve bunun yasa/yönetmeliklerde karşılığı bulunmadığından lise öğrencisiyken kendini “dışarıda” bulmuş. Mecburen yurttan tanıdığı birinin ablasına sığınmış, anlaşamamışlar. 2008-2011 arası Beşiktaş’ta bir “gençlikevinde” kalmış. Yurttan ayrılmış gençler için ara istasyon olan, bakanlığa bağlı ama bir bağışçıyla ayakta duran bu nevi kurumların devamı gelmediğine üzülüyor. 2011’de birden, gerekçesiz buradan çıkarıldıysa bile... Müşterek şikâyetlerinden biri keyfi uygulamalar zaten. Umut şu anda yurttan arkadaşlarıyla bir ev paylaşıyor, iş arıyor.

İyi bir üniversitede burslu olarak Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde okuyup bitiren, bir yılını yine bursla Amerika’da geçiren Deniz, “Yaşananlara herkesin tepkisi farklı. Biri içine kapanıp bunalıma girerken, ben kendimi yetiştirmeyi, güçlü olmayı seçtim. Ama benim de intiharı düşündüğüm oldu, söyleyeyim size. Yurtlarda herkes görevini yapar, gününü geçirir. Yahu cam kırıp kolunu kesenin bir derdi var, bunu anlamaya çalışsanıza...” diyor. En hafif gerekçeyle antidepresan verilen çocukları, gençleri anlatıyor. Antidepresan tepsisiyle gezen bir görevli düşünün, bu gerçek.

ERKEKLER DAHA ZORDA

Kurumlardayken her bakanla değişen kadrolardan yılmışlar. İçeriye hiçbir görevli almadan kapıyı kapatıp sadece çocukları dinleyen Nimet Çubukçu’yu ayrı anıyorlar. Korumaları yüzünden yanına yaklaşamadıkları bakan hikâyeleri de mevcut. 18 ya da 25 yaşında koruma kararının birden kalkıvermesi tekinsiz bir süreci, bir kısmı karanlık ihtimalleri getiriyor. Suça meyleden, kalacak yer bulamamaktan sokağa düşen, “hayatı kararan”, “kötü yola düşen” gençleri anlatıyorlar. Erkeklerde çetelere katılma oranı yüksek. Umut, kalacak yeri olmadığı için suç işleyerek cezaevine girenlerden bahsediyor. Her şeye rağmen kız öğrencilere daha özenli yaklaşıldığını ama 18’ini dolduran erkekleri kimsenin umursamadığını düşünüyor.

‘En kötüsü bir şey çalındığında senden bilecekler korkusu’

Hayatları boyunca parayla doğrudan ilişkisi olmamış gençlerin dışarıda afalladığını anlatıyor Ali. Kendi kardeşinin nasıl lükse düşkün biri haline geldiğini... İntihar edenlerden birinin gerekçesinin, altından kalkamadığı borçları olduğunu söylüyor. “Memurluk hakkın var, bekledin çıktı, ilk kez maaş aldın, hemen en pahalı cep telefondan alıyor örneğin. Yurttan arkadaşlarımın rahat yüzde 98’inin kredi kartı borcu vardır” diyor. Ali yurttan çıkarıldıktan sonra sokakta kalmamak için Büyükşehir belediyesinin sokak çocukları için açtığı bir merkezde kalmış. Burayı kabul etmese belki o da sokağa düşecek, ne tuhaf... Yurttan sonra ilk kız arkadaşın erkekler açısından öneminden bahsediyor bir de; “Ayrılma olayı olduğunda darmaduman ediyor, toparlanamayan çok tanıdığım var” diyor.

 İşin bir de dışlanma kısmı mevzubahis. Umut, “bir şey çalındığında senden bilecekler korkusunu” anlatıyor uzun uzun. Deniz, “zengin üniversitesinde” okumasına rağmen iyi insanlara denk geldiğini, hiçbir zaman hırsızlıkla suçlanmadığını söylüyor.

Kırgın Çiçekler dizisine tepkililer

Bu korkudan bu kadar normal bahsetmeleri hazin geliyor insana. Şu an oyanayan Kırgın Çiçekler dizisinden hepsi nefret ediyor; “Yurttaki çocukların tamamı mı hırsız olur, hastaneden, hapishaneden çıkmaz” diye öfkeleniyorlar.

Dışlanmanın bir farklı kılığı da her başarılarına şaşırma, aşırı övgü. Umut, üniversiteyi kazandığında şehrin bir yerel gazetesi haberini yapmış, yurttan çıkan biri üniversite kazandı gibi. “Hem özel bilgimi ifşa ettikleri için kızdım, hem de sıradan bir üniversitenin sıradan bir bölümünü kazanmam büyük başarıymış, bu asla bizden beklenmiyormuş gibi düşünülmesine. Biz aptal değiliz ki!” diyor.

Deniz’in bir gün bakan olsa planı net, bütün yurtları yıkıp yerle bir etmek... Uyum süreci için ayrı kurumlara, özel sektörde iş bulabilmek için kolaylıklara ihtiyaç duyduklarını anlatıyor.

Üçü de inatla ve dirayetle “dışarıda” dik durabilmiş gençler. Ama fazlasına ihtiyaçları var.

 

YURT İNTİHARLARI SONBULSUN KAMPANYASI

Hayat Sende sesleri oldu

Hayat Sende Derneği (http://hayatsende. org/), 2007’de onun gibi idealist gençlerin bir araya gelmesiyle oluştu. Amaçları da koruma altında yetişen çocuk ve gençlerin eşit, ayrımcılığa uğramadan hayata atılması için çalışmak, insanlarının başının bu yöne dönmesini sağlamak.

Bunu başardılar da. “Yurt intiharları son bulsun” başlıklı kampanyaları, sadece son bir ay içinde bu kurumlarda yetişmiş dört kişinin intihar etmesinin ardından oluştu. www. change.org üzerinden bir imza kampanyası açtılar. Çocuk ve gençlik alanında çalışan yüze yakın STK de destek verdi. Devletten talepleri var. Kurumlardan ayrılan gençler için etkili psikososyal hizmetler sağlanmasını, durumlarının takip edilmesini, haklarında kapsamlı istatistik yayımlanmasını, intiharların nedenleri ve çözüm önerilerinin Meclis Araştırma Komisyonu’nca araştırılmasını istiyorlar. Akademinin bu konuya ilgi göstermesini ve en başta da onları gizlemeye mecbur bırakan “yurt çocuğu” damgasının kaldırılmasını arzu ediyorlar.

HAYAT SENDE DERNEĞİ BAŞKANI OSKAY:

Yurttan gelin-damat istemeyen var

Hayat Sende Derneği Başkanı Abdullah Oskay’ın anlatacağı çok, çünkü o da devlet korumasında büyümüş.

Oskay, 2005’te Malatya Çocuk Yuvası’ndaki dayak skandalının ardından yuva bakım modelinden aile temelli hizmet modellerine yönelindiğini söylüyor. Oskay, “Bugün çocukların dörtte biri koruyucu ailede, dörtte biri sevgi evinde, dörtte biri çocuk evinde, dörtte biri de kışla tipi bakım modeli dediğimiz yuva ve yurt modellerinde. Kışla tipi bakımın azalacağına ilişkin demeçler verildi ama henüz o aşamaya erişilemedi” diyor. Yurttan gelin ya da damat istemeyen ailelerden söz ediyor Oskay, işyerinde dışlananlardan, okula öğretmenlere baskı yaparak “yurt çocuklarıyla” arkadaşlığı yasaklayan velilerden...

 

 

Yazarın Son Yazıları

Bugünün ‘esası’ savunmada

Bugünün ‘esası’ savunmada

Devamını Oku
28.07.2017
Hayır rüzgârında 1 Mayıs

Hayır rüzgârında 1 Mayıs

Devamını Oku
02.05.2017
Bir tava bir kepçe

YSK’nin mühürsüz pusula kararına, şaibe iddialarına karşı Beşiktaş’ta buluşanların sayısı on bine yaklaşıyordu. Kimdi bu insanlar, ne istiyordu?

Devamını Oku
19.04.2017
‘Hayır’a baskı tarihe geçecek

.

Devamını Oku
17.04.2017
Kadınlar haykırıyor: Hayat bizim senin mi sandın?

Kadınlar birçok kentte ‘Hayır’ demek için sokaklardaydı. ‘Kadınların direnişi o sarayı mühürleyecek’ yazısı dikkat çekiyordu bir pankartta.

Devamını Oku
14.04.2017
Hitler'li iki tespit

Hitler'li iki tespit

Devamını Oku
04.04.2017
Evet ve hayır diye iki seçenek varsa, bu ne?

DİB, sahadan tecrübe paylaşıyor. Hayırcıların başına gelenler, Evet’in tasviri aslında.

Devamını Oku
01.04.2017
Aliyev’den Türkiye’ye başkanlık uyarıları: Yapmaz demeyin her şeyi yaparlar

Azerbaycan’da muhalif fikirleri yüzünden cezaevinde iki yıl tutulan insan hakları avukatı İntigam Aliyev, acısını çektikleri başkanlık sistemini anlatıyor, uyarıyor: “Başkanlıkları kendi arşınınızla ölçmeyin”

Devamını Oku
20.03.2017
Paker: Psikososyal dengemiz bozuldu

Derin bir toplumsal kriz yaşıyoruz

Devamını Oku
15.03.2017
Ahmet'inki bir tehdit değil sadece durum tespiti

Ahmet'inki bir tehdit değil sadece durum tespiti

Devamını Oku
22.02.2017
Kadın, göçmen, Müslüman ve Trump’a kafa tutuyor

Kasımda Minnesota Temsilciler Meclisi’ne seçilen ilk Müslüman olan Somali kökenli İlhan Omar İstanbul’daydı. Trump’ın başkanlığıyla Omar’ın işi zorlaştı ama koltuğu daha da manalı hale geldi.

Devamını Oku
05.02.2017
'Tek medya, tek akademi, tek hukuk'

'Tek medya, tek akademi, tek hukuk'

Devamını Oku
03.02.2017
‘Bu koşullarda meşru bir referandum olmaz’

Tarihinin en güçlü temsiliyle Türkiye’ye gelen PEN heyeti, ifade özgürlüğü çerçevesinde hem siyasilerle hem mağdurlarla görüştü, başkanlık referandumuna dair uyarılarda bulundu.

Devamını Oku
28.01.2017
‘Kutsal olan devlet değil, insandır’

‘Kutsal olan devlet değil, insandır’

Devamını Oku
20.01.2017
Savaşa, yoksulluğa ve israfa karşı sofra

Savaşa, yoksulluğa ve israfa karşı sofra

Devamını Oku
04.12.2016
‘Her yıkılmış ev bizim için mezar’

Avukat Ramazan Demir, 8 ay sonra sokağa çıkma yasağı kaldırılan Şırnak’ta evini, kardeşinin test kitabından buldu. Demir, yıkımı “Yıkımın büyüklüğü karşısında sen ufacık kalıyorsun. Şırnak’ta 92’yi yaşadık. Ama bu seferki başka bir şeydi” diye anlattı.

Devamını Oku
28.11.2016
Özgür Gündem nöbetçi yayın yönetmenleri yine adliyede... Suçları dayanışma!

Çağlayan’dak i Adalet Sarayı’nda dün Özgür Gündem’le dayanışma amacıyla bir günlük genel yayın yönetmenliğini üstlenmiş gazeteciler vardı. Necmiye Alpay, Yıldırım Türker, Hasan Cemal, Jülide Kural, Murat Uyurkulak, Faruk Balıkçı ve birçok gazeteci daha.

Devamını Oku
25.11.2016
Bertrand: Gazeteci taraf seçmek zorunda değil

Geçen cuma Gaziantep’te gözaltına alındıktan sonra sınır dışı edilen Fransız gazeteci Olivier Bertrand, ‘Kafkaesk’ dediği o üç günü anlattı.

Devamını Oku
18.11.2016
'Otoriteryanizm yükseliyor'

Trump’ın başkan seçilmesi tartışmaları devam ediyor. Doç. Dr. Evren Balta insan haklarının, özgürlüklerin baş tacı edildiği 90’lar döneminin kapandığını söylüyor. Balta “Trump lider olarak bunların hiçbiriyle ilgilenmediğini söylüyor. Trump gibi liderlerin, Türkiye’de Erdoğan’ın, Macaristan’da Orban’ın yaptığı en önemli şeylerden biri kurumsuzlaştırma” diyor.

Devamını Oku
13.11.2016
Delirmiyorsak o da inattan

Delirmiyorsak o da inattan

Devamını Oku
05.11.2016
‘OHAL hatırası’

‘OHAL hatirası’

Devamını Oku
03.11.2016
Denizde orman kanunları

Su ürünleri mühendisi Mehmet Özdinar’ın TÜİK için balıkçılardan veri toplarken ölümü, gözleri vahşi kapitalizm belgeseline benzeyen balıkçılık sektörüne, büyük balıkçıların hırsına ve rekabet arttıkça ortaya çıkan şiddete çevirdi.

Devamını Oku
31.10.2016
Devletin ‘üvey’ çocukları

Devletin ‘üvey’ çocukları

Devamını Oku
15.10.2016
'AKP, kendini OHAL’e kaptırdı'

'AKP, kendini OHAL’e kaptırdı'

Devamını Oku
01.10.2016
‘Ellerimiz yakalarında’

‘Ellerimiz yakalarında’

Devamını Oku
25.09.2016
‘İşimi bitireyim sonra öldürün’

‘Öldürün ama işimi bitireyim ondan sonra’

Devamını Oku
24.09.2016
Göbeklitepe'ye yazık

Göbeklitepe'ye yazık

Devamını Oku
28.08.2016
El yakmadan yazılmaz

El yakmadan yazılmaz

Devamını Oku
23.08.2016
Bu önlemlerle kâr özelleştiriliyor, zarar toplumsallaştırılıyor

İktisatçı Doç. Dr. Ümit Akçay, AKP’yi iktidarda tutan en önemli faktörlerden birinin her şeye rağmen ekonomik büyümenin sürmesi olduğunu söylüyor. Akçay, “Büyüme durduğunda olabilecekleri kimse bilmiyor. O nedenle “ne pahasına olursa olsun büyüme” ruhu hâkim” diyor.

Devamını Oku
19.08.2016
'Batı jetlerin sesini yeni duydu'

'Batı jetlerin sesini yeni duydu'

Devamını Oku
24.07.2016
Darbeciye işkence demokrasi getirmez

Darbecilerin cezalandırılması gerektiğini söyleyen TİHV Genel Sekreteri Bakkalcı, insanlık onurunun korunmasına yönelik değerlerin polemik konusu yapılamayacağını söyledi.

Devamını Oku
23.07.2016
Taksim'de bir 'şölen'

OHAL ilanı, Taksim Meydanı’ndaki Demokrasi Şöleni’nde canlı dinlendi. Sonra kornalarla sabaha kadar sürecek ‘olağanüstü’ bir kutlama başladı.

Devamını Oku
22.07.2016
Hepiniz aynı tanktasınız

Hepiniz aynı tanktasınız

Devamını Oku
16.07.2016
‘Kimse farklı olduğu için azap çekmesin’

‘Kimse farklı olduğu için azap çekmesin’

Devamını Oku
10.07.2016
'Taksim’in içine etmek mümkün'

Prof. Sayın’ın Bilgi Üniversitesi’yle ilişiğinin kesilmesini protesto ederek istifa eden Prof. Neumann, Batı’nın Erdoğan’ı sultan olarak göstermeyi sevdiğini, Erdoğan’ın da kendini Osmanlı motifleriyle sunduğunu söyledi

Devamını Oku
07.07.2016
‘Sadece özgürlük istiyoruz’

‘Sadece özgürlük istiyoruz’

Devamını Oku
20.06.2016
Fuarda biten umutlar

Fuarda biten umutlar

Devamını Oku
11.06.2016
Örgütlü kötülüğün davası

Kadıköy’de öldürülen Bahadır Grammeşin’in kardeşi Başak, bugünkü duruşma öncesi Cumhuriyet’e konuştu.

Devamını Oku
08.06.2016
“Asıl evlerimizin halini görünce delireceğiz”

“Asıl evlerimizin halini görünce delireceğiz”

Devamını Oku
29.05.2016
‘İnadına o evde yaşayacağım’

Yüksekova’da yatak odalarına bir özel harekâtçının “Yüksekova’da aşk başka yaşanıyor” yazdığı Uzunköprü çifti Cumhuriyet’e “Bu neyin kinidir çözemiyoruz” dedi.

Devamını Oku
27.05.2016