‘Her yıkılmış ev bizim için mezar’
Pınar Öğünç
Son Köşe Yazıları

‘Her yıkılmış ev bizim için mezar’

28.11.2016 06:48
Güncellenme:
Takip Et:

Ayakta kalmış cami oradaysa, o zaman sokak şuradan geçiyordu, sağa dönünce üç bina vardı... İnsanın oturduğu sokağı, içindeki kişisel eşyalarıyla birlikte evini dümdüz bulması, bağırmak isteyip ses tellerinin düğümlendiği kâbus sahnelerine benziyor. Şırnak'ta 14 Mart'ta başlayan sokağa çıkma yasağı çatışmaların bitiminden sonra da uzayarak tam sekiz ay sonra kalktığında kentte sadece en küçüklerinden sayılabilecek birkaç mahalle ayaktaydı. Gerisi düzlenmiş bir moloz yığını.
Şırnaklı avukat Ramazan Demir, gitti, kendi ve akrabalarının evini bulmaya çalıştı, tepesinde büyüdüğü ağaçları aradı. Şu ara tüm Şırnaklıların yaptığı gibi.


Ufalanmış beton parçaları arasında kardeşinize ait test kitabı sayesinde evinizi bulmuşsunuz. Nasıl bir gündü o gün?

Boş gözlerle bakıyorsun etrafa. Öfke mi, üzüntü mü, çaresizlik mi, bilemiyorsun. O test kitabının dışında, bizim mutfak dolabının parçaları, babama, bana ait bir şey, bunları da gördüm molozların arasında. Bu kadar ağır bir şeyle karşılaşacağımı bilmiyordum. Yine de iki arkadaş “Düşersen tutalım” diye yalnız bırakmamıştı beni. Düşmedim ama bir an beynim durur gibi oldu. Yıkımın büyüklüğü karşısında sen ufacık kalıyorsun, inanamıyorsun. Biz vahşet, yıkım görmemiş insanlar değiliz. Şırnak'ta 92'yi yaşadık. Zulümle büyüdük zaten. Ama bu sefer başka bir şey var. Tamam havan topu geliyordu, ama dönebileceğin bir ev vardı. O zaman evimiz tek katlıydı; havan topunun açtığı çukuru sığınak yapmıştık mesela sonra.

‘Piyanist’teki gibi

18 Ağustos 1992'de Şırnak dört gün bombardıman altında tutulduktan sonra, dedenizin evine gidip hayattalar mı bakma işinin size kalışı, yıkık dökük Şırnak'ı dokuz yaşında bir çocuk olarak yürüyüşünüz hakkında bir yazı yazmıştınız. 2016 yılında dümdüz Şırnak'ı yürürken o günkü Ramazan geldi mi aklınıza?

Tamı tamına aynı güzergâhı yürüdüm. O zaman yıkık dökük de olsa görebildiğim bir şeyler vardı. Bu sefer hiçbir şey yok. Mahallen, evin, dümdüz. Bunu anlatamıyorum kimseye. Dört duvardan bahsetmiyorum sadece, her dut ağacında, asmada, komşu duvarında bir anın, hissin var. Şimdiyse baktığın yerde boşluk. Evler yok, okul yok, o gün kaçtığım fırın yok. “Piyanist” filminde vardır öyle manzaralar ya da Halep'te, Beyrut'ta... Şimdi sosyal medyada görüyoruz, Şırnak'ı da Toledo yapacaklarmış galiba. O janjanlı binalar bazılarına hoş görünebilir ama hiçbir şey ifade etmiyor benim için.

Yıkımın ekonomisi, bu güvenlik politikasına dair ne anlatmalı?

Ortadaki ciddi rant bunun planlı olduğunu gösteriyor. O şunu yapacak, bu bunu yapacak, insanlar ölürken projelendirmiş, üzerine çok düşünmüş bir akıl var. Duyduğum kadarıyla en azından bir kısmını da yerli sermayedarlar yapacakmış. Her zaman devlet desteğini, kamu ihalelerini almış, almaya devam eden birtakım Kürt işadamları. Bu da insanın içini acıtıyor. Her yıkılmış ev mezar bizim için. Mahallemizde genç kalmadı neredeyse. Fizikî yıkım dışında, bitmeyecek bir yas halinden de söz ediyorum.

Karşınızda “Hendekler açılmasaydı bütün bu anlattıkların başınıza gelmeyecekti” diyen biri var, ne cevap verirsiniz ona?

Tam dün başıma geldi. Görüşe gittiğim cezaevinde birkaç ay önce bulunduğum için beni tanıyorlar. Bir infaz koruma memuruyla konuşurken mesele Şırnak'ın yıkımına geldi, “Ama hendekler...” dedi. Teknik olarak devletin o hendeklerle mücadele etme hak ve yetkisi var. Bozulduğunu düşündüğü kamu düzeninin tesis etmek için hukuki araçlarını kullanır. Fakat şehrin iki kilometre dışına obüsler kurup her yeri yıkmak, uçaklarla bombalamak dışında o hendekleri bertaraf etmenin yolları vardı. Savaş silahları kullanılarak hendek mi kapatılır? Bir şehri tamamen silmek ne demek? Tehlikeyi kendince bitirdin, öc alır gibi şehri dümdüz etmek ne? O gardiyana da bunları anlatıp “iki dakika tefekkür et” dedim. “Belki alakası olmayan, belki o hendeklere karşı bile olan birisin, çatışmalardan dolayı evinden çıkmak zorunda kalıyorsun ve döndüğünde her yer dümdüz. 10 çocuğunla şimdi enkazın başındasın, bir düşün...”

Gardiyan ne dedi?

Bir şey demedi. Bunun için kimseyi ikna etmek zorunda da değilim. Fakat bir hukukçu olarak bilgim ve görgümle ceza hukuku bağlamında bunu bir suç olarak nasıl temellendireceğimi bilmiyorum. O kadar ağır ki, verili hukukumuzda bunu tanımlayan bir suç bile yok. Tek başına devletin verdiği zarar diyemezsin, sadece görevi ihmal değil, mala zarar verme olarak tanımlayamayız. İnsanlığa karşı suç vasfını kazandığını düşünürsek, uluslararası mahkemelere oradan götürebiliriz.

Yıkım gören diğer il ve ilçelerde zarar görenlerin mağduriyetlerini gideren mekanizmanın ağır işlediğini duyuyoruz. Yıkımı en büyük oranda olan Şırnak'ı bu açıdan ne bekliyor?
Halihazırda yürüyen telafi mekanizması açısından, devlet terörle mücadeleden doğan zarar şeklinde karşılayacak. Para vermeyecektir, “Ev yapacağım size” diyecektir. Detayları bilmiyoruz ama o evleri de bedavadan değil, borçlandırarak verir. Yüzde 70-80'i bu borçlandırma planına ayak uyduramayacak, karşılayamacak insanlar. Maddi zararın dışında, çektiğin elem, keder, manevi zarar kanunda tanımlanmıyor bile. Mahvedilmiş bir hayat için bir de borçlandırılmadan söz ediyoruz. Devletin “Böyle yaparsanız böyle olur” tarzı intikam alma tavrı burada da sürüyor. Bunu servis ederken bir de ne kadar kucaklayıcı bir anlayışla yürüttüğünün reklamını yapıyor. Bütün bunların ne kadar anlaşıldığından emin olamıyorum. Bu kadar hiçbir şey yokmuş gibi davranılması insanın içini acıtıyor. Şırnak, halkının tamamıyla ortadan kaldırılsaydı dahi yine bir şey olmayacaktı. “Ne olursa olsun biz artık bir başımızayız” duygusu artık insanlarda var. Bunun öfkesini kendi siyasetçisine, çevresindekilere de yöneltiyor ama Türkiye'nin Batısı mı diyelim, o yana dair hiçbir beklenti kalmadı artık.

'Yarattığınız hukuksuzluk canavarı sizi de yutacak'

Neden avukat olmak istediniz?
Lisedeydim, çok retorik olacak ama bir şeyleri değiştirebilmek ya da hesap sorabilmek için galiba.

Bugün yaptığınız işe dair böyle bir inancınız var mı?
Özellikle son dönemde öyle şeyler gördük ki. O kadar motive, o kadar hukuk bilmez bir akıl var ki karşında, sen AİHM, AYM, uluslararası hukuk, norm, verili hukuk anlatıyorsun, adamda hiçbirinin karşılığı yok. Polis de, savcı da, hakim de seni alırken o kadar bellemiş ki. O boşuna konuşma hissini, bir inançsızlık, umutsuzluk nüvesi olarak söylemiyorum, ama gerçekten boşa konuşuyoruz. En basit hukuk kuralını bile uygulamadan derdest etmiş, benim bunu neden yapamayacağına dair saatlerce konuşmamın, mevzuatı, en iyi örnekleri sıralamamın hiçbir kıymetiharbiyesi bulunmuyor o an için. O insanı tutuklanmaktan alıkoyamıyor; etki edemiyoruz. İlk kez işimle ilgili böyle bir şevksizlik geldi bana. Bir şey değiştiremez halde olduğumuzu, bunu kabullendiğimiz için anlatmıyorum ama durum bu. Zamanında KCK hakim ve savcılarına söylediğimizin aynısı söylüyoruz: Bu hukuk güvencesizliği, yarattığınız hukuksuzluk canavarı bir gün sizi de yutacak.

Yazarın Son Yazıları

Bugünün ‘esası’ savunmada

Bugünün ‘esası’ savunmada

Devamını Oku
28.07.2017
Hayır rüzgârında 1 Mayıs

Hayır rüzgârında 1 Mayıs

Devamını Oku
02.05.2017
Bir tava bir kepçe

YSK’nin mühürsüz pusula kararına, şaibe iddialarına karşı Beşiktaş’ta buluşanların sayısı on bine yaklaşıyordu. Kimdi bu insanlar, ne istiyordu?

Devamını Oku
19.04.2017
‘Hayır’a baskı tarihe geçecek

.

Devamını Oku
17.04.2017
Kadınlar haykırıyor: Hayat bizim senin mi sandın?

Kadınlar birçok kentte ‘Hayır’ demek için sokaklardaydı. ‘Kadınların direnişi o sarayı mühürleyecek’ yazısı dikkat çekiyordu bir pankartta.

Devamını Oku
14.04.2017
Hitler'li iki tespit

Hitler'li iki tespit

Devamını Oku
04.04.2017
Evet ve hayır diye iki seçenek varsa, bu ne?

DİB, sahadan tecrübe paylaşıyor. Hayırcıların başına gelenler, Evet’in tasviri aslında.

Devamını Oku
01.04.2017
Aliyev’den Türkiye’ye başkanlık uyarıları: Yapmaz demeyin her şeyi yaparlar

Azerbaycan’da muhalif fikirleri yüzünden cezaevinde iki yıl tutulan insan hakları avukatı İntigam Aliyev, acısını çektikleri başkanlık sistemini anlatıyor, uyarıyor: “Başkanlıkları kendi arşınınızla ölçmeyin”

Devamını Oku
20.03.2017
Paker: Psikososyal dengemiz bozuldu

Derin bir toplumsal kriz yaşıyoruz

Devamını Oku
15.03.2017
Ahmet'inki bir tehdit değil sadece durum tespiti

Ahmet'inki bir tehdit değil sadece durum tespiti

Devamını Oku
22.02.2017
Kadın, göçmen, Müslüman ve Trump’a kafa tutuyor

Kasımda Minnesota Temsilciler Meclisi’ne seçilen ilk Müslüman olan Somali kökenli İlhan Omar İstanbul’daydı. Trump’ın başkanlığıyla Omar’ın işi zorlaştı ama koltuğu daha da manalı hale geldi.

Devamını Oku
05.02.2017
'Tek medya, tek akademi, tek hukuk'

'Tek medya, tek akademi, tek hukuk'

Devamını Oku
03.02.2017
‘Bu koşullarda meşru bir referandum olmaz’

Tarihinin en güçlü temsiliyle Türkiye’ye gelen PEN heyeti, ifade özgürlüğü çerçevesinde hem siyasilerle hem mağdurlarla görüştü, başkanlık referandumuna dair uyarılarda bulundu.

Devamını Oku
28.01.2017
‘Kutsal olan devlet değil, insandır’

‘Kutsal olan devlet değil, insandır’

Devamını Oku
20.01.2017
Savaşa, yoksulluğa ve israfa karşı sofra

Savaşa, yoksulluğa ve israfa karşı sofra

Devamını Oku
04.12.2016
‘Her yıkılmış ev bizim için mezar’

Avukat Ramazan Demir, 8 ay sonra sokağa çıkma yasağı kaldırılan Şırnak’ta evini, kardeşinin test kitabından buldu. Demir, yıkımı “Yıkımın büyüklüğü karşısında sen ufacık kalıyorsun. Şırnak’ta 92’yi yaşadık. Ama bu seferki başka bir şeydi” diye anlattı.

Devamını Oku
28.11.2016
Özgür Gündem nöbetçi yayın yönetmenleri yine adliyede... Suçları dayanışma!

Çağlayan’dak i Adalet Sarayı’nda dün Özgür Gündem’le dayanışma amacıyla bir günlük genel yayın yönetmenliğini üstlenmiş gazeteciler vardı. Necmiye Alpay, Yıldırım Türker, Hasan Cemal, Jülide Kural, Murat Uyurkulak, Faruk Balıkçı ve birçok gazeteci daha.

Devamını Oku
25.11.2016
Bertrand: Gazeteci taraf seçmek zorunda değil

Geçen cuma Gaziantep’te gözaltına alındıktan sonra sınır dışı edilen Fransız gazeteci Olivier Bertrand, ‘Kafkaesk’ dediği o üç günü anlattı.

Devamını Oku
18.11.2016
'Otoriteryanizm yükseliyor'

Trump’ın başkan seçilmesi tartışmaları devam ediyor. Doç. Dr. Evren Balta insan haklarının, özgürlüklerin baş tacı edildiği 90’lar döneminin kapandığını söylüyor. Balta “Trump lider olarak bunların hiçbiriyle ilgilenmediğini söylüyor. Trump gibi liderlerin, Türkiye’de Erdoğan’ın, Macaristan’da Orban’ın yaptığı en önemli şeylerden biri kurumsuzlaştırma” diyor.

Devamını Oku
13.11.2016
Delirmiyorsak o da inattan

Delirmiyorsak o da inattan

Devamını Oku
05.11.2016
‘OHAL hatırası’

‘OHAL hatirası’

Devamını Oku
03.11.2016
Denizde orman kanunları

Su ürünleri mühendisi Mehmet Özdinar’ın TÜİK için balıkçılardan veri toplarken ölümü, gözleri vahşi kapitalizm belgeseline benzeyen balıkçılık sektörüne, büyük balıkçıların hırsına ve rekabet arttıkça ortaya çıkan şiddete çevirdi.

Devamını Oku
31.10.2016
Devletin ‘üvey’ çocukları

Devletin ‘üvey’ çocukları

Devamını Oku
15.10.2016
'AKP, kendini OHAL’e kaptırdı'

'AKP, kendini OHAL’e kaptırdı'

Devamını Oku
01.10.2016
‘Ellerimiz yakalarında’

‘Ellerimiz yakalarında’

Devamını Oku
25.09.2016
‘İşimi bitireyim sonra öldürün’

‘Öldürün ama işimi bitireyim ondan sonra’

Devamını Oku
24.09.2016
Göbeklitepe'ye yazık

Göbeklitepe'ye yazık

Devamını Oku
28.08.2016
El yakmadan yazılmaz

El yakmadan yazılmaz

Devamını Oku
23.08.2016
Bu önlemlerle kâr özelleştiriliyor, zarar toplumsallaştırılıyor

İktisatçı Doç. Dr. Ümit Akçay, AKP’yi iktidarda tutan en önemli faktörlerden birinin her şeye rağmen ekonomik büyümenin sürmesi olduğunu söylüyor. Akçay, “Büyüme durduğunda olabilecekleri kimse bilmiyor. O nedenle “ne pahasına olursa olsun büyüme” ruhu hâkim” diyor.

Devamını Oku
19.08.2016
'Batı jetlerin sesini yeni duydu'

'Batı jetlerin sesini yeni duydu'

Devamını Oku
24.07.2016
Darbeciye işkence demokrasi getirmez

Darbecilerin cezalandırılması gerektiğini söyleyen TİHV Genel Sekreteri Bakkalcı, insanlık onurunun korunmasına yönelik değerlerin polemik konusu yapılamayacağını söyledi.

Devamını Oku
23.07.2016
Taksim'de bir 'şölen'

OHAL ilanı, Taksim Meydanı’ndaki Demokrasi Şöleni’nde canlı dinlendi. Sonra kornalarla sabaha kadar sürecek ‘olağanüstü’ bir kutlama başladı.

Devamını Oku
22.07.2016
Hepiniz aynı tanktasınız

Hepiniz aynı tanktasınız

Devamını Oku
16.07.2016
‘Kimse farklı olduğu için azap çekmesin’

‘Kimse farklı olduğu için azap çekmesin’

Devamını Oku
10.07.2016
'Taksim’in içine etmek mümkün'

Prof. Sayın’ın Bilgi Üniversitesi’yle ilişiğinin kesilmesini protesto ederek istifa eden Prof. Neumann, Batı’nın Erdoğan’ı sultan olarak göstermeyi sevdiğini, Erdoğan’ın da kendini Osmanlı motifleriyle sunduğunu söyledi

Devamını Oku
07.07.2016
‘Sadece özgürlük istiyoruz’

‘Sadece özgürlük istiyoruz’

Devamını Oku
20.06.2016
Fuarda biten umutlar

Fuarda biten umutlar

Devamını Oku
11.06.2016
Örgütlü kötülüğün davası

Kadıköy’de öldürülen Bahadır Grammeşin’in kardeşi Başak, bugünkü duruşma öncesi Cumhuriyet’e konuştu.

Devamını Oku
08.06.2016
“Asıl evlerimizin halini görünce delireceğiz”

“Asıl evlerimizin halini görünce delireceğiz”

Devamını Oku
29.05.2016
‘İnadına o evde yaşayacağım’

Yüksekova’da yatak odalarına bir özel harekâtçının “Yüksekova’da aşk başka yaşanıyor” yazdığı Uzunköprü çifti Cumhuriyet’e “Bu neyin kinidir çözemiyoruz” dedi.

Devamını Oku
27.05.2016