'Taksim’in içine etmek mümkün'
Pınar Öğünç
Son Köşe Yazıları

'Taksim’in içine etmek mümkün'

07.07.2016 03:03
Güncellenme:
Takip Et:

Alman Türkolog, tarihçi Prof. Christoph Neumann, önce öğrenci, sonra hoca olarak 1980’lerden beri Türkiye’de “akademinin” içinde. En son derste gizlice yapılan ses kaydı vesile edilerek Prof. Zeynep Sayın’ın ilişiğinin kesilmesini protesto edip Bilgi Üniversitesi’yle olan bağını sitemkâr bir metinle noktalamıştı. Neumann’la hem akademiden, hem de günlük siyasette dolanan Osmanlı hayaletinden konuştuk.

- İktidarın siyaseten yaşatmaya çalıştığı Osmanlı hayaleti, Osmanlı hâkikatini ne kadar yansıtıyor sizce?

NEUMANN: Tek bir Osmanlı mazisi yok. Birkaç yüzyılda, farklı yerlerde, farklı topluluklarda yaşananı tahrif ederek tek bir Osmanlı’dan söz edilebilir ancak. Tarihçiler böyle bir şey yapmaz. Mazinin siyasi kullanımı her zaman amaçlı, eksik ve yanlıştır. Türkiye toplumunda çok dikkat çekici bir biçimde kamuda devam eden tartışmalarda haklılık tarihle gerekçelendiriliyor. Bu her ülkede yok. Mesela Almanya’da hukuk ve ahlak öne geçer. Amerika’da yapılabilirlik ve ekonomik kâr üzerinde tartışma döner. Türkiye’deki durum bir tarihçi için heyecan verici olduğu kadar, tarih maksatlı ve yanlış kullanıldığı için yeis verici de.

Mazi çok önemseniyor

- Şaşırdığınız, güldüğünüz hatalar yapılıyor mu?

Tabii ki. Bu nasıl mümkün olur diyorsunuz. Mesela cinsellik ve cinsiyet üzerine çok şey Osmanlı tarihiyle gerekçelendiriliyor, insan gülüyor. Hem Kemalist kanatta diyelim, hem de muhafazakâr, siyasi İslama yakın kanatta Osmanlı’daki cinsellik rejimi tamamen sınırlandırıcı olarak algılanıyor. Tek fark muhafazakârlar bunu iyi buluyor, Kemalistlerse kötü. Ama iki taraf da yanılıyor. Yahudisi var, Ermenisi, Müslümanı, şehirlisi, eliti, mahallelisi... Tek bir gerçekten söz etmek zor. Osmanlı’yı hanedan olarak Türk görmek, mümkündür ama çaba ister. Osmanlı toplumunu Türk göstermekse saçmalıktır. Kesin olan iki husus var: İlki mazi çok önemseniyor, ikincisi de bundan dolayı çok saçmalanıyor. Hayal üzerine bir tarihle herhangi bir anlaşmaya varmak mümkün değildir. Kamuda tartışmaların bu kadar tarih zemininde yürümemesi lazım. Hafıza elbette önemli ama hafıza aynı zamanda başka şekilde cereyan eder. Ermeni konusunu alırsak, olanlar o zaman bu kelime yoktu ama bugünkü ifadeyle elbette ki soykırımdı. Tartışmayı nihayet buraya çekebildik ama ortak hafıza için toplumda gerçekten lazım olan başka bir şey; Müslümanların Ermeniler için matem tutması. Tutmadılar ve tutmadıkları sürece de bu bir yara olarak kalacak. Hatta bir hayalet, bir korkuluk gibi...

- Demokrasiden ve hukuk devleti olmaktan uzaklaşılan pratikler Erdoğan’ın mizacıyla birleşmiş siyasetine dair “Padişah gibi” eleştirisini getiriyor. Erdoğan kendisini sultan gibi mi görüyor, öyle mi davranıyor sizce?

Erdoğan’ın şahsi bir iktidarı hakikaten var. Bugün mesela Merkel’i çıkarsanız, çok şey değişir ama Alman sistemi değişmez. Bugünkü Türkiye’den Erdoğan’ı çıkarsanız sistem tamamıyla değişir. Ataletle unutuyoruz ama 20. yüzyılın ortasına kadar şahsi iktidarlar çok genelgeçerdi. Stalinler, Hitlerler, Mussoliniler, Enver Hocalar, bilmemneler... Bu artık dünyada sanki yok gibi düşünüyoruz; doğru değil. Aralarında fark olsa da bugün Erdoğan var, Putin var. Batı biraz oryantalist bir yaklaşımla da Erdoğan’ı sultan olarak göstermeyi seviyor. Bu Batı’daki Türkiye tahayyülünün fakirliğine de işaret. İşin ilginç yanı Erdoğan da bu hayal fakirliğine kurban gidiyor; kendisini Osmanlı motifleriyle sunmaya başlayabiliyor. Ne demek Taksim’e selatin cami yaptırmak...

Hayal gücünün aczi

- Selatin cami yapmak nasıl mümkündür?

Sultan olarak... Ne bileyim parayı Katar’dan ya da Bahreyn’den alırsa, o zaman selatin cami olur; oradaki emirleri belki sultan olarak görmek mümkündür. Cidden, tabii ki selatin cami inşa etmek mümkün değil. Ne tarihi eser inşa etmek mümkün ne de sultan olmadan selatin cami yapmak. Tabiri caizse Taksim’in içine etmek mümkün sadece. Sultan gibi, diktatör kelimesi de hayal gücümüzün aczinin neticesi olabilir. Belki başka bir kelime bulmamız lazım. AKP, başta benim yine taraftar olmayacağım ama başka bir şeydi. Erdoğancılık ise son beş senenin mahsulü ve henüz pişmedi. Oturmuş bir ideolojik söylem değil, sürekli motifler deneniyor.

Kendi tutarlılığıma bakmak zorundaydım

- Zeynep Sayın’ın dersinde bir öğrencisinin yaptığı kayıt nedeniyle Bilgi Üniversitesi’yle ilişiğinin kesilmesi üzerine, üniversitenin “akademik özgürlük” iddiasını sitesinden kaldırmasını salık veden bir mektupla siz de bağınızı kopardınız. Neden?

Altı yıl kadrolu çalıştığım, 2009’dan beri her sene iki aylık bir master dersi verdiğim Bilgi Üniversitesi’yle bağım bana hep manalı gelmişti. Ama bir noktada kendi tutarlılığıma bakmak zorundaydım. Barış deklarasyonuyla birlikte malum birçok üniversite, YÖK’ün diyelim telkiniyle çalışanlarına soruşturma açtı. Bunu kabul edilemez bulmuştum. O dönem biz Münih Üniversitesi’nin Yakındoğu Ortadoğu Araştırma Bölümü olarak Sakarya Üniversitesi’yle büyükçe bir konferans tertipliyorduk. Üç asistana açtıkları soruşturma nedeniyle, kendimi çok da iyi hissetmeyerek bunun bir müeyyidesi olması gerektiğine karar verip bu işbirliğini noktaladım. Bunun üzerine Zeynep Sayın’ın başına gelenleri görmezden gelmek bana tutarsız geldi.

- Türkiye’de 1990’lardan beridir uzun bir akademik geçmişiniz var. Ermeni Konferansı vs gibi bazı köşebaşlarına da şahitsiniz. Nasıl bir sürece şahit oldunuz?

Kallavi bir sual. Bu sadece Türkiye üniversitelerinin sorunu değil. Türkiye’de de akademik hürriyetlere tahdit ve tecavüzler her zaman oldu. Bazılarında daha çok, bazılarında daha az. Boğaziçi Üniversitesi gibi azında hiç böyle bir sorun olmadı. Bir dönem için, bir üniversitenin akademik hürriyetine dair fikir edinmek için başörtü meselesine bakmanız yeterliydi. Akademik hürriyetle doğrudan ilgili olmasa da önemli bir göstergeydi başörtüsü. Bu bir biçimde halledildikten sonra, öyle olduğunu o zaman bilmediğimiz güzel bir ara dönem geldi. Güzellik, kimsenin tek başına iktidar sahibi olmamasından ileri geliyordu. Ne hükümet, ne asker, ne Anayasa Mahkemesi... Özellikle taşra ya da taşra mantıklı büyükşehir üniversitelerinde sorun yaşanabiliyordu ama Bilgi hareket alanı geniş olanlardandı. 2011’den itibarense Türkiye’nin her alanında tek merkezli bir iktidar oluştu ve gitgide bu iktidar toplumun her alanına nüfuz etti. Kasım seçimlerinden sonra herhangi bir örgütlü direniş de kalmadı.

- Sayın’ın söylediklerini müsamahakâr, eksik ve de elitist bulmuşsunuz...

Aslında ben Zeynep Sayın’ın söylediklerini ne savunurum ne de eleştiririm. Bağlamından koparılmış bir metin üzerine konuşmak abestir. Herhangi bir okuma hayali ve saçma olur. Bundan dolayı cımbızlanan cümlelerine herhangi bir tepki de yersiz ve ilişik kesmek türünden bir tepki özellikle mesnetsiz. Benim için burada önemli olan, siyasî takibata uğrayan birinin yanında görüşlerinden dolayı değil, uğradığı yaptırımdan dolayı olmamdır.

- Mezuniyet töreninde öğrenciler tarafından protesto edilen Bilgi Üniversitesi rektörü Mehmet Durman’ın istifasına ne diyorsunuz? İstifa unutulan bir mekanizma olduğu için takdir edenler var.

Bu konuda son günlerde çok tevatür de oldu, asıl habisler rektör değil, mütevelli heyet üyeleriymiş, rektör aslında Zeynep Sayın’a karşı müdahale etmemiş filan. Bunun doğruluğunu bilmem zor. Fazla önemli olduğunu da düşünmüyorum; rektörün onayı olmadan böyle bir siyasi takibata girişilirse zaten rektör değildir. Hemen itiraz edip yaptırımı tersine döndürmesi veya istifa etmesi lazım. Susup günler sonra “son zamanlarda olup bitenlerle ilgisi yok” diye istifa ederse Zeynep Sayın’a reva görülen muameleyi tasvip ve mesuliyeti almış olur. Sonuçta onay o zaman mı vermiş, baştan mesul mi olmuş, zımnen sonra mı vermiş farketmez.

Yazarın Son Yazıları

Bugünün ‘esası’ savunmada

Bugünün ‘esası’ savunmada

Devamını Oku
28.07.2017
Hayır rüzgârında 1 Mayıs

Hayır rüzgârında 1 Mayıs

Devamını Oku
02.05.2017
Bir tava bir kepçe

YSK’nin mühürsüz pusula kararına, şaibe iddialarına karşı Beşiktaş’ta buluşanların sayısı on bine yaklaşıyordu. Kimdi bu insanlar, ne istiyordu?

Devamını Oku
19.04.2017
‘Hayır’a baskı tarihe geçecek

.

Devamını Oku
17.04.2017
Kadınlar haykırıyor: Hayat bizim senin mi sandın?

Kadınlar birçok kentte ‘Hayır’ demek için sokaklardaydı. ‘Kadınların direnişi o sarayı mühürleyecek’ yazısı dikkat çekiyordu bir pankartta.

Devamını Oku
14.04.2017
Hitler'li iki tespit

Hitler'li iki tespit

Devamını Oku
04.04.2017
Evet ve hayır diye iki seçenek varsa, bu ne?

DİB, sahadan tecrübe paylaşıyor. Hayırcıların başına gelenler, Evet’in tasviri aslında.

Devamını Oku
01.04.2017
Aliyev’den Türkiye’ye başkanlık uyarıları: Yapmaz demeyin her şeyi yaparlar

Azerbaycan’da muhalif fikirleri yüzünden cezaevinde iki yıl tutulan insan hakları avukatı İntigam Aliyev, acısını çektikleri başkanlık sistemini anlatıyor, uyarıyor: “Başkanlıkları kendi arşınınızla ölçmeyin”

Devamını Oku
20.03.2017
Paker: Psikososyal dengemiz bozuldu

Derin bir toplumsal kriz yaşıyoruz

Devamını Oku
15.03.2017
Ahmet'inki bir tehdit değil sadece durum tespiti

Ahmet'inki bir tehdit değil sadece durum tespiti

Devamını Oku
22.02.2017
Kadın, göçmen, Müslüman ve Trump’a kafa tutuyor

Kasımda Minnesota Temsilciler Meclisi’ne seçilen ilk Müslüman olan Somali kökenli İlhan Omar İstanbul’daydı. Trump’ın başkanlığıyla Omar’ın işi zorlaştı ama koltuğu daha da manalı hale geldi.

Devamını Oku
05.02.2017
'Tek medya, tek akademi, tek hukuk'

'Tek medya, tek akademi, tek hukuk'

Devamını Oku
03.02.2017
‘Bu koşullarda meşru bir referandum olmaz’

Tarihinin en güçlü temsiliyle Türkiye’ye gelen PEN heyeti, ifade özgürlüğü çerçevesinde hem siyasilerle hem mağdurlarla görüştü, başkanlık referandumuna dair uyarılarda bulundu.

Devamını Oku
28.01.2017
‘Kutsal olan devlet değil, insandır’

‘Kutsal olan devlet değil, insandır’

Devamını Oku
20.01.2017
Savaşa, yoksulluğa ve israfa karşı sofra

Savaşa, yoksulluğa ve israfa karşı sofra

Devamını Oku
04.12.2016
‘Her yıkılmış ev bizim için mezar’

Avukat Ramazan Demir, 8 ay sonra sokağa çıkma yasağı kaldırılan Şırnak’ta evini, kardeşinin test kitabından buldu. Demir, yıkımı “Yıkımın büyüklüğü karşısında sen ufacık kalıyorsun. Şırnak’ta 92’yi yaşadık. Ama bu seferki başka bir şeydi” diye anlattı.

Devamını Oku
28.11.2016
Özgür Gündem nöbetçi yayın yönetmenleri yine adliyede... Suçları dayanışma!

Çağlayan’dak i Adalet Sarayı’nda dün Özgür Gündem’le dayanışma amacıyla bir günlük genel yayın yönetmenliğini üstlenmiş gazeteciler vardı. Necmiye Alpay, Yıldırım Türker, Hasan Cemal, Jülide Kural, Murat Uyurkulak, Faruk Balıkçı ve birçok gazeteci daha.

Devamını Oku
25.11.2016
Bertrand: Gazeteci taraf seçmek zorunda değil

Geçen cuma Gaziantep’te gözaltına alındıktan sonra sınır dışı edilen Fransız gazeteci Olivier Bertrand, ‘Kafkaesk’ dediği o üç günü anlattı.

Devamını Oku
18.11.2016
'Otoriteryanizm yükseliyor'

Trump’ın başkan seçilmesi tartışmaları devam ediyor. Doç. Dr. Evren Balta insan haklarının, özgürlüklerin baş tacı edildiği 90’lar döneminin kapandığını söylüyor. Balta “Trump lider olarak bunların hiçbiriyle ilgilenmediğini söylüyor. Trump gibi liderlerin, Türkiye’de Erdoğan’ın, Macaristan’da Orban’ın yaptığı en önemli şeylerden biri kurumsuzlaştırma” diyor.

Devamını Oku
13.11.2016
Delirmiyorsak o da inattan

Delirmiyorsak o da inattan

Devamını Oku
05.11.2016
‘OHAL hatırası’

‘OHAL hatirası’

Devamını Oku
03.11.2016
Denizde orman kanunları

Su ürünleri mühendisi Mehmet Özdinar’ın TÜİK için balıkçılardan veri toplarken ölümü, gözleri vahşi kapitalizm belgeseline benzeyen balıkçılık sektörüne, büyük balıkçıların hırsına ve rekabet arttıkça ortaya çıkan şiddete çevirdi.

Devamını Oku
31.10.2016
Devletin ‘üvey’ çocukları

Devletin ‘üvey’ çocukları

Devamını Oku
15.10.2016
'AKP, kendini OHAL’e kaptırdı'

'AKP, kendini OHAL’e kaptırdı'

Devamını Oku
01.10.2016
‘Ellerimiz yakalarında’

‘Ellerimiz yakalarında’

Devamını Oku
25.09.2016
‘İşimi bitireyim sonra öldürün’

‘Öldürün ama işimi bitireyim ondan sonra’

Devamını Oku
24.09.2016
Göbeklitepe'ye yazık

Göbeklitepe'ye yazık

Devamını Oku
28.08.2016
El yakmadan yazılmaz

El yakmadan yazılmaz

Devamını Oku
23.08.2016
Bu önlemlerle kâr özelleştiriliyor, zarar toplumsallaştırılıyor

İktisatçı Doç. Dr. Ümit Akçay, AKP’yi iktidarda tutan en önemli faktörlerden birinin her şeye rağmen ekonomik büyümenin sürmesi olduğunu söylüyor. Akçay, “Büyüme durduğunda olabilecekleri kimse bilmiyor. O nedenle “ne pahasına olursa olsun büyüme” ruhu hâkim” diyor.

Devamını Oku
19.08.2016
'Batı jetlerin sesini yeni duydu'

'Batı jetlerin sesini yeni duydu'

Devamını Oku
24.07.2016
Darbeciye işkence demokrasi getirmez

Darbecilerin cezalandırılması gerektiğini söyleyen TİHV Genel Sekreteri Bakkalcı, insanlık onurunun korunmasına yönelik değerlerin polemik konusu yapılamayacağını söyledi.

Devamını Oku
23.07.2016
Taksim'de bir 'şölen'

OHAL ilanı, Taksim Meydanı’ndaki Demokrasi Şöleni’nde canlı dinlendi. Sonra kornalarla sabaha kadar sürecek ‘olağanüstü’ bir kutlama başladı.

Devamını Oku
22.07.2016
Hepiniz aynı tanktasınız

Hepiniz aynı tanktasınız

Devamını Oku
16.07.2016
‘Kimse farklı olduğu için azap çekmesin’

‘Kimse farklı olduğu için azap çekmesin’

Devamını Oku
10.07.2016
'Taksim’in içine etmek mümkün'

Prof. Sayın’ın Bilgi Üniversitesi’yle ilişiğinin kesilmesini protesto ederek istifa eden Prof. Neumann, Batı’nın Erdoğan’ı sultan olarak göstermeyi sevdiğini, Erdoğan’ın da kendini Osmanlı motifleriyle sunduğunu söyledi

Devamını Oku
07.07.2016
‘Sadece özgürlük istiyoruz’

‘Sadece özgürlük istiyoruz’

Devamını Oku
20.06.2016
Fuarda biten umutlar

Fuarda biten umutlar

Devamını Oku
11.06.2016
Örgütlü kötülüğün davası

Kadıköy’de öldürülen Bahadır Grammeşin’in kardeşi Başak, bugünkü duruşma öncesi Cumhuriyet’e konuştu.

Devamını Oku
08.06.2016
“Asıl evlerimizin halini görünce delireceğiz”

“Asıl evlerimizin halini görünce delireceğiz”

Devamını Oku
29.05.2016
‘İnadına o evde yaşayacağım’

Yüksekova’da yatak odalarına bir özel harekâtçının “Yüksekova’da aşk başka yaşanıyor” yazdığı Uzunköprü çifti Cumhuriyet’e “Bu neyin kinidir çözemiyoruz” dedi.

Devamını Oku
27.05.2016