Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Eğitim, devletin bir ideolojik aygıtı olarak, bir torna tesviye atölyesi midir?
Eğitime, Sınıfsal Yapının Yeniden Üretimindeki Rolü, Bağlamında Yaklaşılmalıdır
Toplum ve eğitim arasında kaçınılmaz, zorunlu bir ilişki bulunmaktadır. Bu yönüyle de eğitim sosyolojisinin, eğitim sorunlarımızın çözülmesi ve daha iyi bir eğitim adına önemi yadsınamaz. İşte bu eğitim sosyolojisi yaklaşımlarından biri de çatışmacı yaklaşımlardır. Marksist görüş üzerinden eğitim sosyolojisi analizleri yapan önemli isimler Gramsci, Althussser, Bowles… şeklinde sıralanabilir. Bunlar, eğitimi siyaset ve ideoloji üzerinden ele alırken, eğitime de sınıfsal yapının yeniden üretimindeki rolü bağlamında yaklaşılması gerektiğini düşünürler.
Okullar, Egemen İdeolojinin Çocuklara Aşılandığı Devletin İdeolojik Aygıtlarıdır
Örneğin Althusser eğitimi, devletin baskısı ve ideolojik aygıtlarından biri olarak görür. O, okulları egemen ideolojinin çocuklara aşılandığı bir yer olarak görür. Yine, Bowles ve Gintes ise, kapitalist bir toplumda, eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanamayacağını savunurlar. Köken itibariyle Marksist olan bu çatışmacı yaklaşımcılar; Marksist Yapısal İşlevciler, Frankfurt Okulu, Paulo Freire ve H. Giroux ve Glen Rikowski’nin katkılarıyla gelişen eleştirel pedagoglar şeklindedir.
Eleştirel Pedagoglar, Klasik Çatışmacılardan Farklı Olarak, Tüm Çatışma Alanlarını Önemserler
Eleştirel pedagoglar, klasik çatışmacılardan farklı olarak, diğer tüm çatışma alanlarının da en az sınıf çatışmaları kadar önemli olduğunu düşünürler. Zorunlu Eğitim, Bir Toplumsal Kontrol Aracı Olarak Kullanılmaktadır. Bowles ve Gintes, zorunlu eğitimin toplumsal bir kontrol aracı olarak kullanıldığını düşünmektedirler. Çünkü sistem, ihtiyaç duyduğu sadık ve itaatkâr işgücünü ancak böyle yetiştirebilir.
Okul, Adeta Torna Tesviye Atölyesidir
Diğer bir önemli çatışmacı Althusser, okulu adeta bir torna tesviye atölyesi olarak görür. O, öğrencilerin, dayatılan müfredat karşısında bireysel yeteneklerini ön plana çıkaramayacaklarını, öngörülmüş programların çocukları, belirli kalıpların dışına çıkaramayacağını belirtir.
Sonuç olarak; çatışmacı eğitim sosyologlarının görüşlerinin, Marx’ın ve Weber’in görüşlerine dayandığını söyleyebiliriz. Ve eğitimi “sistem içindeki bir çatışma olgusundan” hareketle açıklamaya çalışırlar. Buradaki ana ayrışma noktaları ise; Marksist çatışmacılar eğitimi, altyapı ve üretim biçimleri üzerinden açıklamaya çalışırken, Weberci çatışmacılar ise üstyapı çözümlemeleri yoluna gitmişlerdir. Eğitim ve okul, egemen sınıfların çıkarlarını sürdürmek için bir araçtır, derler. Ve böyle bir eğitim sistemi de toplumdaki mevcut eşitsizlikleri korumak ve sürdürmek için dizayn edilmiştir.
Evet, çatışmacı eğitim yaklaşımlarına göre; toplumu oluşturan kesimler, uzlaşmaz çıkarları gereği, sürekli bir çatışma halindedir. Bu nedenle eğitim, sistemdeki denge bozucu unsurları ve karşıtlıkları çözümlemeyi amaçlamalıdır. Çatışmacı yaklaşımcılar, eğitimi ve özelde de okulu devletin bir ideolojik aygıtı olarak, adeta bir torna tesviye atölyesi olarak görürler. Türkiye Hepimizin, Eğitim Hepimizin…
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Türkiye'deki sağlık sistemi ne durumda? Mersin Tabip Oda
- Çorlu tren faciası davasında 6 yıl sonra karar çıktı!
- Beslenme çantalarının içi boş kaldı...
- Böylesi görülmedi: Tavuk mu horoz mu?
- Özel yeni üye kampanyasını başlattı
- Bugün 23 Nisan! Arşiv görüntüleriyle Meclis'in açılışı..
- Erdal Sağlam'dan ekonomi analizi!
- Belediye başkanı 'sıkıntı olmayan belediyemiz yok' dedi
- Özdağ'dan hükümete Dünya Bankası tepkisi
- Meclis'te gerilim
En Çok Okunan Haberler
- Kayyum rektörün paylaşımına tepki
- Öğrenilmesi en zor dili açıkladı
- Milletvekili sayısı artacak
- 'Kapıdan içeri sokmayın'
- Soylu geri mi dönüyor?
- Taksim bombacısı için karar çıktı
- 'Asla yalnız yürümeyeceksin'
- Özgür Özel 'kırmızı motosiklet' sözünü tuttu
- Kapısı açık seyreden otobüsten böyle düştü!
- 'Dükkânı kapat gel diyor'