Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Türkiye’nin Einsteinları Sanayide Çırak mı?
“Çocuk işçiliği sömürünün en alçakçasıdır. Ülkemizde tarih boyunca bilinen haliyle, esnaflar tarikatlerin, cemaatlerin kısaca gerici örgütlenmelerin nüvesini oluşturmuştur. Einsteinlarımızın sanayide heba olmasına yönelik bu uygulama, ülkemizi geri kalmış ve gelişmesi neredeyse imkansız görülen ülkeler arasına koyma ile eş değerdir. ülkemizin daha kendisinin kim olduğunu araştırma çabasındaki fidanlarımızı kırma, köreltme deyim yerindeyse yok etme anlayışı kabul edilemez.”
Mesleki teknik eğitim Cumhuriyetimizin ilk günlerinden itibaren Türkiye Eğitim Sisteminin önemli tartışma konularından biri olmuştur. Nitekim ülkelerin ekonomik kalkınmaları büyük ölçüde mesleki ve teknik eğitimde yetiştirilmiş insan gücüne bağlıdır. Mesleki teknik eğitim yalnızca bir uzmanlık alanı değildir, aynı zamanda üretim-birey-toplum ve ekonomi dengesi içinde ele alınması gereken bütünlüklü bir konudur. Bu nedenle İŞİMİZ GÜCÜMÜZ MESLEKİ TEKNİK EĞİTİM olmalı diyoruz. İŞİMİZ MESLEKİ TEKNİK EĞİTİM, GÜCÜMÜZ MESLEKİ TEKNİK EĞİTİM. Çünkü bir toplum mesleki teknik eğitimi işi haline getirirse, bu toplum üretip büyüyüyeceği için bir süre sonra gücünü de mesleki teknik eğitimden alır. İstedik ki; bilimsel, etkin, kaliteli, kalkınmaya dönük, iş gücü piyasasının beklentilerini de karşılayan, ilgiyi ve yeteneği merkeze alan, sanatsız da zanaatsız da olmayacağını ortaya koyan bir mesleki teknik eğitimin nasıl olması gerektiğine dair, bilimsel ve dizgeli olarak ele alalım.
Gazi Üniversitesi Teknik Eğitim Fakültesi mezunu,otuz yılı aşkın bir süredir mesleki eğitim alanında çalışan eğitimci Ahmet Güngör ile mesleki eğitimdeki son gelişmelri değerlendirdik...
- Ahmet hocam çıraklara ücretlerinin asgari ücretin % 30’u olarak devletçe ödenmesi olarak yeni bir uygulamaya başlandı.Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Çıraklar ilköğretimdeki 8 yıllık eğitimlerinin sonunda,herhangi bir ortaöğretim kurumuna kayıt yaptırmadan, mesleki eğitim merkezlerinde çırak adı altında ,devletin gözetiminde ,meslek seçimine zorlanarak, iş yerinin neredeyse bütün sorumluluklarını devlet üstlenerek,bedensel gelişimlerini tamamlamadan, tamda ergenlik dönemlerinde, iş güvenliği ve meslek hastalığı risklerine açık, üstelik de devletimizin yaptığı sigorta adı altındaki için neredeyse boş sadece iş kazalarını kapsayan ancak sigorta başlangıcına ve emekliliğe sayılmayan,hastalıkları kapsamayan sigorta ile çalıştırılmaktadır.
Baştada söylediğimiz gibi çırak öğrenciler aylık ücretleri , asgari ücretin % 30’u olarak devletçe ödenecektir.(Olacaksa tam zamanlı çalışanların sigortası da tam olmalı,başlangıca, emekliliğe sayılmalı ve tam ücret yani en az asgari ücreti tam almalıdırlar.)
- Ahmet hocam bu durumun ne sakıncası olduğunu düşünüyorsunuz?
İş yerinin bütün yükü devlet tarafından üstlenecektir.
Ülkemizde tarih boyunca bilinen haliyle, esnaflar tarikatlerin, cemaatlerin kısaca gerici örgütlenmelerin nüvesini oluşturmuştur. Devletin yerini artık aldığı düşünülen siyasi iktidar, zemin ve taraftar kaybettikçe, geleneksel tabanını destekleme, saflarını sıklaştırma, kaynak transferi ve bütçe imkanlarını yandaşlarına kullandırma konusunda yeni bir aşamaya geçtiği anlaşılmaktadır. Çocuklarımızın sömürülmesi, kullanılması için esnaf adı altındaki küçük işletmelere sınırsız alan açılmaktadır.
Türkiye’de esnaf ve küçük işletmelerin ortak özellikleri, genellikle beden gücüne dayalı, her yaşta öğrenilebilen, herkesçe yapılabilen, geleneksel diyebileceğimiz meslek alanlarının, yoğun emeğe dayalı olarak yürütülmesidir.
Ortaöğretimde bile hazır bulunuşluluk sağlayamadığımız mesleklerin, öğrenilme sürelerinin uzaması, çoklu disiplin gerektirmesi, teknoloji ve gelişmelerin baş döndürücü olarak gelişmesi, önmüzdeki 10 yıllarda bir çok meslek alanının ve dallarının ortadan kalmasına kesin gözle baktığımız bu dönemde ,ülkemizin en değerli kaynağı olan gençlerin , oy tabanına yönelik olarak ,sömürü ve her türlü etki ile kullanıma açık yapılara teslim edilmesi ancak eğitimden ve insanımızdan vazgeçmekle açıklanabilir.
Einsteinlarımızın sanayide heba olmasına yönelik bu uygulama, ülkemizi geri kalmış ve gelişmesi neredeyse imkansız görülen ülkeler arasına koyma ile eş değerdir.
Dünyadaki bütün ülkeler ekmeğini,aşını, sağlığını, güvenliğini, mutluluğunu, tarımını, sanayisini, baş döndürücü hızla gelişen teknolojisini ve dijitalleşme ile endüstri devrimlerini bulmak, geliştirmek üzere öne çıkmaya, ihracat içindeki ileri teknoloji ürünlerini artırmaya, milli gelirini artırmaya, bunu daha adaletli dağıtmaya yönelik olarak ellerindeki en büyük güç olan eğitime yatırım yapmaktadırlar.
Bunun içinde, ülkelerini ileriye götürecek ,yenilikleri yapacak, icatcı, soru sormayı bilen, kuşkucu,aklını ve vicdanını doğmalara teslim etmemiş, daha iyi yaşam ve doğa arayışında olan insanlarını bulma, eğitme, uzmanlaştırma, bu insanların olabilecekleri herşey olabilmeleri için bütün yolları ve kapıları açma gayretinde iken, ülkemizin daha kendisinin kim olduğunu araştırma çabasındaki fidanlarımızı kırma, köreltme deyim yerindeyse yok etme anlayışı kabul edilemez. Bu bilerek yapılan bir kötülük olsa gerek, diğer kötülükler gibi.
- Hocam 6 ayda ustalık sınavına girip iş yeri açma belgesine sahip olabilme konusunda ne düşünüyorsunuz?
Ortaöğretimden mezunların 6 ay süreyle bir iş yerinde çalışmaları ve bunun mesleki eğitim merkezinde kayıt,sözleşme ve takibi ile belgelenmesi durumunda direk ustalık sınavına girebileceklerdir. Meslek lisesinde 4 yıl,mesleki eğitim merkezinde çırak, kalfa ve ustalık eğitimi olarak 4 yıl sonunda ulaşabileceği bir belgeye, hiçbir teknik ders almadan, sadece iş yerinde pratik uygulama adı altında 6 ayda ulaşması takdire şayan değilde nedir? Bir meslek alanı ve uzmanlık dediğimiz dalında 6 ayda olabiliyorsa neden 4 yık meslek lisesinde ve mesleki eğitim merkezinde hem teorik hemde pratik eğitim veriyoruz, yok eğer bu ancak bu öğretim programıyla 4 yılda olabiliyorsa, herhangi bir ortaöğretim programından mezunlar nasıl 6 ayda ustalık sınavına girip iş yeri açma belgesine sahip olabiliyorlar. Bu muamma değil de nedir?
- Diğer bir önemli bir konuda , mesleki eğitim merkezlerinde lise diploması verilmesi konusu.Bu nasıl olacak hocam?
Ortaöğretimde, özellikle de meslek liselerinde 4 yıl boyunca öğrencilerimizin gördüğü matematik dersi ders toplam saati ile MEM lerde çırak,kalfa,ustalık eğitimi alan öğrencinin aldığı toplam matematik dersi toplam saati arasında uçurum vardır. Yükseköğretime hazırladığını düşündüğümüz lise diploması,ortaöğretim eğitiminin böylece içi boşaldığı gibi daha büyük bir sorunla bizi başbaşa bırakmaktadır.
- Yükseköğretime hemde meslek eğitimine yetersiz bulduğumuz,bir mesleğin gerektirdiği hazır bulunuşluluk şartlarını sağlayamayan ortaöğretim düzeyini bile tutturamayan mesleki eğitim merkezi öğretim programları ile bir meslek nası öğrenilecektir?
Daha açık anlatırsak meslek lisesi matematik, fizik, kimya seviyesi ile öğretemediğimiz elektrik, motorlu araçlar, uçak, robot ,iklimlendirme, otomosyon, raylı sistemler, tibbi cihazlar, yazılım vs gibi mesleklerin alan ve dal eğitimleri ,mesleki eğitim merkezleri öğretim proğramları ile nasıl verilecektir yada verilebilir. Olsa olsa ancak verilmiş gibi yapılarak dünyada rakabetin bu kadar yoğun olduğu üretim dünyasında sadece diploma sahibi olabilir.
Çünkü bugüne kadar meslek lisesi ve mesleki eğitim merkezi mezunlarının istihdam oranı SGK tarafından kolayca tespit edilebilecekken, eğitim verdiğimiz meslek alanlarından mezunların makul sürede kendi mesleklerinde kayıtlı çalışıp çalışmadıkları tespit edilebilecekken, yapılmamaktadır. Yoksa meslek lisesi olduğunu iddia ettikleri bazı okul türlerinin ,kendi alanlarında ki istihdamının neredeyse hiç olmaması yüzünden midir?
Ülkemizde her kademedeki öğrenciye devletçe yıllık harcanan tutar ,gelişmiş ülkelerin hayli gerisindedir. Okullaşma oranımız, sınıf açığımız ve öğretmen açığımız hepimizin malumudur. Öğretmen açığını gizlemek üzere, ücretli ve sözleşmeli öğretmen uygulaması o kadar çoktur ki artık eğitim tarihimizin yüz karası dönemi diyebileceğimiz seviyeye gelmiştir.
- Hocam bu durum merkezi eğitim merkezlerinde nasıl?
Ancak mesleki eğitim merkezlerinde bu durumun tam tersi ironik bir hal uygulanmaktadır. Her sınıf kademesinde haftada 1 gün okula gelen MEM öğrencileri, 11. sınıf kalfa ve 12. Sınıf ustalık eğitiminde dal eğitimine geçildiğinde , dal derslerine 1 ( bir ) öğrenci için sınıf açılmakta ve meslek öğretmeni verilmektedir. Bu haliyle ,yukarıda anlatılan şartlar üzerinden anlaşılacağı üzere ,yükseköğretime bile harcanmayan öğrenci başına devlet harcaması, MEM öğrencilerine harcanmaktadır.
Dünyada aynı eğitimi gören gelişmiş ülke meslek insanları ile aynı eğitimi, becerileri, kazanımları, meslekler ve alanlar arası geçişkenlikleri, en önemlisi de kendi işyerini açarak istihdama ve milli gelire katkısı olamayacağını gördüğümüz, bildiğimiz eğitime ,diğer eğitimi seviyelerine göre en çok bütçeyi harcıyoruz. Esas olan hangi seviyede olursa olsun doğru sistem ve bütçe ile eğitim süreçlerini yönetmek olmalıdır. Diploması ile gerçek arasındaki mesafe ne kadar kısa olursa, ülkemize katkısı o kadar çok olacaktır.
Akademik kesintisiz 12 yıl eğitimle, yükseköğretime ve meslek eğitimine hazırlık yapılmadan , mesleklerin istediği hazır bulunuşluluk şartları hazırlanmadan, en önemlisi de en erken 18 yaşında oluştuğu bütün gelişmiş ülkelerce kabul edilen meslek seçimine dayanmadan, meslek eğitimine harcanan bütçe ve ülke kaynakları istediğimiz sonuçları oluşturmamaktadır.
- Meslek liseleri içinde MEM programı uygulanmasına başlandı.Bu uygulama ile ne amaçlanıyor?
Meslek liselerini, başaramayan veya herhangi bir nedenle okul terki yapan öğrencilerimiz,meslek lisesi içinde açılan MEM programına başlatılmak istenmektedir. Aynı mahalde MEM olmasına rağmen, MEM le aynı programı açmakla anlatılmak istenen, ya MEM gereksiz yada meslek lisesi gereksiz anlamını taşımaktadır.
Okulların açılmasıyla yapılan norm kadro ve öğretmen ders planlarına göre yürütülen kurum faaliyetleri,kimin aklına geldiği belli olmayan bu girişimle kurum iç barışı,programları allak bullak olmuştur. Ders yükünü dolduran öğretmene akşam veya hafta sonu MEM programı için geleceksin baskısı yapılmaktadır. Dönem ortasında en olmayacak işler yapılmaktadır.
Öğrenciyi kesintisiz eğitimde okul içinde tutmayı beceremeyenlerin icatları ile karşı karşıyayız.
Ayrıca MEM lere kayıt için tarih sınırlaması yoktur, yani eylül de kayıt olanla ,aralık ayında, hatta son uzatmaya göre ikinci dönem başına kadar yeni kayıt alınabilmektedir. Peki bu durumda Eylül ayında derse başlayan öğrenci ile Aralık ayında kayıt olup başlayan arasında hangi anlam, ders bilgisi, eğitim birliği ilişkisi kurulabilir. Devamsızlık kontrol edilebilir ve kuralların uygulanabilirliği sürdürülebilir. Haftada 1 gün okula gelmesi gereken MEM öğrencisini, sınıf ile okul içi örneklere bakarak , derste tutabiliriz, devamını sağlayabiliriz, öğretim programlarını uygulayabiliriz.
Meslek lisesi programını başaramayacağı düşünülen veya herhangi bir nedenle bu programlardan ayrılan öğrencilerin, hazır bulunuşluluk şartları her geçen gün yükselen meslekleri , teknik ve genel bilgi seviyesi düşük olduğu hepimizce malum olan esnaf ve ustaların yanında öğrenebileceğini varsaymak, haftada 1 gün olan okulunda, her türlü ölçme ve değerlendirme ölçütlerine uymayan eğitimle , meslek insanı olabileceklerini iddia etmek ancak görünmez uçak yaptığımız ile eş anlamlı olsa gerek.
- Hocam meslek eğitiminde uygulanan programlar hakkında ne düşünüyorsunuz?
Meslek eğitiminde uygulanan programlar süre ve içerik olarak birbinin aynısıdr. Mesleklerin öğrenme sürelerinin aynı olduğunu iddia eden bu proğramlar, meslekler arasındaki farklılıkları, bilgi ve beceri seviyelerindeki gelişmeleri, yenilikleri ve öğrenci-uygulayıcı özelliklerini görmezen gelmektedir. Örneğin elektrik eğitimi ile metal ve mobilya öğretim süreçleri, program aşamaları ile içerikleri aynıdır. Elektrik eğitimi için ortaöğretimde 4 yıl yetersizken , başka mesleklere de aynı süre öngörülmektedir.
- Hocam son olarak ne söylemek istersiniz?
Sonuç olarak değerlendirdiğimiz birkaç madde ve degerlendirmemiz gereken diğer konular ışığında meslek eğitiminin geleceği ve ülkemizin gelişmesi için temel kriterleri söyleyebiliriz. Çocuk işçiliği sömürünün en alçakçasıdır. Çocuk işçiliği ülkemizin en önemli kaynağı olan insanımızı ve özellikle gençlerimizi kırıma uğratmaktır. Meslek seçimi bir insanın hayatındaki en önemli seçimdir.18 yaşından sonra yapılmalıdır. Kesintisiz 12 yıldan, taviz verilmemelidir. Meslek liselerinde alan ve dal eğitimi yerine sektör tanıtımı ve temel meslek dersleri verilmelidir. Öğretim programları ilgili mesleğin taleplerini karşılayacak süre ve aşamalardan oluşmalıdır. Meslek liseleri mezunlarının sertifika eğitimlerini yapmalıdır. İşletmelerde işe başlayacak veya başlayanların sertifika eğitimleri işverence ödenen ücretle meslek liselerinde yapılmalıdır.
Sevgili hocam değerli bilgileriniz için size teşekkür ediyorum. Türkiye Hepimizin, Eğitim Hepimizin…
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Emekliye iyi haber yok!
- Devrim Muhafızları'ndan Suriye çıkışı
- Dönmek isteyen gençler için şartını açıkladı
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- İngiliz gazetesinden Esad iddiası
- 'Seküler müdür kalmadı'
- ‘Kartlar bloke edilebilir’ uyarısı!
- CHP'nin ilçe başkanından açıklama!
- Üniversite öğrencisi, trafikte öldürüldü
- İkinci elde 'Suriyeli' hareketliliği