Bağımlı düzeni yıkan antlaşma: Lozan

Bağımlı düzeni yıkan antlaşma: Lozan

26.07.2023 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

24 Temmuz 2023 Lozan Barış Antlaşması’nın yüzüncü yıldönümüydü. Lozan’la, her şeyden önce Osmanlı Devleti’nin yüzlerce yıllık kapitülasyon bağımlılığına son verdik. Bu sayede tam bağımsız, eşit, egemen, üniter ve laik yeni bir devlet kurabildik. 

KAPİTÜLASYONLAR

Osmanlı Devleti, 14. ve 15. yüzyıllarda ticareti canlandırmak amacıyla Venedik, Ragusa, Cenova, Floransa gibi İtalyan şehir devletlerine; 16. yüzyıldan itibaren de Fransa, İngiltere ve Rusya gibi büyük devletlere “kapitülasyon” adlı ayrıcalıklar tanıdı. Kapitülasyonlar sayesinde yabancı tüccarlar yerli tüccarlardan daha az vergi ödemelerine karşılık daha fazla ticari hakka sahip oldular. Kapitülasyonlar, Osmanlı’nın güç kaybettiği 17. ve 19. yüzyıllar arasında genişletilip sürekli hale getirildi. 1535’te Fransa’ya verilen kapitülasyonlar hükümdarların sağlığında geçerli olacaktı. Öyle de oldu. Ancak 1740’ta Fransa’yla imzalanan bir ahitnameyle kapitülasyonlar sürekli hale getirildi. 1580’de İngiltere’ye verilen kapitülasyonlar 1675’te kesinleşti, 1838’de genişletildi, 1861’de sürekli hale getirildi. İttihatçılar 1914’te kapitülasyonları tek taraflı olarak kaldırdı. Ancak 1918’de mütarekeden sonra kapitülasyonlar ağırlaştırılmış olarak geri geldi.

Osmanlı’nın yabancı ülkelere verdiği ticari kapitülasyonlar zamanla ekonomik, dini, hukuki, kültürel bir boyut kazandı. Öyle ki yabancılar; Osmanlı’da kendi mahkemelerini kurdular, buralarda kendi hukuklarını uyguladılar. Kendi dini kurumlarını kurdular, kendi okullarını açtılar. Yabancı şirketler özel ayrıcalıklara sahip oldular. Osmanlı, kapitülasyonlar nedeniyle bu yabancı mahkemelere, bu yabancı dini kurumlara, bu yabancı okullara, bu yabancı şirketlere müdahale edemez duruma geldi. 

Atatürk, 17 Şubat 1923’te İzmir İktisat Kongresi’nin açılış konuşmasında kapitülasyonların Osmanlı’yı nasıl bağımlı hale getirdiğini şöyle anlatmıştı: “Osmanlı Devleti, gerçekte ve fiili olarak bağımsızlıktan mahrum bir duruma getirilmişti. Gerçekten bir devlet ki kendi halkına koyduğu bir vergiyi başkasına koyamaz, gümrüklerini, vergilerini milletin ve memleketin ihtiyaçlarına göre düzenlemesi yasaktır. Ve bir devlet ki yabancılar üzerinde yargı hakkını uygulamaktan mahrumdur, böyle bir devlete bağımsız denilemez.

Osmanlı’da kapitülasyonlar sadece karada değil denizde de Türklerin elini kolunu bağlıyordu. Osmanlı kendi denizlerinde “kabotaj tekeline” de sahip değildi. 

KAPİTÜLASYON BAĞIMLILIĞI 

Osmanlı’da kapitülasyonların yarattığı bağımlılığının boyutlarını iyi anlamak için şu gerçekleri bilmek gerekir. 

1- Osmanlı’da bir yabancı ne yaparsa yapsın ülkeden çıkarılamazdı.

2- Yabancı okullar kontrol edilemezdi. Yabancılar istedikleri gibi eğitim öğretim yapardı.

3- Yabancılar, belediye temizlik işleri vergisi ile emlak vergisinden başka vergi vermezlerdi; bunları da eğer vermek istemezlerse zorla almak neredeyse olanaksızdı.

4- Yabancılardan yüzde 8’den fazla gümrük vergisi alınamazdı. Osmanlı Devleti’nin, gümrük tarifelerini özgürce belirleme yetkisi yoktu.

5- Yabancılar arasındaki davalar konsolosluk mahkemelerinde, Osmanlılar ile yabacılar arasındaki davalar -tercüman bulundurularak- Türk mahkemelerinde, hukuk davaları ise -tercüman bulundurularak- karma mahkemelerde görülürdü; karma mahkeme, konsolosluk tarafından gönderilen iki yabancı ve üç Türk hâkimden oluşurdu. Yabancıların davalarında tercüman bulundurulması zorunluydu. Yabancılar tercüman olmadan gözaltına alınamaz, sorgulanamaz ve tutuklanamazdı. Bir yabancının evine ve işyerine -tercüman olmadan- zabıta veya polis giremezdi. 

6- Mahkûm yabancılar cezalarını kendi devletlerinin hapishanelerinde çekerler, daha doğrusu cezalarını çekecek diye serbest bırakılırlardı.

7- Yabancılara ait tebligat ancak konsoloslukları aracılığıyla yapılabilirdi.

8- Yabancı gemiler “ülke dışı” kabul edilir -tercüman olmadıkça- içlerine girilemez, araştırma ve inceleme yapılamazdı.

9- Devlet, istediği herhangi bir maddeyi devlet tekeli altına alamazdı.

10- Elçiliklerin kabul etmediği kanunlar yayımlanamazdı.

11- Yabancıların kendi postaneleri vardı. Buralara gelen çantalar açılamazdı.

12- Yabancı yaşamayan yerlerde bile yabancıların okulları, hastaneleri, kiliseleri vardı. Bu kuruluşlar belediye vergisi, emlak ve keyif verici maddeler vergisi ile ithal edecekleri ürünler için gümrük vergisi vermezlerdi. 

13- Konsolosluklara girilemezdi. Konsolosluklarda çalışan herkes “ülke dışı” ayrıcalıklardan yararlanırdı. 

Osmanlı’nın kapitülasyon bağımlılığını bu şekilde sınıflandıran Ali Naci Karacan, sonuç olarak şu değerlendirmeyi yapıyor: “Kısacası (Osmanlı’da) yabancı para kazanır, vergi vermez, çalar, çırpar, iflas eder, hatta adam öldürür, fakat (başına) bir şey gelmezdi (hiçbir yaptırımla karşılaşmazdı).” (Karacan, s. 119-121)

İSMET PAŞA’NIN KAPİTÜLASYON SAVAŞI

 Lozan’a giden Türk heyetine verilen 14 talimat içinde kesinlikle taviz verilmeyecek iki konudan biri kapitülasyonlardı. (Diğeri, Ermeni yurdu kabul edilmeyecekti). Türkiye Lozan’da kapitülasyonların kayıtsız koşulsuz biçimde kaldırılmasını istedi.

Lozan’da kapitülasyonların görüşüldüğü ilk toplantıda İsmet Paşa şunları söyledi: “Türkiye bağımsız yaşamak isteyen, kuvvet ve kudretini ispat eden bir ülkedir. Biz senelerden beri bu uğurda çalıştık. Birçok tecrübeler geçirdik ve anladık ki kapitülasyonlar milli bünyemizin gelişmesine engeldir. Fakat şurasını da açıkça söyleyeyim ki, biz kapitülasyonları kabul etmediğimiz gibi, ismen ve şeklen aynı şey demek olan herhangi bir usulü de kabul etmiyoruz.” İsmet Paşa daha sonra Türkiye’de kapitülasyon rejimine gerek olmadığını da şöyle anlattı: “Bugün Türkiye’de kapitülasyon rejimi yoktur… Yabancı mal ve mülkü, yabancı hakları, Türkiye’nin genel kanunlarıyla teminat altındadır…

İsmet Paşa’nın bu sözlerine, Fransız delegesi Barere, Lord Curzon’un gözlerinin içine bakarak şu yanıtı verdi: “Mademki kaldırılması isteniyor, demek ki kapitülasyonlar mevcuttur. Mevcut olmasaydı, burada müzakere etmezdik. Biz Türkiye’de kapitülasyonların yeni bir şekle girmesine, ıslah edilmesine taraftarız… Bunların yerine konacak başka bir idare tarzını münakaşaya hazırız.” 

Bunun üzerine Lord Curzon söze karıştı: “Kapitülasyonlar iki tarafın ortak arzusu üzerine konulmuştur… Onun için diğer tarafın onayını almadan taraflardan biri bunu yalnız kendi reyiyle kaldıramaz” dedi. Curzon, daha sonra kapitülasyonların tarihinden söz ederek İsmet Paşa’ya şöyle seslendi: “Eğer kapitülasyon kelimesi hoş gelmiyor ve Türklerin milli onurunu kırıyorsa buna yeni bir şekil vermeye hazırız...

Kapitülasyonların yeni bir adla ve yeni bir şekille devam etmesini isteyen Curzon’un bu sözlerine karşı İsmet Paşa açık konuştu: “Bağımsız bir devlet için kapitülasyon kesinlikle kabul edilemez. Kapitülasyonlar yerine yeni bir usulün sürdürülmesine gelince bizim davamız kesinlikle bu gibi sınırlamalara gelmez. Biz istiklalimizi, hürriyetimizi istiyoruz. Hiçbir sınırlama, hiçbir şekil, hiçbir imtiyaz kabul edemeyiz. Onun için bu komisyon ancak bu esas çerçevesinde müzakereye devam ederse katılırız.

İsmet Paşa’nın bu kesin tavrı karşısında İtilaf Devletleri’nin delegeleri ne yapacağını şaşırdı. Fransa’nın diğer delegesi Mösyö Bompard ayağa kalkıp “Adli kapitülasyonlar olmadıkça Osmanlı İmparatorluğu’nda oturulamaz!” dedi. Zavallı Bompard, Osmanlı’nın küllerinden yeni bir Türkiye doğduğunun farkında değildi. 

Bu konuşmalardan sonra İsmet Paşa ayağa kalkıp kapitülasyonların tarihini anlatan uzun bir beyanname okudu. İsmet Paşa, kapitülasyonları ve kapitülasyonların yerine konulacak başka bir şeyi asla kabul etmeyeceklerini söyledi. “Bir daha söylüyorum! Türkiye, kapitülasyonlar yerine hiçbir şekil, hiçbir sınırlama, hiçbir imtiyaz kabul edemez, etmeyecektir!” diye haykırdı.  

Lozan’da İtilaf Devletleri, Türkiye’deki azınlıkların kapitülasyonlardan kaynaklı ayrıcalıklarının devam etmesini istiyordu. Lozan’da Lord Curzon, azınlıklar için üç istekte bulundu. 1. Genel af çıkarılması, 2. Para karşılığında askerlikten muaf olmaları, 3. Seyahat özgürlüğü… Curzon ayrıca Milletler Cemiyeti’nin azınlıkları kontrol etmesini de istedi. Bu istekleri reddeden İsmet Paşa da azınlıklar konusunda üç istekte bulundu. 1.Dış kışkırtmaların bitirilmesi, 2. Türk-Rum ahalinin mübadelesi, 3. Diğer azınlıklara, Türklerin vereceği haklarla yetinilmesi… İsmet Paşa, “Müslüman olmayan azınlıklara, ancak Avrupa devletlerinin kabul ettiği esaslara göre hak tanıyacağız” diyerek uluslararası azınlık hakları dışındaki eski ayrıcalıkları tanımadıklarını belirtti.

İtilaf Devletleri Lozan’da, Türkiye’deki azınlıkların ve yabancıların ayrıcalıklarının devam etmesi için -Osmanlı’da dinsel hukukun egemen olduğunu hatırlatarak- konsolosluk mahkemelerinin açık kalmasını ve Patrikhane’nin Medeni Kanun’la  ilgili yetkilerinin devam etmesini istediler. Buna karşı Türk heyeti, yeni Türkiye’nin “laik”, “çağdaş” hukuku benimsediğini belirterek Türkiye’deki herkesin bu “tek hukuka” bağlı olacağını, bu nedenle yabancı mahkemelere ve Patrikhane’nin Medeni Kanun’la ilgili yetkilerine son verilmesini istedi.  

Ayrıca İtilaf Devletleri, belirli bir süre Türkiye’de büyük şehirlerde bazı yabancı hâkimlerin görevlendirilmesini, yabancılara ait davalar söz konusu olduğu zaman istinaf hâkimlerinin çoğunun yabancılardan oluşmasını, hatta Türk adliyesine yabancı müşavirler atanmasını bile istediler. Türkiye bu istekleri de reddetti. 

İtilaf Devletleri, özellikle Fransa, Türkiye’deki yabancı şirketlerin eski ayrıcalıklarının sürmesini isterken Türkiye, Türk kanunlarına göre kurulan bu şirketlerin “Türk şirketi” olduğunu ileri sürerek buna karşı çıktı. 

TAM BAĞIMSIZLIK 

Özellikle adli kapitülasyonlar konusundaki anlaşmazlık nedeniyle Lozan görüşmeleri kesildi. Birkaç ay aradan sonra görüşmeler tekrar başladı. Sonunda Lozan Antlaşması’nın 28. maddesi ile kapitülasyonlar tamamen kaldırıldı. Böylece dinsel temelli çok hukuklu sistem yerine din ve ırk farkı gözetilmeksizin bütün Türk yurttaşlarının aynı laik/çağdaş tek hukuka bağlı olmaları sağlandı.(Md.39). Böylece konsolosluk mahkemelerine ve Patrikhane’nin idari ve medeni kanunla ilgili yetkilerine son verildi. Bu arada Türkiye’nin Müslüman olmayan azınlık için tanıdığı hakları Yunanistan’ın da kendi topraklarındaki Müslüman azınlığa tanıması sağlandı (Md. 45). Böylece Batı Trakya Türklerinin hakları da güvenceye alındı. Lozan’da kapitülasyonlar kaldırıldığı içindir ki; daha sonra ayrıcalıklı yabancı şirketler satın alınıp millileştirilebildi. 1929’dan itibaren gümrük tarifeleri belirlenebildi. Yabancı okullar denetlenebildi. Bu okullarda Türkçe dersi okutulabildi. Türkiye yeraltı ve yerüstü kaynaklarına sahip olabildi. Kendi madenlerini kendisi çıkarıp işleyebildi. 

Türkiye Lozan’da kabotaj hakkını da elde etti. Böylece denizlerde de bağımsızlık sağlandı. 

Sonuçta Lozan’da kapitülasyonları kaldırarak Osmanlı’nın yüzlerce yıllık tüm bağımlılıklarından kurtulduk; “tam bağımsız” ve “laik” Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerini Lozan’da attık.


Kaynakça: Seha Meray, Lozan Barış Konferansı: Tutanaklar Belgeler, 2 cilt; Ali Naci Karacan, Lozan; Lozan Barış Antlaşması metni.

Yazarın Son Yazıları

Atatürk’ün ders kitabında ‘Demokrasi ve Kadın Hakları’

“Özetle kadın, seçmek ve seçilmek hakkını elde etmelidir...

Devamını Oku
03.12.2025
Millet Mektepleri

“Türk harflerinin bütün vatandaşlara kapılarının önünde ve işlerinin başında öğretilebilmesi için daha bu sene içinde Millet Mektepleri teşkilatı yapacağız.

Devamını Oku
26.11.2025
Vahdettin nasıl kaçtı?

“17 Kasım 1922 günlü resmi bir telgrafın ilk cümlesi şu idi: ‘Vahdettin Efendi bu gece saraydan kaçmıştır.’

Devamını Oku
19.11.2025
Türkiye'de Opera ve Vals

“Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.” (M. Kemal Atatürk)

Devamını Oku
05.11.2025
Cumhuriyetimiz

Dile kolay, ilan edildiğinde bazı İngiliz yetkililerin sadece iki yıl ömür biçtikleri Türkiye Cumhuriyeti 102 yaşında...

Devamını Oku
29.10.2025
Cumhuriyet’in şeker fabrikaları

“Meclis kürsüsünde bir de ‘üç beyaz’ parolası revaçtaydı...

Devamını Oku
22.10.2025
Nutuk 98 Yaşında: ‘İşte Bu Ahval ve Şerait İçinde…’

Atatürk Nutuk’u bir açılış ve kapanış döngüsüyle yapılandırır.

Devamını Oku
15.10.2025
Atatürk'e saygı duymayan teğmen: ‘Din Dilinin Türkçeleştirilmesi’

Mustafa Kemal Atatürk’e saygısı olmayanın onun kurduğu Türkiye Cumhuriyeti Devletine ve Anayasasına da saygısı yoktur.

Devamını Oku
08.10.2025
Patrikhane ve Ruhban Okulu

Heybeliada Ruhban Okulu Fener Patrikhanesi’ne bağlıydı.

Devamını Oku
01.10.2025
Dil devrimini anlamak

“Gece meşguliyetimiz, bildiğin gibi dil dersleri… Gündüz de yalnız olarak aynı mesele üzerinde birkaç saat çalışıyorum.”

Devamını Oku
24.09.2025
Tek Partiden Çok Partiye: ‘Partili Cumhurbaşkanlığından Tarafsız Cumhurbaşkanlığına’

“Aramızdaki farkı bilelim. Biz, mutlakıyetten bugüne geldik. Siz ise bugünden mutlakiyete gidiyorsunuz.”

Devamını Oku
17.09.2025
Tarih Kürsüsü ve Suçluların Telaşı ‘CHP’nin Mallarına El Konulması’

Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) 102 yaşına girdi.

Devamını Oku
11.09.2025
ETHEM: “İsyan ve İhanet”

“Efendiler, askerî harekâtı çapulculuktan, devlet kurup yönetmeyi, şunun bunun mâsum çocuklarını fidye dilenmek için dağlara kaldırmak haydutluğundan ibaret zanneden, şarlatanlıklarıyla, yaygaralarıyla bütün bir Türk vatanını bezdiren...

Devamını Oku
03.09.2025
Büyük Zafer'in sırrı

Tam 103 yıl önce, 26 Ağustos 1922’de, Afyon Kocatepe’de, sabah saat 05.00’te, Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın işaretiyle Türk tarihinin en önemli taarruzu Büyük Taarruz başladı.

Devamını Oku
27.08.2025
Aşiret-Tarikat Sorunu

Yeni açılım sürecinde etnik ayrılıkçı siyaset ve dinci, liberal ortakları, gerçeği çarpıtmaya devam ediyorlar.

Devamını Oku
20.08.2025
Saltanat Şurası’ndan Saray Komisyonu’na

1920 yılında Sevr Antlaşması’nı kabul etmek için kurulan “saltanat şurası”nın ve uygulamak için kurulan “barış komisyonu”nun amacı vatanı, milleti değil, sarayı, (sultanı) ve hükümeti kurtarmaktı.

Devamını Oku
13.08.2025
'Doğu Sorunu' devam ediyor! 'Kürt Sorunu mu Türk sorunu mu?'

İngiliz Müsteşarı Hohler, 27 Ağustos 1919’da Londra’ya gönderdiği bir yazıda şöyle diyordu...

Devamını Oku
06.08.2025
LOZAN: Onurlu Barış

Lozan Barış Antlaşması 102 yaşında…

Devamını Oku
23.07.2025
Hedefteki Cumhuriyet

Mustafa Kemal Atatürk’e göre “Türk milleti” kavramı, sadece bir ırkın, bir etnik kimliğin, bir dinin veya mezhebin değil, Türkiye Cumhuriyeti’ne “vatandaşlık bağı ile bağlı” eşit hukuka sahip tüm yurttaşların ortak-üst-ulusal kimliğinin adıdır.

Devamını Oku
16.07.2025
Atatürk’ün aşama stratejisi ve Türk Devrimi

Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk’ta, 21 Nisan 1920 tarihinde yayınladığı, TBMM’nin 23 Nisan 1920 Cuma günü dinsel bir törenle açılacağını duyuran bildirinin, “O günün duygu ve anlayışına uyma zorunluluğundan kaynaklandığını” belirtmişti.

Devamını Oku
09.07.2025
Yaşasın laiklik

“Laiklik ilkesini savunmak için Atatürk gibi yürekli, Atatürk gibi inançlı olmak gerekir. İzinden gittiklerini söyleyenler gibi ürkek, kararsız ve inançsız değil” (Uğur Mumcu- Cumhuriyet 1 Mart 1987)

Devamını Oku
02.07.2025
Atatürk’ün dünya barışını koruma formülü

Kuzeyimizde Rusya-Ukrayna Savaşı devam ederken, güneyimizde İsrail’in Filistin’e yönelik saldırıları devam ediyordu ki, birden bire İsrail-İran Savaşı başladı.

Devamını Oku
25.06.2025
Sykes-Picot, Sevr, BOP ve Lozan

Şu gerçeği iyi görmek gerekir ki Sykes-Picot’tan Sevr’e, Sevr’den BOP’a, Türkiye’yi bölüp parçalamaya yönelik planların önündeki en güçlü kalkan Lozan Antlaşması’dır.

Devamını Oku
18.06.2025
Tek parti döneminde hac yasak mıydı?

1 Haziran 1927 tarihli ve Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal (Atatürk) imzalı bir Bakanlar Kurulu Kararnamesine göre “Hac mevsiminde Hicaz’a gönderilecek Hıfzıssıhha uzmanlarından Dr. Şerafeddin Bey’e siyasi pasaport verilmesi” kararlaştırılmıştı.

Devamını Oku
11.06.2025
Atatürk'ün Mirası Büyükdere Fidanlığı

Mustafa Kemal Atatürk’ün isteğiyle 1928 yılında İstanbul’da “Büyükdere Meyve Islah Enstitüsü” kuruldu...

Devamını Oku
04.06.2025
Lozan ve Kürtler

“Kürtler küçük lokmanın pek kolay yutulacağını vaktinden çok evvel anlamışlardır. Türk birliğinden ayrılmak zihniyetinde bulunanları Kürtler kendi milletlerinden addetmezler. Kürtlerin mukadderatı Türk’ün mukadderatıyla eştir. (…) TBMM Hükümeti dâhilinde Kürtlüğün ayrı bir unsur olarak telakkisini hiçbir zaman işitmek istemediğimizi arz ederiz.”

Devamını Oku
28.05.2025
1921 Anayasası ve Muhtariyet

“Vilayetler kendi başına bir devlet değildir. Amerika hükümeti müttehidesi gibi değildir. Her vilayetin haiz olduğu muhtariyet, mahalli işlere münhasırdır. O işler ki yalnız vilayeti alakadar eder. O işler o vilayetin işleridir.”

Devamını Oku
21.05.2025
Türkiye Cumhuriyeti'nin temellerine saldırmak

Lozan Antlaşması’nın ve 1924 Anayasası’nın hedef alınması; tam bağımsız, üniter, laik, çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’nin hedef alınması demektir.

Devamını Oku
14.05.2025
CHP Genel Başkanı İsmet İnönü’ye yönelik saldırılar

CHP Genel Başkanı İsmet İnönü’ye yönelik saldırılar

Devamını Oku
07.05.2025
Cumhuriyetin İlköğretim Devrimi

Cumhuriyetin İlköğretim Devrimi

Devamını Oku
30.04.2025
‘Ulusal egemenliğe dayanan yeni Türk devletinin kurulması’: TBMM’nin açılması

‘Ulusal egemenliğe dayanan yeni Türk devletinin kurulması’: TBMM’NİN AÇILMASI

Devamını Oku
23.04.2025
Atatürk yol göstermeye devam ediyor: ‘Hükümet, özgürlük ve demokrasi’

Atatürk yol göstermeye devam ediyor: ‘Hükümet, özgürlük ve demokrasi’

Devamını Oku
16.04.2025
Atatürkçü gençliğin yükselişi

Atatürkçü gençliğin yükselişi

Devamını Oku
02.04.2025
Atatürk’ün önderliğinde cumhuriyetçi direniş

ATATÜRK'ÜN ÖNDERLİĞİNDE CUMHURİYETÇİ DİRENİŞ

Devamını Oku
26.03.2025
Çanak Krizi ve ikinci Çanakkale Zaferi

Çanak Krizi ve ikinci Çanakkale Zaferi

Devamını Oku
19.03.2025
Laiklik neden gereklidir?

Laiklik neden gereklidir?

Devamını Oku
12.03.2025
Emperyalizmin 'kukla halife' projesi

Emperyalizmin 'kukla halife' projesi

Devamını Oku
05.03.2025
Kemalizm düşmanlığının asıl amacı

Kemalizm düşmanlığının asıl amacı

Devamını Oku
26.02.2025
ATATÜRK'ÜN KONUŞMASININ DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

Atatürk’ün konuşmasının düşündürdükleri

Devamını Oku
19.02.2025
Şeyh Sait İsyanı

Şeyh Sait İsyanı

Devamını Oku
12.02.2025