Vahdettin Restorasyonu ‘Yıldız Sarayı’yla Birlikte Vahdettin’i de Kurtarmak!’

Vahdettin Restorasyonu ‘Yıldız Sarayı’yla Birlikte Vahdettin’i de Kurtarmak!’

31.07.2024 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

“Bugün bu makamı işgal eden zat (Vahdettin), bu millet ve memleket için hain bir adamdır. Müsaade buyurunuz, hain bir adamdır.” (Mustafa Kemal Atatürk, 25 Eylül 1920)

AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçen hafta, restorasyonu tamamlanan Yıldız Sarayı’nın açılış töreninde yaptığı konuşmada, adeta sarayla birlikte Padişah Vahdettin’in tarihsel rolünü de restore etmek istedi. Erdoğan, konuşmasında, Mustafa Kemal Paşa’nın, Samsun’a gitmeden önce, Yıldız Sarayı’nda Padişah Vahdettin’le yaptığı görüşmede, Padişah Vahdettin’in, Mustafa Kemal Paşa’ya “Paşa paşa, devleti kurtarabilirsin!” dediğini aktararak bir anlamda Kurtuluş Savaşı’nı Yıldız Sarayı’ndan Padişah Vahdettin’in başlattığı algısını oluşturmaya çalıştı. 

Kurtuluş Savaşı’nda İngilizlerle işbirliği içinde Mustafa Kemal’in önderliğindeki milli direnişe karşı elinden geleni ardına koymayan ve savaş sonrasında “Hayatımı tehlikede görüyorum!” diyerek İngilizlere sığınıp Türkiye’den kaçan Padişah Vahdettin’i aklama çabası, Necip Fazıl’dan Fesli Kadir’e, Atatürk ve Cumhuriyet karşıtlığıyla yeni bir tarih yazanların ortak amacı oldu. Bu kapsamda özellikle “Padişah Vahdettin, Mustafa Kemal’i, Milli Mücadele’yi örgütlesin diye, Anadolu’ya gönderdi!” tezi topluma kabul ettirilmeye çalışıldı. 

ERDOĞAN’IN ATATÜRK’TEN YAPTIĞI ALINTI

AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yıldız Sarayı’nın açılışında yaptığı konuşmada Mustafa Kemal Atatürk’ten şu alıntıyı yaptı:

“Yıldız Sarayı’nın ufak bir salonunda Vahdettin’le adeta diz dize denecek kadar yakın oturduk… Sağına dirseğini dayamış olduğu bir masa, üstünde bir kitap var. Salonun Boğaziçi’ne doğru açılan penceresinden gördüğümüz manzara şu: Birbirine paralel hatlar üzerinde düşman zırhlıları! Bordolarındaki toplar sanki Yıldız Sarayı’na doğrulmuş! Manzarayı görmek için başımızı sağa sola doğru çevirmek yeterliydi. Vahdettin, unutamayacağım şu sözlerle konuşmaya başladı: ‘Paşa paşa! Şimdiye kadar devlete çok hizmetler ettin. Bunların hepsi artık bu kitaba girmiştir. (Elini demin bahsettiğim kitabın üstüne bastı ve ilave etti) tarihe geçmiştir. O zaman bunun bir tarih kitabı olduğunu anladım. Dikkatle ve sükûnla dinliyordum. ‘Bunları unutun!’ dedi. ‘Asıl şimdi yapacağın hizmet hepsinden önemli olabilir; paşa paşa, devleti kurtarabilirsin!’”

Erdoğan, sözlerini, Mustafa Kemal Atatürk’ten yaptığı şu alıntıyla sürdürdü:

“Merak buyurmayın efendimiz! Nokta-i nazarı şahanenizi anladım. İrade-i seniyeniz olursa hemen hareket edeceğim… ‘Muvaffak ol!’ hitab-ı şahanesine mazhar olduktan sonra huzurdan çıktım… Ayaklarımızın patırtısını işittirmeden saraydan uzaklaştık.”

Öncelikle, “Mustafa Kemal, Atatürk’ün ağzından aktarılan bu sözlerin kaynağı ne” diye sorulabilir. Bu sözlerin kaynağı, Mustafa Kemal Atatürk’ün, 1926 yılında Hâkimiyeti Milliye gazetesinde yayımlanmak üzere Falih Rıfkı Atay’a anlattığı anılarıdır. (Falih Rıfkı Atay, Atatürk’ün Bana Anlattıkları, Cumhuriyet Kitapları, 1998, s. 5)

Konuyla ilgili ayrıntılı bilgisi olmayan hemen herkes, Mustafa Kemal Atatürk’ün bu sözlerini okuyunca, “Padişah Vahdettin’in, Mustafa Kemal’i, düşmana karşı savaşıp devleti kurtarması için Samsun’a gönderdiğini” düşünebilir. Zaten insanların böyle düşünmesi istendiği için, yıllardır, siyasal İslamcı tarih yazarları tarafından Mustafa Kemal Atatürk’ün -içinde bu sözlerinin de olduğu- o görüşme ile ilgili anlattıkları cımbızlanarak, kesilerek, içinden özellikle bu bölüm seçilerek servis edilmektedir.

Nasıl yani? Dediğinizi duyar gibiyim!

ATATÜRK’ÜN SÖZLERİ SANSÜRLENMİŞ

Evet, başlığı yanlış okumadınız. Yıllardır, Vahdettin’i aklamaya çalışan siyasal İslamcı tarih yazarları, Mustafa Kemal Atatürk’ün 1926 yılında Hâkimiyeti Milliye gazetesinde yayınlanmak üzere Falih Rıfkı Atay’a anlattığı anılardaki Vahdettin’le görüşme bölümünü keserek, sansürleyip servis etmektedirler. Vahdettin’in, “Paşa paşa devleti kurtarabilirsin!” sözleri hakkında Mustafa Kemal Atatürk’ün yaptığı değerlendirmeyi halktan saklamaktadırlar. Son olarak Yıldız Sarayı’nın açılışında AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın okuduğu metin de işte o kesilmiş, sansürlenmiş metindir. 

Peki, Mustafa Kemal Atatürk, Samsun’a hareket etmeden önce Yıldız Sarayı’nda, Vahdettin’le yaptığı o görüşme hakkında -Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasında yer vermediği- hangi değerlendirmeleri yapıyor?  

İşte Mustafa Kemal Atatürk’ün, o görüşme ve Vahdettin’in “Paşa paşa devleti kurtarabilirsin!” sözleri hakkındaki değerlendirmeleri: 

“Ben bu sözlerden hayrete düştüm. Acaba Vahdettin, benimle samimi mi konuşuyor? O Vahdetin ki ecnebi hükümetlerin yüzüncü derece aletleri ile temas arayarak devletini ve saltanatını kurtarmaya çalışıyordu. Bütün yaptıklarından pişman mıydı? Aldatıldığını mı anlamıştı? Fakat böyle bir tahminle başka bahislere girmeyi tehlikeli buldum. Kendisine basit cevaplar verdim: ‘Hakkımdaki teveccüh ve itimada arz-ı teşekkür ederim. Elimden gelen hizmette kusur etmeyeceğime emniyet buyurunuz.’

Söylerken kafamdaki muammayı da halletmeye uğraşıyordum. Çok iyi anladığım, veliahtlığında, padişahlığında bütün his ve fikirlerini, temayüllerini, sahtekârlıklarını tanıdığım adamdan nasıl yüksek ve asil bir hareket bekleyebilirdim?

Memleketi kurtarmak lazımdır. İstersem bunu yapabilirmişim. Nasıl? Hemen hüküm verdim:

Vahdettin demek istiyordu ki hiçbir kuvvetimiz yoktur. Tek mesnedimiz (dayanak noktamız), İstanbul’a hâkim olanların siyasetine uymaktır. Benim memuriyetim, onların şikâyet ettikleri meseleleri halletmektir. Eğer onları memnun edebilirsem, memleketi ve halkı bu siyasetin doğru olduğuna inandırabilirsem ve bu siyasete karşı gelen Türkleri tedip edersem (yola getirirsem) Vahdettin’in arzularını yerine getirmiş olacaktım…” (Atay, s. 139-140)

İşte Erdoğan, Yıldız Sarayı’nın açılışında yaptığı konuşmada Mustafa Kemal Atatürk’ün, Vahdettin’in o sözleriyle ilgili bu değerlendirmelerine yer vermedi. 

Mustafa Kemal Paşa’yı, 9. Ordu Müfettişi olarak Anadolu’ya gönderen Osmanlı Saray Hükümeti (Damat Ferit Hükümeti) ondan, gidip düşmana karşı bir milli direniş başlatmasını değil, tam tersine Mondros Ateşkes Antlaşması hükümlerine uygun olarak dağıtılmamış orduları dağıtmasını, silahları toplamasını, Doğu’daki şûralara son vermesini ve Karadeniz’de Pontus çetelerine karşı direnen Türkleri susturmasını, böylece Anadolu’da asayişi sağlamasını istemişti. Bu politikanın amacı düşmana direnmek değil, İngilizlere yaranmaktı. Osmanlı Saray Hükümeti ve Padişah Vahdettin, devletin -devlet derken önce halife-sultanın saltanat hukukunu kastediyorlardı- ancak böyle kurtulabileceğini düşünüyorlardı. Daha doğrusu kendilerini ancak böyle kurtarabileceklerini düşünüyorlardı. 

İşte Mustafa Kemal Atatürk, yukarıdaki değerlendirmesinde bu gerçeğe vurgu yapmıştı. 

Mustafa Kemal Atatürk Nutuk’ta, 9. Ordu Müfettişi olarak Samsun’a gönderilmesi konusuna şöyle açıklık getiriyor:

“Onlar bu yetkiyi bana bilerek ve anlayarak vermediler. Ne pahasına olursa olsun benim İstanbul’dan uzaklaşmamı isteyenlerin buldukları gerekçe, Samsun ve dolaylarındaki güvenlik olaylarını yerinde görüp tedbir almak üzere Samsun’a kadar gitmem idi. Ben bu görevin yerine getirilmesinin, bir makam ve mevki sahibi olmaya bağlı bulunduğunu ileri sürdüm. Bunda hiçbir sakınca görmediler. O tarihte Genelkurmay’da bulunan ve benim maksadımı bir dereceye kadar sezmiş olan kimselerle görüştüm. Müfettişlik görevini buldular. Yetki konusu ile ilgili emri de ben kendim yazdırdım. Hatta Harbiye Nazırı olan Şakir Paşa, bu talimatı okuduktan sonra imzalamaya çekinmiş, anlaşılmaz bir biçimde mührünü basmıştır.”

Görüldüğü gibi Mustafa Kemal Atatürk, “Beni Samsun’a, devleti kurtarmam için, Padişah Vahdettin gönderdi” falan demiyor. Tam tersine, kendisinin çok başka amaçlarla Samsun’a gönderildiğini, yetki konusuyla ilgili emri de kendisinin yazdırdığını belirtiyor. 

Dahası! Padişah Vahdettin de “Mustafa Kemal’i, Samsun’a ben gönderdim!” demiyor. Vahdettin, Türkiye’den kaçtıktan sonra 1923’te Mekke’de yayınladığı Beyannamesinde “Mustafa Kemal’i Samsun’a gönderen hükümetin kararına uydum” diyor. 

PADİŞAH VAHDETTİN’İN İHANETİ

Mustafa Kemal Paşa, Anadolu’ya geçip de kendisine verilen 9. Ordu Müfettişliği görevinin tam tersine halkı direnişe çağırınca, halkın silahlarını toplamak yerine halka silah dağıtınca, şûralara son vermek yerine yeni şûralar (kongreler) toplayınca İngilizlerin isteği ile Osmanlı Saray Hükümeti Mustafa Kemal Paşa’yı önce 8 Haziran 1919’da İstanbul’a geri çağırdı, sonra 8 Temmuz 1919’da Padişah Vahdettin, Mustafa Kemal Paşa’yı 9. Ordu Müfettişliği görevinden aldı.   Bunun üzerine Mustafa Kemal Paşa askerlikten istifa etti. Mustafa Kemal Paşa’nın rütbeleri de geri alındı.  

Nisan 1920’de ise Osmanlı Saray Hükümeti, Mustafa Kemal Paşa arkadaşlarının katli vaciptir fetvaları yayımladı, sarayın mahkemesi Mustafa Kemal ve arkadaşlarının idamına karar verdi. Padişah Vahdettin, Mustafa Kemal Paşa, İsmet Paşa, Fevzi Paşa, Refet Paşa ve arkadaşlarının idam karalarını onayladı. İngilizlere yaranmak isteyen Osmanlı Saray Hükümeti, doğrudan doğruya Halife-Padişah Vahdettin’e bağlı Halifelik Ordusu (Kuvayı İnzibatiye) kurup Anadolu’ya Kuvayı Milliyecilerin üzerine saldırttı. Bu sırada sarayın paşası Ahmet Anzavur da halife-padişahın emriyle Anadolu’da milli direnişe karşı halkı kışkırtıp isyanlar çıkarmakla meşguldü. Osmanlı Saray Hükümetinin ve Halife-Padişah Vahdettin’in kışkırtmaları sonunda Anadolu’da çok sayıda iç isyan çıktı. Mustafa Kemal Paşa, işgalci düşman ordularıyla savaşmadan önce bu iç isyanlarla büyüyen iç savaşı kazanmak zorunda kaldı.   

ATATÜRK’ÜN VAHDETTİN HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİ

Atatürk’ün Halife-Padişah Vahdettin hakkındaki yargısı açıktı. Kurtuluş Savaşı’nda İngilizlerle işbirliği içinde milli direnişe karşı elinden gelen her kötülüğü yapan Vahdettin, Atatürk’e göre de haindir.

İşte Atatürk’ün Nutuk’ta, Vahdettin hakkındaki düşünceleri:

“Padişah ve halife olan Vahdettin mütereddi (soysuzlaşmış, yozlaşmış), şahsını ve yalnız tahtını temin edebileceğini tahayyül ettiği deni (alçakça) tedbirler araştırmakta…”

“Her ne sebep ve suretle olursa olsun, Vahdettin gibi hürriyet ve hayatını, milleti içinde tehlikede görebilecek kadar adi bir mahlukun bir dakika dahi olsa bir milletin başında bulunduğunu düşünmek ne hazindir. Şayanı teşekkürdür ki bu alçak, mirasla geçen saltanat makamından ıskat olunduktan sonra, denaetini (alçaklığını) tamamlamış bulunuyor…”

“Aciz, adi, his ve idrakten mahrum bir mahlûk, kabul eden herhangi bir ecnebinin himayesine girebilir. Fakat böyle bir mahlukun bütün Müslümanların halifesi sıfatını taşıdığını söylemek elbette doğru değildir.” (Atatürk, Nutuk/ Söylev, TTK Yayını, Ankara 1989, s. 1-2, 924-925)

Atatürk, sadece Nutuk’ta değil, Kurtuluş Savaşı devam ederken, 25 Eylül 1920’de TBMM’de de Vahdettin hakkında şöyle demişti: “Bugün bu makamı işgal eden zat (Vahdettin), bu millet ve memleket için hain bir adamdır. Müsaade buyurunuz, hain bir adamdır.” (TBMM Gizli Celse Zabıtları, C.1, s.135-136)

***

Sözün özü şu ki, AKP iktidarı, “Yeni Türkiye”ye yeni bir tarih yazma projesi kapsamında Vahdettin’i ak-lama seferberliğini sürdürüyor. Ancak nafile! Siyasal amaçlar doğrultusunda tarihsel gerçekliğe aykırı biçimde yeniden yazılan tarih, sabun köpüğünden farksızdır. 

Yazarın Son Yazıları

Atatürk’ün ders kitabında ‘Demokrasi ve Kadın Hakları’

“Özetle kadın, seçmek ve seçilmek hakkını elde etmelidir...

Devamını Oku
03.12.2025
Millet Mektepleri

“Türk harflerinin bütün vatandaşlara kapılarının önünde ve işlerinin başında öğretilebilmesi için daha bu sene içinde Millet Mektepleri teşkilatı yapacağız.

Devamını Oku
26.11.2025
Vahdettin nasıl kaçtı?

“17 Kasım 1922 günlü resmi bir telgrafın ilk cümlesi şu idi: ‘Vahdettin Efendi bu gece saraydan kaçmıştır.’

Devamını Oku
19.11.2025
Türkiye'de Opera ve Vals

“Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.” (M. Kemal Atatürk)

Devamını Oku
05.11.2025
Cumhuriyetimiz

Dile kolay, ilan edildiğinde bazı İngiliz yetkililerin sadece iki yıl ömür biçtikleri Türkiye Cumhuriyeti 102 yaşında...

Devamını Oku
29.10.2025
Cumhuriyet’in şeker fabrikaları

“Meclis kürsüsünde bir de ‘üç beyaz’ parolası revaçtaydı...

Devamını Oku
22.10.2025
Nutuk 98 Yaşında: ‘İşte Bu Ahval ve Şerait İçinde…’

Atatürk Nutuk’u bir açılış ve kapanış döngüsüyle yapılandırır.

Devamını Oku
15.10.2025
Atatürk'e saygı duymayan teğmen: ‘Din Dilinin Türkçeleştirilmesi’

Mustafa Kemal Atatürk’e saygısı olmayanın onun kurduğu Türkiye Cumhuriyeti Devletine ve Anayasasına da saygısı yoktur.

Devamını Oku
08.10.2025
Patrikhane ve Ruhban Okulu

Heybeliada Ruhban Okulu Fener Patrikhanesi’ne bağlıydı.

Devamını Oku
01.10.2025
Dil devrimini anlamak

“Gece meşguliyetimiz, bildiğin gibi dil dersleri… Gündüz de yalnız olarak aynı mesele üzerinde birkaç saat çalışıyorum.”

Devamını Oku
24.09.2025
Tek Partiden Çok Partiye: ‘Partili Cumhurbaşkanlığından Tarafsız Cumhurbaşkanlığına’

“Aramızdaki farkı bilelim. Biz, mutlakıyetten bugüne geldik. Siz ise bugünden mutlakiyete gidiyorsunuz.”

Devamını Oku
17.09.2025
Tarih Kürsüsü ve Suçluların Telaşı ‘CHP’nin Mallarına El Konulması’

Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) 102 yaşına girdi.

Devamını Oku
11.09.2025
ETHEM: “İsyan ve İhanet”

“Efendiler, askerî harekâtı çapulculuktan, devlet kurup yönetmeyi, şunun bunun mâsum çocuklarını fidye dilenmek için dağlara kaldırmak haydutluğundan ibaret zanneden, şarlatanlıklarıyla, yaygaralarıyla bütün bir Türk vatanını bezdiren...

Devamını Oku
03.09.2025
Büyük Zafer'in sırrı

Tam 103 yıl önce, 26 Ağustos 1922’de, Afyon Kocatepe’de, sabah saat 05.00’te, Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın işaretiyle Türk tarihinin en önemli taarruzu Büyük Taarruz başladı.

Devamını Oku
27.08.2025
Aşiret-Tarikat Sorunu

Yeni açılım sürecinde etnik ayrılıkçı siyaset ve dinci, liberal ortakları, gerçeği çarpıtmaya devam ediyorlar.

Devamını Oku
20.08.2025
Saltanat Şurası’ndan Saray Komisyonu’na

1920 yılında Sevr Antlaşması’nı kabul etmek için kurulan “saltanat şurası”nın ve uygulamak için kurulan “barış komisyonu”nun amacı vatanı, milleti değil, sarayı, (sultanı) ve hükümeti kurtarmaktı.

Devamını Oku
13.08.2025
'Doğu Sorunu' devam ediyor! 'Kürt Sorunu mu Türk sorunu mu?'

İngiliz Müsteşarı Hohler, 27 Ağustos 1919’da Londra’ya gönderdiği bir yazıda şöyle diyordu...

Devamını Oku
06.08.2025
LOZAN: Onurlu Barış

Lozan Barış Antlaşması 102 yaşında…

Devamını Oku
23.07.2025
Hedefteki Cumhuriyet

Mustafa Kemal Atatürk’e göre “Türk milleti” kavramı, sadece bir ırkın, bir etnik kimliğin, bir dinin veya mezhebin değil, Türkiye Cumhuriyeti’ne “vatandaşlık bağı ile bağlı” eşit hukuka sahip tüm yurttaşların ortak-üst-ulusal kimliğinin adıdır.

Devamını Oku
16.07.2025
Atatürk’ün aşama stratejisi ve Türk Devrimi

Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk’ta, 21 Nisan 1920 tarihinde yayınladığı, TBMM’nin 23 Nisan 1920 Cuma günü dinsel bir törenle açılacağını duyuran bildirinin, “O günün duygu ve anlayışına uyma zorunluluğundan kaynaklandığını” belirtmişti.

Devamını Oku
09.07.2025
Yaşasın laiklik

“Laiklik ilkesini savunmak için Atatürk gibi yürekli, Atatürk gibi inançlı olmak gerekir. İzinden gittiklerini söyleyenler gibi ürkek, kararsız ve inançsız değil” (Uğur Mumcu- Cumhuriyet 1 Mart 1987)

Devamını Oku
02.07.2025
Atatürk’ün dünya barışını koruma formülü

Kuzeyimizde Rusya-Ukrayna Savaşı devam ederken, güneyimizde İsrail’in Filistin’e yönelik saldırıları devam ediyordu ki, birden bire İsrail-İran Savaşı başladı.

Devamını Oku
25.06.2025
Sykes-Picot, Sevr, BOP ve Lozan

Şu gerçeği iyi görmek gerekir ki Sykes-Picot’tan Sevr’e, Sevr’den BOP’a, Türkiye’yi bölüp parçalamaya yönelik planların önündeki en güçlü kalkan Lozan Antlaşması’dır.

Devamını Oku
18.06.2025
Tek parti döneminde hac yasak mıydı?

1 Haziran 1927 tarihli ve Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal (Atatürk) imzalı bir Bakanlar Kurulu Kararnamesine göre “Hac mevsiminde Hicaz’a gönderilecek Hıfzıssıhha uzmanlarından Dr. Şerafeddin Bey’e siyasi pasaport verilmesi” kararlaştırılmıştı.

Devamını Oku
11.06.2025
Atatürk'ün Mirası Büyükdere Fidanlığı

Mustafa Kemal Atatürk’ün isteğiyle 1928 yılında İstanbul’da “Büyükdere Meyve Islah Enstitüsü” kuruldu...

Devamını Oku
04.06.2025
Lozan ve Kürtler

“Kürtler küçük lokmanın pek kolay yutulacağını vaktinden çok evvel anlamışlardır. Türk birliğinden ayrılmak zihniyetinde bulunanları Kürtler kendi milletlerinden addetmezler. Kürtlerin mukadderatı Türk’ün mukadderatıyla eştir. (…) TBMM Hükümeti dâhilinde Kürtlüğün ayrı bir unsur olarak telakkisini hiçbir zaman işitmek istemediğimizi arz ederiz.”

Devamını Oku
28.05.2025
1921 Anayasası ve Muhtariyet

“Vilayetler kendi başına bir devlet değildir. Amerika hükümeti müttehidesi gibi değildir. Her vilayetin haiz olduğu muhtariyet, mahalli işlere münhasırdır. O işler ki yalnız vilayeti alakadar eder. O işler o vilayetin işleridir.”

Devamını Oku
21.05.2025
Türkiye Cumhuriyeti'nin temellerine saldırmak

Lozan Antlaşması’nın ve 1924 Anayasası’nın hedef alınması; tam bağımsız, üniter, laik, çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’nin hedef alınması demektir.

Devamını Oku
14.05.2025
CHP Genel Başkanı İsmet İnönü’ye yönelik saldırılar

CHP Genel Başkanı İsmet İnönü’ye yönelik saldırılar

Devamını Oku
07.05.2025
Cumhuriyetin İlköğretim Devrimi

Cumhuriyetin İlköğretim Devrimi

Devamını Oku
30.04.2025
‘Ulusal egemenliğe dayanan yeni Türk devletinin kurulması’: TBMM’nin açılması

‘Ulusal egemenliğe dayanan yeni Türk devletinin kurulması’: TBMM’NİN AÇILMASI

Devamını Oku
23.04.2025
Atatürk yol göstermeye devam ediyor: ‘Hükümet, özgürlük ve demokrasi’

Atatürk yol göstermeye devam ediyor: ‘Hükümet, özgürlük ve demokrasi’

Devamını Oku
16.04.2025
Atatürkçü gençliğin yükselişi

Atatürkçü gençliğin yükselişi

Devamını Oku
02.04.2025
Atatürk’ün önderliğinde cumhuriyetçi direniş

ATATÜRK'ÜN ÖNDERLİĞİNDE CUMHURİYETÇİ DİRENİŞ

Devamını Oku
26.03.2025
Çanak Krizi ve ikinci Çanakkale Zaferi

Çanak Krizi ve ikinci Çanakkale Zaferi

Devamını Oku
19.03.2025
Laiklik neden gereklidir?

Laiklik neden gereklidir?

Devamını Oku
12.03.2025
Emperyalizmin 'kukla halife' projesi

Emperyalizmin 'kukla halife' projesi

Devamını Oku
05.03.2025
Kemalizm düşmanlığının asıl amacı

Kemalizm düşmanlığının asıl amacı

Devamını Oku
26.02.2025
ATATÜRK'ÜN KONUŞMASININ DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

Atatürk’ün konuşmasının düşündürdükleri

Devamını Oku
19.02.2025
Şeyh Sait İsyanı

Şeyh Sait İsyanı

Devamını Oku
12.02.2025