Yaşasın laiklik

Yaşasın laiklik

02.07.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:


“Laiklik ilkesini savunmak için Atatürk gibi yürekli, Atatürk gibi inançlı olmak gerekir. İzinden gittiklerini söyleyenler gibi ürkek, kararsız ve inançsız değil” (Uğur Mumcu- Cumhuriyet, 1 Mart 1987)


2 Temmuz 1993’te Sivas’ta göz göre göre hazırlanan bir dinci (dini kullanan) kışkırtma sonunda Madımak Oteli’nin yakılmasıyla 33 yazar, ozan, düşünür ve 2 otel çalışanı yanarak veya dumandan boğularak öldü. Sivas’ta, dinci mezhepçi kalkışma sonunda katledilen can’larımızı saygıyla anıyorum. 

Bilindiği gibi “Sivas Katliamı”, tarihimizde “dinin kullanıldığı” tek olay değildir; daha önce Çorum Olaylarından Maraş Olaylarına, Menemen Olayı’ndan Şeyh Sait İsyanı’na… dinin kullanılarak halkın kışkırtıldığı ve masum insanların katledildiği benzer olaylar yaşanmıştır. 

Normal koşullarda Türkiye Cumhuriyeti’nde bu tür “dinsel kışkırtmalara” ve “gerici kalkışmalara” karşı çok dikkatli olunması gerekirdi. Ancak bugün Türkiye Cumhuriyeti’ni yöneten “Siyasal İslamcı” AKP ve “Milliyetçi” ortağının, “Laik Türkiye Cumhuriyeti” diye bir duyarlılığı yoktur. Hatta tam tersine, Atatürk’ün kurduğu Laik Cumhuriyeti, “Yeni Osmanlıcı” hayallerle “Yeni Türkiye” adını verdikleri –niteliği belirsiz- dinsel-siyasal bir düzene (Yeni Saray Rejimine) dönüştürme çabası içindedirler. Bu kapsamda, ümmetçi bir anlayışla, Türkiye’nin “laik bir sosyal hukuk devleti” ve yurttaşlarının da “Türk” olduğunun belirtildiği anayasa maddelerini değiştirmek istedikleri anlaşılmaktadır.

Laik Cumhuriyetin hedef alındığı böyle bir ortamda, iktidar tarafından korunup kollanan veya korunup kollanacağını bilen, tarikatlara, cemaatlere ve çeşitli dini gruplara mensup kişiler, her fırsatta “şeriat özlemini”, “laiklik karşıtlığını” ve “Atatürk düşmanlığını” yüksek sesle dile getirmekten çekinmiyorlar. 

Son olarak iki gün önce, Leman dergisinde yayınlanan bir karikatürde Hz. Muhammed’e hakaret edildiği gerekçesiyle Taksim’de Leman dergisinin önünde toplanan bir kalabalık, tekbirler eşliğinde “Kahrolsun laiklik, yaşasın şeriat!”, “Kemalist köpekler hesap verecek!”, “Ya biz öleceğiz, ya onlar ölecek!” gibi sloganlarla Laik Cumhuriyeti, Atatürk’ü ve yükselen Kemalist gençliği hedef aldı. Açıkça “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” eden konuşmalar yapıldı. Devletin anayasal düzenine (laik devlete) meydan okundu. Geçtiğimiz ay Saraçhane’de iktidarı eleştiren gençler gözaltına alınıp Silivri zindanında günlerce tutuklu kalırken, Taksim’de halkı tehdit eden ve devletin anayasal düzenine meydan okuyan tipler, sağa sola saldırarak ve ellerini kollarını sallayarak dağıldılar. 

Peki, gericiler neden laikliğe saldırıyor?

LAİKLİK NEDİR?

Basitçe “Din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması” olarak tanımlanan laiklik, her şeyden önce devlette egemenliğin kaynağının “aklını kullanma özgürlüğüne sahip” insana ve insanın özgür iradesine dayanmasıdır. Devletin egemenlik anlayışı hukukla belirlenir. Laik devlet, dinsel hukuku (şeriatı) değil, insan aklının ve tecrübesinin eseri çağdaş hukuku benimsemiş devlettir. Prof. Ahmet Taner Kışlalı’nın deyişiyle, laiklik, “Toplumun, din adına ve binlerce yıl önce konmuş, o günün sorunlarına çözüm getiren kurallara göre yönetilme zorunluluğunun kaldırılmasıdır. Aklın, iman karşısında özgürleştirilmesidir.” 

Çağımız, akıl ve bilim çağıdır. Aklı ve bilimi esas alan çağdaş devletler, laik bir dünya görüşüne veya laik bir sisteme sahiptir. Tarih boyunca aklın ve düşüncenin özgürlüğü, dolayısıyla bilim ve sanat laik ortamda gelişebilmiştir.  

Laik devlet, her türlü “dinsel vesayetten” kurtulmuş, egemenliğin “kayıtsız-şartsız ulusa ait olduğu” çağdaş hukuk devletidir. Laik devlette halk, egemenliğini dine dayandıran otoritelerin (kralların, sultanların, halifelerin) önünde “kul” ve “tebaa” değil, özgür bireydir; çağdaş hukuk ününde eşit haklara sahip yurttaştır; ümmet değil ulustur. Bu nedenle “yurttaşlık”, “ulusal egemenlik” ve “ulus” kavramları, tepeden tırnağa laik kavramlardır. 

Laiklik yoksa demokrasi de yoktur. Yine Ahmet Taner Kışlalı’nın deyişiyle “Laikliği kabul etmeyen, dine dayalı bir devlet düzeninde, gerçek anlamda düşünce ve inanç özgürlüğü olamaz. Demokrasi olamaz. (…) Demokrasilerde sorunların çözümü, farklı düşüncelerin karşı karşıya gelmesiyle, tartışa tartışa oluşturulur. Oysa dine dayalı bir devlette, ‘tek doğru’ vardır. Hatta o ‘tek doğru’nun, sadece ‘tek yorumu’ geçerlidir. (…) Batılı ülkeler, ancak din temeline dayalı devlet anlayışından uzaklaştıktan, laikliği kabul ettikten sonra demokratikleşebilmişlerdir. İnsan haklarına dayalı yönetim biçimleri oluşturabilmişlerdir. Bugün, temelde insan haklarını kabul etmiş, demokrasi ile yönetilen tek Müslüman ülkenin Türkiye oluşu bir rastlantı değildir. Çünkü Türkiye, İslam dünyası içinde, açıktan ve kurumsal olarak ‘laik devlet’ anlayışını benimsemiş tek ülkedir.” (Bkz. Ahmet Taner Kışlalı, Kemalizm, Laiklik ve Demokrasi)

Laik devletin yurttaşları, ırk, dil, din, cinsiyet ve siyasal düşünce farklarına bakılmaksızın kanun önünde eşittir. İnsanları dinlerine mezheplerine göre ayırmayan ve ötekileştirmeyen laiklik, farklılıklarla bir arada yaşamanın ve toplumsal barışın da anahtarıdır. 

Din devletinde kadın-erkek ilişkileri dinsel kurallarla belirlenmiştir. Kadın hakları sınırlandırılmıştır. Bu nedenle din devletinde kadın erkek eşitliğinden söz edilemez. Buna karşın laik devlette medeni ve siyasi haklara sahip kadın-erkek eşittir.

 Laikliğin temelinde aklın ve vicdanın özgürlüğü vardır. Aklın ve vicdanın özgürlüğü ise düşünce ve inanç özgürlüğünün garantisidir. Laik devlette bireylerin özgür düşünmesi, bir dine inanması veya inanmaması, ibadet etmesi veya etmemesi, dini törenlerde bulunması veya bulunmaması kendi özgür iradelerine bağlıdır. 

Din, insana özgüdür. İnsan dışındaki varlıkların dininden söz edilemez. Bu nedenle laik devlette devletin dini olmaz. 

Dinler teolojik ve tarihsel olarak çatışma halindedir. Tarih boyunca din ve mezhep savaşları eksik olmamıştır. Bu nedenle din devletinde laiklik yaşamaz, yaşatılamaz. Ancak laik devlette, her dine, diğeriyle birlikte yaşama olanağı sağlandığından, dinler yaşamaya devam edebilir.

Bütün bunların yanında bir devlette sadece din ve vicdan özgürlüğünün olması, o devletin laik olduğu anlamına gelmez. Örneğin Osmanlı İmparatorluğu’nda dinsel hoşgörü vardı, ama laiklik yoktu. Laik devlet, hiç kimseye dinine, mezhebine göre ayrıcalık tanımayan devlettir.  

Laik devlet, din ve vicdan özgürlüğünü korumakla birlikte bu özgürlüğün, devletin laik ve demokratik yapısını değiştirecek biçimde kullanılmasına, yani devlet yapısının bir dinin veya dinlerin egemenliğine girmesine, toplum üzerinde dinsel baskı kurulmasına asla izin vermez. Çünkü böyle bir durumda artık laiklikten ve demokrasiden söz edilemez.

ATATÜRK'ÜN LAİKLİK ANLAYIŞI

Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti sıradan bir cumhuriyet değil laik bir cumhuriyettir. Daha doğrusu Atatürk, devrim stratejisi doğrultusunda, cumhuriyeti adım adım laikleştirmiştir. 

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu Cumhurbaşkanı Atatürk, kaleme alıp 1930’larda okullarda okutuğu, “Vatandaş İçin Medeni Bilgiler” kitabında, “Vicdan Hürriyeti” başlığı altında laikliği şöyle tanımlamıştı: 

“Her birey istediğini düşünmek, istediğine inanmak, kendine özgü siyasi bir fikre sahip olmak, seçtiği bir dinin gereklerini yapmak veya yapmamak hak ve hürriyetine sahiptir. Kimsenin fikrine ve vicdanına hâkim olunamaz. Vicdan hürriyeti kesin ve saldırılamaz olup bireyin doğal haklarının en önemlilerinden sayılmalıdır. Türkiye Cumhuriyeti’nde her yetişkin dinini seçmekte özgür olduğu gibi belirli bir dinin merasimi de serbesttir; yani ayin hürriyeti dokunulmazdır.”

“Türkiye Cumhuriyeti’nde herkes Allah’a istediği gibi ibadet eder. Hiç kimseye dini fikirlerinden dolayı bir şey yapılmaz…”

“Türk devleti laiktir... Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi dini yoktur. Devlet idaresindeki bütün kanunlar, kurallar, ilmin çağdaş uygarlığa sağladığı esas ve şekillere, dünya ihtiyaçlarına göre yapılır ve uygulanır. Din anlayışı vicdani olduğundan, Cumhuriyet din fikirlerini devlet ve dünya işlerinden ve siyasetten ayrı tutmayı milletimizin çağdaş ilerlemesinde başlıca başarı etkeni görür.” (M. Kemal Atatürk, Vatandaş İçin Medeni Bilgiler, Toplumsal Dönüşüm Yayınları, İstanbul, 2010, s. 40-47, 86-87; Atatürk’ün Bütün Eserleri, C. 23, s. 17-24, 58-59) 

Görüldüğü gibi bizzat Atatürk, hazırladığı ders kitabında laiklikten söz ederken, herkesin istediği gibi Allah’a ibadet edebileceğini, kimseye dini fikirlerinden dolayı bir şey yapılmayacağını, Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi dininin olmadığını, devlet idaresindeki bütün kanunların, kuralların bilimin çağdaş uygarlığa sağladığı şekillere, dünya ihtiyaçlarına göre yapılarak din fikirlerinin devlet ve dünya işlerinden, siyasetten ayrı tutulacağını belirtmişti.  

UĞUR MUMCU'NUN LAİKLİK UYARISI

Laik Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan beri gerici saldırıların hedefi oldu. Laik Cumhuriyetin yetiştirdiği Kemalist aydınlar hep laikliğe sahip çıktılar. Örneğin, yıllar önce yine bu sayfalarda Uğur Mumcu defalarca, “Laiklik yok ediliyor!” diye haykırmıştı. 

“Laiklik, Atatürk ilkelerinin temelini oluşturur” diyen Uğur Mumcu, 1985’te “Yine Laiklik” başlıklı yazısında, “Laiklik ilkesi adım adım yok edilmektedir” diye yazmıştı. (Cumhuriyet, 25 Eylül 1985) Laikliği savunmak gerektiğini belirten Mumcu, “Laiklik ilkesini savunmak için Atatürk gibi yürekli, Atatürk gibi inançlı olmak gerekir. İzinden gittiklerini söyleyenler gibi ürkek, kararsız ve inançsız değil” diye de eklemişti. (Cumhuriyet, 1 Mart 1987)

Mumcu, 1981’de “Atatürk Yılında” başlıklı yazısında şöyle demişti: “Laiklik, Atatürk ilkelerinin temelini oluşturur. (...) Laikliğin toplumu büyük kargaşalardan ve kör bağnazlıklardan kurtaran bir dünya görüşü olduğunu yaşanan her olay ile yeniden öğreniyor ve Atatürk’ün büyüklüğünü her olayda yeniden anlıyoruz. (…) Yakın tarihimizde çok acı örnekleriyle gördük ki laiklik ilkesinden verilecek küçük, küçücük bir ödün, toplum için büyük ve onarılmaz yaralar açmaktadır.” (Cumhuriyet, 31 Temmuz 1981)

Mumcu, 1984’te “Böyle Başlar” başlıklı yazısında ise din sömürüsünden şöyle söz etmişti: “Din sömürüsünün sonu yoktur. Bu kapıyı bir kez açtınız mı, dince kutsal sayılan ne kadar kavram varsa siyaset sahnesinin malzemeleri olur. Bundan zarar görecek olan dinin kendisidir.” (Cumhuriyet, 16 Mart 1984) 

Mumcu, 1986’da “İrtica Var mı?” başlıklı yazısında da irticaya verilen tavizler sonunda gelinen noktaya dikkat çekmişti: “Bugün tiyatro basıldı, yarın yasal toplantılar basılır. Siyasal partilere karşı silahlı eylemler düzenlenebilir. Anarşi ve terör dediğimiz kargaşa da işte böyle başlar…” (Cumhuriyet, 17 Aralık 1986) 

Mumcu’nun uyarılarının üstünden yaklaşık 40 yıl geçti. İki gün önce, 30 Haziran 2025’te, Taksim’de Leman dergisinin önünde toplanan Laik Cumhuriyet düşmanları hep birlikte “Yaşasın şeriat!”, “Kemalist köpekler hesap verecek…” diye bağırdı. 

Uğur Mumcu, Atatürk’ün kurduğu Laik Cumhuriyeti’nin nasıl adım adım bir karanlığa sürüklendiğini görüp toplumu uyarıp uyandırmaya çalıştığı için katledildi; tıpkı diğer Atatürkçü, Kemalist aydınlar gibi…

***

Gerçek şu ki, bu toprakların bugün hâlâ en güçlü aydınlık damarı, uygar yaşamın en büyük sığınağı Atatürk’ün kurduğu Laik Cumhuriyettir. Laik Cumhuriyete sahip çıkmak aklın, düşüncenin ve vicdanın özgürlüğüne, çağdaş hukuka, yurttaşların eşitliğine, bilime, sanata, kadın haklarına, ulusal egemenliğe, demokrasiye, toplumsal barışa ve uygar yaşama sahip çıkmaktır. 

Yaşasın Laik Cumhuriyet…

Yazarın Son Yazıları

Atatürk’ün ders kitabında ‘Demokrasi ve Kadın Hakları’

“Özetle kadın, seçmek ve seçilmek hakkını elde etmelidir...

Devamını Oku
03.12.2025
Millet Mektepleri

“Türk harflerinin bütün vatandaşlara kapılarının önünde ve işlerinin başında öğretilebilmesi için daha bu sene içinde Millet Mektepleri teşkilatı yapacağız.

Devamını Oku
26.11.2025
Vahdettin nasıl kaçtı?

“17 Kasım 1922 günlü resmi bir telgrafın ilk cümlesi şu idi: ‘Vahdettin Efendi bu gece saraydan kaçmıştır.’

Devamını Oku
19.11.2025
Türkiye'de Opera ve Vals

“Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.” (M. Kemal Atatürk)

Devamını Oku
05.11.2025
Cumhuriyetimiz

Dile kolay, ilan edildiğinde bazı İngiliz yetkililerin sadece iki yıl ömür biçtikleri Türkiye Cumhuriyeti 102 yaşında...

Devamını Oku
29.10.2025
Cumhuriyet’in şeker fabrikaları

“Meclis kürsüsünde bir de ‘üç beyaz’ parolası revaçtaydı...

Devamını Oku
22.10.2025
Nutuk 98 Yaşında: ‘İşte Bu Ahval ve Şerait İçinde…’

Atatürk Nutuk’u bir açılış ve kapanış döngüsüyle yapılandırır.

Devamını Oku
15.10.2025
Atatürk'e saygı duymayan teğmen: ‘Din Dilinin Türkçeleştirilmesi’

Mustafa Kemal Atatürk’e saygısı olmayanın onun kurduğu Türkiye Cumhuriyeti Devletine ve Anayasasına da saygısı yoktur.

Devamını Oku
08.10.2025
Patrikhane ve Ruhban Okulu

Heybeliada Ruhban Okulu Fener Patrikhanesi’ne bağlıydı.

Devamını Oku
01.10.2025
Dil devrimini anlamak

“Gece meşguliyetimiz, bildiğin gibi dil dersleri… Gündüz de yalnız olarak aynı mesele üzerinde birkaç saat çalışıyorum.”

Devamını Oku
24.09.2025
Tek Partiden Çok Partiye: ‘Partili Cumhurbaşkanlığından Tarafsız Cumhurbaşkanlığına’

“Aramızdaki farkı bilelim. Biz, mutlakıyetten bugüne geldik. Siz ise bugünden mutlakiyete gidiyorsunuz.”

Devamını Oku
17.09.2025
Tarih Kürsüsü ve Suçluların Telaşı ‘CHP’nin Mallarına El Konulması’

Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) 102 yaşına girdi.

Devamını Oku
11.09.2025
ETHEM: “İsyan ve İhanet”

“Efendiler, askerî harekâtı çapulculuktan, devlet kurup yönetmeyi, şunun bunun mâsum çocuklarını fidye dilenmek için dağlara kaldırmak haydutluğundan ibaret zanneden, şarlatanlıklarıyla, yaygaralarıyla bütün bir Türk vatanını bezdiren...

Devamını Oku
03.09.2025
Büyük Zafer'in sırrı

Tam 103 yıl önce, 26 Ağustos 1922’de, Afyon Kocatepe’de, sabah saat 05.00’te, Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın işaretiyle Türk tarihinin en önemli taarruzu Büyük Taarruz başladı.

Devamını Oku
27.08.2025
Aşiret-Tarikat Sorunu

Yeni açılım sürecinde etnik ayrılıkçı siyaset ve dinci, liberal ortakları, gerçeği çarpıtmaya devam ediyorlar.

Devamını Oku
20.08.2025
Saltanat Şurası’ndan Saray Komisyonu’na

1920 yılında Sevr Antlaşması’nı kabul etmek için kurulan “saltanat şurası”nın ve uygulamak için kurulan “barış komisyonu”nun amacı vatanı, milleti değil, sarayı, (sultanı) ve hükümeti kurtarmaktı.

Devamını Oku
13.08.2025
'Doğu Sorunu' devam ediyor! 'Kürt Sorunu mu Türk sorunu mu?'

İngiliz Müsteşarı Hohler, 27 Ağustos 1919’da Londra’ya gönderdiği bir yazıda şöyle diyordu...

Devamını Oku
06.08.2025
LOZAN: Onurlu Barış

Lozan Barış Antlaşması 102 yaşında…

Devamını Oku
23.07.2025
Hedefteki Cumhuriyet

Mustafa Kemal Atatürk’e göre “Türk milleti” kavramı, sadece bir ırkın, bir etnik kimliğin, bir dinin veya mezhebin değil, Türkiye Cumhuriyeti’ne “vatandaşlık bağı ile bağlı” eşit hukuka sahip tüm yurttaşların ortak-üst-ulusal kimliğinin adıdır.

Devamını Oku
16.07.2025
Atatürk’ün aşama stratejisi ve Türk Devrimi

Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk’ta, 21 Nisan 1920 tarihinde yayınladığı, TBMM’nin 23 Nisan 1920 Cuma günü dinsel bir törenle açılacağını duyuran bildirinin, “O günün duygu ve anlayışına uyma zorunluluğundan kaynaklandığını” belirtmişti.

Devamını Oku
09.07.2025
Yaşasın laiklik

“Laiklik ilkesini savunmak için Atatürk gibi yürekli, Atatürk gibi inançlı olmak gerekir. İzinden gittiklerini söyleyenler gibi ürkek, kararsız ve inançsız değil” (Uğur Mumcu- Cumhuriyet 1 Mart 1987)

Devamını Oku
02.07.2025
Atatürk’ün dünya barışını koruma formülü

Kuzeyimizde Rusya-Ukrayna Savaşı devam ederken, güneyimizde İsrail’in Filistin’e yönelik saldırıları devam ediyordu ki, birden bire İsrail-İran Savaşı başladı.

Devamını Oku
25.06.2025
Sykes-Picot, Sevr, BOP ve Lozan

Şu gerçeği iyi görmek gerekir ki Sykes-Picot’tan Sevr’e, Sevr’den BOP’a, Türkiye’yi bölüp parçalamaya yönelik planların önündeki en güçlü kalkan Lozan Antlaşması’dır.

Devamını Oku
18.06.2025
Tek parti döneminde hac yasak mıydı?

1 Haziran 1927 tarihli ve Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal (Atatürk) imzalı bir Bakanlar Kurulu Kararnamesine göre “Hac mevsiminde Hicaz’a gönderilecek Hıfzıssıhha uzmanlarından Dr. Şerafeddin Bey’e siyasi pasaport verilmesi” kararlaştırılmıştı.

Devamını Oku
11.06.2025
Atatürk'ün Mirası Büyükdere Fidanlığı

Mustafa Kemal Atatürk’ün isteğiyle 1928 yılında İstanbul’da “Büyükdere Meyve Islah Enstitüsü” kuruldu...

Devamını Oku
04.06.2025
Lozan ve Kürtler

“Kürtler küçük lokmanın pek kolay yutulacağını vaktinden çok evvel anlamışlardır. Türk birliğinden ayrılmak zihniyetinde bulunanları Kürtler kendi milletlerinden addetmezler. Kürtlerin mukadderatı Türk’ün mukadderatıyla eştir. (…) TBMM Hükümeti dâhilinde Kürtlüğün ayrı bir unsur olarak telakkisini hiçbir zaman işitmek istemediğimizi arz ederiz.”

Devamını Oku
28.05.2025
1921 Anayasası ve Muhtariyet

“Vilayetler kendi başına bir devlet değildir. Amerika hükümeti müttehidesi gibi değildir. Her vilayetin haiz olduğu muhtariyet, mahalli işlere münhasırdır. O işler ki yalnız vilayeti alakadar eder. O işler o vilayetin işleridir.”

Devamını Oku
21.05.2025
Türkiye Cumhuriyeti'nin temellerine saldırmak

Lozan Antlaşması’nın ve 1924 Anayasası’nın hedef alınması; tam bağımsız, üniter, laik, çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’nin hedef alınması demektir.

Devamını Oku
14.05.2025
CHP Genel Başkanı İsmet İnönü’ye yönelik saldırılar

CHP Genel Başkanı İsmet İnönü’ye yönelik saldırılar

Devamını Oku
07.05.2025
Cumhuriyetin İlköğretim Devrimi

Cumhuriyetin İlköğretim Devrimi

Devamını Oku
30.04.2025
‘Ulusal egemenliğe dayanan yeni Türk devletinin kurulması’: TBMM’nin açılması

‘Ulusal egemenliğe dayanan yeni Türk devletinin kurulması’: TBMM’NİN AÇILMASI

Devamını Oku
23.04.2025
Atatürk yol göstermeye devam ediyor: ‘Hükümet, özgürlük ve demokrasi’

Atatürk yol göstermeye devam ediyor: ‘Hükümet, özgürlük ve demokrasi’

Devamını Oku
16.04.2025
Atatürkçü gençliğin yükselişi

Atatürkçü gençliğin yükselişi

Devamını Oku
02.04.2025
Atatürk’ün önderliğinde cumhuriyetçi direniş

ATATÜRK'ÜN ÖNDERLİĞİNDE CUMHURİYETÇİ DİRENİŞ

Devamını Oku
26.03.2025
Çanak Krizi ve ikinci Çanakkale Zaferi

Çanak Krizi ve ikinci Çanakkale Zaferi

Devamını Oku
19.03.2025
Laiklik neden gereklidir?

Laiklik neden gereklidir?

Devamını Oku
12.03.2025
Emperyalizmin 'kukla halife' projesi

Emperyalizmin 'kukla halife' projesi

Devamını Oku
05.03.2025
Kemalizm düşmanlığının asıl amacı

Kemalizm düşmanlığının asıl amacı

Devamını Oku
26.02.2025
ATATÜRK'ÜN KONUŞMASININ DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

Atatürk’ün konuşmasının düşündürdükleri

Devamını Oku
19.02.2025
Şeyh Sait İsyanı

Şeyh Sait İsyanı

Devamını Oku
12.02.2025