Defilelerle ‘Meyhoş’laştı tesettür!

04 Nisan 2018 Çarşamba

İsmail YK’nın tesettür erotizmine müzikalite kattığı klipi “Meyhoş Oldum”un altını kazıyın, karşınızda tesettür defilelerini bulursunuz!..

“Şaraptan meyhoş oldum / Rakıdan sarhoş oldum / Ama senin aşkından / Daha da beter oldum” diyen İsmail YK, bu şarkısına çektiği fantastik mi fantastik klipinde bir “tesettürlü dilber” aracılığıyla ete kemiğe bürümekte sözel içeriği…

Hayli uç noktaya mı gitmiş, evet hayli uç bir noktaya gitmiş.

Peki, durduk yerde mi gitmiş, hayır!..

İsmail’in klipine giden yolun, (artık bir “sembol” haline geldiği için ismini verebiliriz) “Tekbir Giyim A.Ş”nin iyi niyet taşlarıyla döşendiği söylenebilir. Şöyle ki (kurucusunun ifadesiyle, mealen) başlangıçta büyük şehirlerde köyde olduğundan farklı bir yaşam tarzı ve beğeni düzeyindeki dindar-muhafazakâr genç kadınların (“Bacılarımız”) örtünme ihtiyacını karşılamak üzere, “Allah rızası için” sıvanmıştı kollar (1970’ler sonu). 

Gayet anlaşılır bir amaçtı bu: Köylerde geçimlik ekonominin gereği olarak kendi ihtiyaçlarını kendileri karşılayan, yani ekmekten elbiseye kadar, tüketeceği her şeyi kendisi üreten insanlarımız, göç ettikleri şehirlerde kapitalist pazar ekonomisi işlerliğinde her şeyi pazardan, marketten alır olmuştu. Dolayısıyla dindar kültürel örüntüleriyle kamu (iş, okul) yaşamında var olmak isteyen kadınların örtünme (tesettür) ihtiyacı için de bir “pazar” oluşturulması kaçınılmazdı.

Kökleri İslami gelenekten çıksa da son derece “modern” bir zorunluluktu bu ve bu topraklarda tesettür, Tekbir Giyim vasıtasıyla “modernleşti”.

Şimdi karşımızdaki İsmail YK’nın klipini ise tesettürün bu topraklarda sosyoekonomik değişme bağlamında yaşanan macerasının “postmodern” aşaması olarak değerlendirmek mümkün.
Bu yolun önünü de yine Tekbir Giyim öncülüğünde karşımıza çıktığı söylenebilecek tesettür defileleri açtı.

Tekbir Giyim, defileye mecbur kalmıştır. Kapitalist işleyişe mahkumiyet, defileye mecburiyeti beraberinde getirdi.

Bir başka deyişle, başlangıçta her şey “Allah’ın emri”ni yerine getirme yolunda Müslüman bacılara iyi niyetle hizmet olarak başlasa da bu hizmetin mekanı ve kapitalizmin tapınağı “Pazar”, hükmünü Tekbir Giyim A.Ş. üzerinde de icra etti.

Tekbir, bir “şirket” olarak ayakta kalma yolunda hem kârı, hem de yavaş yavaş beliren rakipleriyle mücadeleyi önceler olunca artık tekstil/konfeksiyon sektöründen moda sektörüne, diğer deyişle “kültür endüstrisi”ne (“postmodern” çığıra) intikal etti.

“Bacılar” için kanaatkar şekilde “bir baş örtüsü, bir pardösü” üretmenin şirketi ayakta tutmaya yetmediği noktada artık o “bacılar”ı da ihtiyaç olarak tüketimden “değer olarak tüketim” alışkanlığına çekmek gerekti.

Defileler, bunun imkan dahiline girmesini sağlamıştır: “Allah’ın emri olduğu için örtünme sadece; güzel, alımlı, çekici, cezbedici, ‘büyüleyici’ olmak için de örtün!..”  Tesettüre çağrının yeni motifi buydu.
Böyle olunca işte, bir “takva” (sakınma) ölçüsü olan tesettür, teşhir ögesine dönüştü. Tesettürün esası mahremiyet iken, “pazar”, “endüstri”, “moda”, defile” falan derken o, örtünmeye değil, (elbette “fantezi” mahiyette) “örtünerek soyunma”ya vesile kılınır oldu.

Sonrası “çorap söküğü”dür! Her yeni organizasyonda daha iddialı, şaşırtıcı ve kışkırtıcı tasarımlarla karşımıza gelen tesettür kreasyonları; billboard’larda trafik kazasına yol açabilecek kapasitede göze çarpan baş örtülü modeller; sayfalarına bakmaya doyum olmaz muhafazakar moda dergileri!..
Sonuçta tesettür dolayımıyla Müslüman kadının “tepeden tırnağa” metalaşması, magazinelleştirilmesi…

“Güzel bir yemekten sonra olduğu gibi iyi bir orgazmdan sonra da ‘Elhamdülillah’ denmeli” yorumu yapan dindar muhafazakâr kadın doğum uzmanlarının dahi bu süreçte sahne alması!..
Eh, buralara varıldıysa, yolun bugünkü durağında karşımıza çıkan İsmail YK klipine, o klipteki “tesettürlü erotik sevgili” temsiline değil, buna imkan alanı açan tesettür tüccarlarına bakmamız gerekmez mi asıl?!

Yani işin özünde modern/postmoden dünyada Müslümanlık halinin hâkim ekonomik sistemin isterlerine uyumlanması var.

Daha açık seçik ve saçık söyleyelim: İsmail’in “Meyhoş” klipi, bu topraklarda İslâm’ın kapitalizmle dansında valsten geçip tangoyu da aşıp artık “salsa”ya gelindiğinin resmi!..



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları