En Son Neden Ağladınız?

04 Mayıs 2011 Çarşamba
\n

\n

1976, 77 ve 78in Taksim Alanındaki 1 Mayısları görenlerin çoğunun gözü yaşarmıştır, pazar günü aynı alanı dolduran yüz binlere baktıkça. Tarihsel süreç, bütün tökezlemelerine karşın yürüyor. İçinde yaşadığımız para ve değersizlik dünyasında emeğin varlığını, sesini ve tarihsel dönüştürücü gücünü bir kez daha dosta düşmana anımsattı 1 Mayıs.

\n

Benim diyeceğim o değildi.

\n

Arkadaşlarıyla insan, daha çok eski ortak günleri konuşur ya, biz de geçende Memet Fuattan, onun Altunizadedeki evinden söz ediyorduk. Memet Fuat, bu evi annesi Piraye için yapmıştı. Nâzım Hikmetin ona veremediği, bahçesinde ebruliii / hanımeli / açan bir evi yapabilmek için, önce bir süre mimar yanında çalışmış, yapı sanatını öğrendikten sonra da annesine, bu geniş bahçeli, iki katlı alçakgönüllü evi kendi elleriyle yapıp, kapı ziline de Piraye Altınoğluyazmıştı. Piraye, 1995te, Memet Fuat, 2002de ölümlerine dek bu evde yaşadılar. Nâzım Hikmetten kalma çok sayıda değerli yapıt da yine yıllar boyu bu evde korunmuştu.

\n

Bana sorsanız, müze olması gereken bir evdi, derdim. Barındırdığı onca değerli yapıtın yanı sıra anı değerleriyle de yaşamayı hak eden bir ev.

\n

Ama geçen yıl yıktırıldı. Şimdi yerine iş merkezi yapılıyor.

\n

Arkadaşım, En son o evin yıkıldığını duyduğumda ağladımdeyiverince, doğrusu benim de içim bir hoş oldu.

\n

Değerli anıların, günlük hesaplara feda edilmesi olacak şey değil ama oluyor işte.

\n

***

\n

Sözcükler dergisinin mayıs sayısında kentlerde, özellikle de İstanbulda oluşan yapı rantları üstüne Mehmet Serdarın ilginç bir yazısı var. Yasal kılıflara uydurulmaya çalışılarak, uydurulamadığında da yargı kararı falan tanımadan inşaatlar yoluyla nasıl bir kent katliamının gerçekleştirildiğini somut örneklerle anlatan bir yazı.

\n

Yeryüzünün en benzersiz doğa güzelliklerinden biri olan İstanbul Boğazı, tepelerine dikilen gök tırmalayıcılarla tanınmaz bir biçime sokuluyor. Kentin gökyüzü, ufuk çizgisi, genel görünümü, yan yana kondurulan dev yapı kütleleriyle işgal ediliyor.

\n

Bir arsa sahibinin kentin bütününe zarar veren böylesi girişimlere hakkı olabilir mi?

\n

Ucube arayanlar, önce Boğaz tepelerine bir baksınlar. Onları görmek istemezler tabii. Çünkü o arsaları devlet satıyor, televizyonlardan canlı yayımlanan açık artırmalarda, yüksek bedellerle, bu yapıcılara. Arsaları alan da yatırdığının kat kat fazlasını kazanmak üzere girişiyor inşaata. Gelsin kırk kat, elli kat yükseklikler. Bu yüksekliklerin çok değerliürünler olarak çok yüksek fiyatlarla yerli ve yabancı alıcılara pazarlanması. Yoksa bambaşka iş alanlarında çalışan sermaye sahipleri neden Boğaz tepelerinde arsa alıp inşaata girişsinler? İşlerinin doğasında olan daha çok kazanmak hırsından. Sanayi üretimindeki kârdan çok daha fazlasını sağlıyor inşaatçılık.

\n

***

\n

Buralarda satılan yalnızca bir inşaat parçası değil. O kentte yaşayan herkese ait olması gereken doğa ve tarih de satılıyor.

\n

Boğaziçi dediğimiz yer küçücük bir doğa parçası. Dünyanın en dar doğal su yolu. Güzelliği de bu benzersizliğinden geliyor. Güzelliği ve görkemi, kıyısında oturulduğunda ya da yamaçlarındaki yeşil örtüsüyle birlikte ortaya çıkıyor. Yüzyıllar boyunca koca koca imparatorlar ya kıyılarında yalı ve saraylara izin vermişler ya da Malta Köşkü örneğindeki gibi küçük yamaç yapılarına.

\n

Kırkıncı, ellinci kattan bakacağınız bir Boğaziçi, o yüksekten klozetinizdeki su parçacığı kadar görünür.

\n

Şu para, yeryüzündeki en ahlaksız şey.

\n

\n\n



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yüz Yıl Önce Balkanlar 26 Aralık 2012

Günün Köşe Yazıları