Vallahi Pes!..

Vallahi Pes!..

09.05.2013 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

Pazartesi günü, İzmir’de Fuhuş ve Askeri Casuslukdavasının duruşması vardı...

\n

Aslında “İzmir’deki Balyoz davası” demek daha yerinde!.. 49’u muvazzaf asker toplam 357 sanıklı davanın önceki günkü duruşmasını izleyen CHP milletvekilleri, izlenimlerini “kara komedi” şeklinde aktardılar!.. Orada değildim ama duruşmayı izledim hissine kapıldım; çünkü anlatılanların ne Ergenekon’dan, ne Balyoz’dan, ne de Odatv davasından farkı vardı!..
İddianame, suçlamalar, suçlamalardaki tutarsızlıklar, delillerdeki
“hatalar”, delil bulma yöntemlerindeki “sehven” yanlışlıklar(!), sanıkların arasındaki bağlantısızlıklar öylesine birbirine benziyor ki, “bi dakka ya, ben şimdi hangi davadayım, hangi mekândayım, bunlar hangi sanıklar...” bile diyebilirsiniz!..
Öylesine ciddi bi durum yani...

\n

***

\n

Duruşmada yaşananları CHP milletvekili Nurettin Demir, Milliyet’te Melih Aşık’a bakın nasıl anlattı:
“Müebbet hapis istemiyle yargılanan Albay Coşkun Başbuğ, savcıların iddianamesine göre örgütün 2 numaralı adamı, koordinatörü, eylemlerin planlayıcısı... Bütün bu eylemlerin çoğunu da büyük ölçüde bilgisayarı ile yapmış. Ancak duruşmada Albay Başbuğ’un bilgisayarı olmadığı ortaya çıktı!..
Albay Başbuğ, birlikte yargılandığı 357 kişiden biri hariç hiç kimseyi tanımadığını, bir araya gelmediğini, aralarında telefon, mail vs. hiçbir iletişim olmadığını söyledi. Savcılar iddianamedeki iddialarının aksine bir kanıt ortaya koyamadılar.
İddianamede sanıklardan birinin, örgütsel faaliyet çerçevesinde bir bayanla bir kafede buluştuğu iddia ediliyordu. Sanık, buluştuğu kişinin eşi olduğunu söyleyip bunu ispat edince savcıların yüzünü görmeliydiniz!..
Evinde sözümona örgütsel CD bulunan kız, savcı kararı olmadan yapılan aramada sadece mutfağa girildiğini, siyah poşet içinde CD bulunduktan sonra polislerin başka hiçbir odada arama yapmayıp çekip gittiğini anlattı.”
Nasıl buldunuz? Valla ben “deja vu” yaşıyormuşum gibi hissettim!.. Gözümün önünde, Gölcük’te çuvallar içinde
“Balyoz” CD’lerini elleriyle koymuş gibi bulan polisler, buzdolabının motoruna saklanmış, yanmadan, erimeden kalabilmiş ve de şıp diye enselenmiş DVD’ler, Teğmen Mehmet Ali Çelebi’nin yediemindeki telefonuna “sehven” yüklenen yüz küsur telefon numarası, Balyoz davasındaki bin altı yüz (rakamla 1600) küsur “hata!”, sevgili Balbay’ın yeniden düzenlenen günlükleri bir bir resmi geçit yaptı valla!..
- Yani, benzerliğin böylesine pes!..

\n

Ölü Akrepler Zamanı

\n

“Ekmeğin bir Arap atının yelesine gizlendiği Urfa’da; babalarımız ‘kaçakçı pazarı’nda aş uğruna koştururken yorgun gelirlerdi, o iki göz, betonarme gecekondulara…
Yaşam, Urfa’nın Kötüler Mahallesi’nde yoksullukla umudun yarattığı çelişki içinde amansız bir kısırdöngüye dönüşür ve biz o mahallenin garip çocukları, terk edilmiş dünyamızda debelenip dururduk!..

Babalarımız pek harçlık veremezdi bizlere… Ekmeğini Suriye sınırındaki mayınlı arazilerden çıkaran insanların cebinde para olmazdı ki!..
Ekmek bir jandarma tüfeğinin namlusuna hapsedilmişti ve bizler akşam eve dönecek mi diye düşünürdük cepleri delik babalarımızı!..”
Bu satırlar, sevgili kardeşim Mehmet Faraç’ın, Urfa’nın terk edilmiş “Kötüler Mahallesi”ndeki yoksul ama soylu çocukluk anılarını anlattığı “Ölü Akrepler Zamanı” kitabından ufak bir alıntı. Faraç’ın öylesine sihirli bir kalemi var ki, okurken adeta orada, o yoksulluğu birlikte yaşıyormuş, jandarmadan birlikte kaçıyormuş duygusuna kapılıyorsunuz ister istemez..
Faraç,
“Ölü Akrepler Zamanı” ile birlikte, “kefensiz mezarlara mahkûm” Doğu kadınının, töre karşısındaki çaresizliğini, ezilmişliğini ve kaybedişini anlatan kadın hikâyelerinden oluşan “Yağmur Bekleyen Kadınlar” kitabını aynı zamanda çıkardı.
Okurken, o hikâyelerdeki ezilen, öldürülen kadınların yanında olamadığım, onları koruyamadığım için öfkelendim, hüzünlendim, kendimi biçare hissettim…
“Ölü Akrepler Zamanı” ile “Yağmur Bekleyen Kadınlar”ı birlikte okuyun, aynı coğrafyada, şans ve şanssızlığın, ölüm ile yaşamın nasıl da iç içe geçmiş olduğunu göreceksiniz… (Kaynak Yayınları)

\n

Yazarın Son Yazıları

Ülkemizi Geri Almak (03.10.2013)

Ülkemizi Geri Almak

Devamını Oku
03.10.2013
Ülkemizi Geri Almak (11.07.2013)

Devamını Oku
11.07.2013
İhanet!..

Devamını Oku
04.07.2013
Destan...

Devamını Oku
27.06.2013
Kibir ve Bitiş!

Devamını Oku
20.06.2013
Tarih Babanın Defteri

Devamını Oku
13.06.2013
Hürriyet Kavgası

Devamını Oku
06.06.2013
'Fıkradan da Öte'

Devamını Oku
30.05.2013
Medyanın Zavallı Halleri!..

Devamını Oku
23.05.2013
Büyük Oyun, Büyük Millet!..

Devamını Oku
16.05.2013
Vallahi Pes!..

Devamını Oku
09.05.2013
İyi Uykular!..

Devamını Oku
02.05.2013
Milli Direniş!..

Devamını Oku
25.04.2013
Say Say Bitmez!..

Devamını Oku
18.04.2013
Ayağa Kalkanlar...

Devamını Oku
11.04.2013
Afiyet Olsun Millet!..

Devamını Oku
04.04.2013
Yeni Sevr Vizyonu!..

Devamını Oku
28.03.2013
Kuvayı Milliye Destanı!..

Devamını Oku
21.03.2013
Örümcek Kafa!..

Devamını Oku
14.03.2013
Kahramanlarımız

Devamını Oku
07.03.2013
Onurlu Babanın Yürekli Evladı

Devamını Oku
28.02.2013
Barış Sürecinin İftihar Tablosu!..

Devamını Oku
21.02.2013
Rezillikler Komedyası!.. Nasıl fotoğraftı ama...

Devamını Oku
14.02.2013
Utanç... (07.02.2013)

Devamını Oku
07.02.2013
Ulusalcıları Göm, Ulusu Parçala!..

Devamını Oku
31.01.2013
Kıyamete Koşmak!..

Devamını Oku
24.01.2013
'Beyefendi!..'

Devamını Oku
17.01.2013
Davulla Tokmak!..

Devamını Oku
10.01.2013
'Zulmün Artsın'

Devamını Oku
03.01.2013
Müstahak Değiliz!..

Devamını Oku
27.12.2012
Takke Düştü, Fena mı Oldu?!.

Devamını Oku
20.12.2012
Kırılma Noktası: 13 Aralık...

Devamını Oku
13.12.2012
Milliyetçilik Oyunu da Kurtarmaz!..

Devamını Oku
06.12.2012
Küba: Ambargo Altındaki Devrim

Devamını Oku
29.11.2012
Ateşi Kanla Tutuşturmak!..

Devamını Oku
22.11.2012
İpteki Cambazlar!..

Devamını Oku
15.11.2012
'Parmaksız Zeki' TSK'yi Yargılıyor!..

Devamını Oku
08.11.2012
Dipten Gelen Dalga!..

Devamını Oku
01.11.2012
Yiğit Bir Gençlik

Devamını Oku
25.10.2012
Emir ile Kaan

Devamını Oku
18.10.2012