Suudlu yetkililer cinayet işlemek için buradan iyisini mi bulacaktı? Kanunsuzluk diz boyu: 15 Temmuz gecesi kandırılarak sokağa çıkarılan askeri öğrenciler, erler, iki yıl cezaevinde yattıktan sonra müebbetle cezalandırılırken 36 yıl boyunca örgütün finansörü olduğu sabitleşen iş insanı Ahmet Küçükbay, tahliye edilmesine yarayacak şekilde 5 yıl 5 ay hapis cezasına çarptırılıp serbest kalıyor! Cemal Kaşıkçı olayı, bir insanın öldürülmesi dışında çok su kaldırır şüpheler taşıyor. Suud vatandaşı Kaşıkçı, Türk nişanlısıyla evlenmek için gerekli evrakları temin etmek üzere konsolosluğa başvuruyor, randevu birkaç gün sonraya veriliyor. Hazırlık için mi? Konsolosluğa giderken tedirgin. Nişanlısına cep telefonlarını teslim edip “Çıkamazsam, şu numarayı ara” diye Cumhurbaşkanı danışmanının telefonunu veriyor. O kadar pirelendin, niye gidiyorsun? Kıy bir imam nikâhı, otur! Zaten nişanlısı olduğu iddia edilen Hatice Cengiz de işkillendiriyor beni, mesela hâlâ niçin sorgulanmadı? Adam konsolosluktan dışarı çıkamamış, Ankara’dan Waşington’a, dedikodu ayyuka çıkmış, dünya medyası film izler gibi izliyor, Türk polisi bekliyor. Aradan 15 gün geçtikten sonra Cumhurbaşkanı ile Suud Kralı telefon görüşmesi yapıp ortak çalışmaya karar veriyorlar. 15 günde iz mi bırakılır? Polisler arama yapmadan önce, bir temizlik firması gelip konsolosluğu temizledi, boya bile yapıldı. Yine de Türk polisi yakalamış, Suudlu gazeteci, konsoloslukta öldürülüp konsolosun evinde yok edilmiş. Kaşıkçı’yı ortadan kaldırmak için gelen 15 kişilik ekipte, hac sırasında ölenlerin otopsisini 15 dakikada yapmakla ünlenmiş eleman bile varmış, o kadar hazırlar yani, parçalamaya! Suudlu yetkililerin cinayeti kabullenecekleri dedikodusu yayılıyor, “sorgulama sırasında bir aksilik oldu” diyeceklermiş. Yani “işkenceyi fazla kaçırdık, dayanamadı”! Bunu kabul edilebilir bir özür olarak düşündülerse sakladıklarını siz düşünün.

Biz alışığız kayıplara
Bu cinayet, Waşington yerine niye İstanbul’da işleniyor? Çünkü burası alışık böyle şeylere. Cumartesi Anneleri niye oturuyor, ya da artık oturamıyor Galatasaray Meydanı’nda? Onların çocukları, kardeşleri, kocaları da aynen böyle yok edildi. Sorguda, işkencede, kaçırılıp götürüldüğü dağ başında, bir kayanın arkasında! Nerede nasıl olduğunu bilmiyoruz, araştırılmadı bile. Aileleri cesetleri istiyorlar sadece, onları nereye gömdüklerini de bilmiyoruz? Sadece Güneydoğu mu? Sakarya Hendek üçgeni unutuldu mu? Şeytan üçgeni gibiydi, bir ara orada da birileri kaybolup gidiyordu? Hesabı sorulmadı, cezası verilmedi, üstü örtüldü, adalet, vicdan denilmedi bu yargısız infazlara! Bütün bunlar neden oluyor? Demokratik bir hukuk devleti olamadığımızdan! Suudun hiç olmazsa böyle bir iddiası yok. Bizim var; anayasamızda yazıyor: Laik, demokratik bir hukuk devleti. Galiba ne laikliği kaldı, ne hukuku. Onun için Suud da cinayetini burada işliyor. İleride filmi çekilirse fonda İstanbul manzaraları iyi olur diye değil. Neyse ki Brunson’ı kaybetmedik. Koğuş kalabalık diye biraz bunalmış ama olsun, sağ salim teslim ettik. Trump’ın seçim için din adamına ihtiyacı vardı, bastırdı, aldı. Zaten biz de yalancı tanıkla içeri atmıştık, yalancı tanık, doğruyu söyleyince çıkardık, yolladık. Pardon, yalancı tanık değil, gizli tanık mıydı onlar? Biz bu gizli tanıkları Balyoz’da, Ergenekon’da da çok gördük, çok dinledik. Dua, değil bedduadır onlar, Allah masumları korusun!

Adalet mülkün temeli
Cumhuriyet değerleri ve kurucusu Atatürk’le hesaplaşma, rövanş bitmiyor. Sarayını Atatürk’ün yadigârı Orman Çiftliği’ne yaptırması boşuna değildi, şimdi miras bıraktığı İş Bankası hisselerine el koymak istiyor, bağırıyor, “CEHAPE’nin hisseleri hazineye!” Her seçim döneminde “CEHAPE” dinliyoruz. “Ver Mehteri” gibi seçmeni “CEHAPE” narasını duyunca “memleket düşman saldırısı” altında deyip, kenetlenip oy veriyor. Sonra türbanlı gençler, erkek arkadaşlarıyla biraz nefes almak için CEHAPE’li belediyelerin yönettiği, mahalle baskısının olmadığı yerlere gidiyor? Para bitti. İş Bankası hisseleri Hazine’ye, sonra İş Bankası’nı da satar. Biraz daha idare eder.