Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Tiyatro bir şenliktir
Bizim vergilerimizle ayakta durmaya çalışan TRT ya da Anadolu Ajansı varsın “ümmet yası”nı bahane edip Cumhuriyetin 100. yılını kutlamasın! Bizler bu devletin kurucu lideri Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarına sevgi saygı ve minnet duyanlar, bağımsızlık savaşından Cumhuriyete, devrimlerden “muasır medeniyete” uzanan süreci coşkuyla kutlamayı sürdüreceğiz. Hem de öyle bir gün, bir hafta değil, sonsuza dek laiklikten, bağımsızlıktan geri tek adım atmadan...
Dün akşam 27. Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali başladı. Festival coşkusuyla, 100. yıl coşkusunu bir arada yaşıyoruz. Festival küratörü bu yıl da (son kez) Işıl Kasapoğlu.
Bu festivalin kuruluş yıllarında ne badireler atlattığımızı; Nejat Eczacıbaşı, Aydın Gün, Melih Fereli, Şakir Eczacıbaşı’yla yaptığımız tartışmaları; festival her tökezlediğinde ya da “İlgi yok” diye kaldırılmak istendiğinde Tiyatro Eleştirmenleri Birliği olarak verdiğimiz mücadeleyi; Dikmen Gürün’ü festival direktörü olarak önermem ve kabul edilmesinden sonra doğru bir çizgiye oturtulduğunu unutmam mümkün değil. O mücadeleyi bilince, değerbilirlik de artıyor. Bu festival sadece tiyatro sanatımıza yeni ufuklar açmakla kalmadı, seyircisini de yetiştirdi.
PİNA BAUSCH MUCİZESİ
Bu yılın açılışını yapan Wuppertal Dans Tiyatrosu’nun kurucusu ve yöneticisi Pina Bausch’u, 1980’den başlayarak Avignon ve Taormina festivallerinde tanıdım. Dal gibi ince, kırılgan mı kırılgandı. Hüzünlü bir yüzü, çocuk gibi şaşan bakışları, acayip empati gücü vardı. Dans tiyatrosunun tanrıçası, kraliçesi, dehasıydı. 1998’de ilk kez İstanbul Tiyatro Festivali’ne geldi ve festivalin müdavimi oldu. Ben yeryüzünde, yüreği bunca sevgi ve şefkat dolu bir başka sanatçı bilmiyordum ve bu tüm eserlerine yansıyordu.
Pina Bausch (1940-2009) dans tiyatrosunda yeni bir dil yarattı. Sanat dünyasında “mucize” diye nitelendirilen bir dil. Ondan izlediğim sayısız eser sonunda bu “yeni dilin” özelliklerini şöyle özetleyebilirim:
O, dansı, öykü anlatmaktan kurtardı. Koreografiyi birbirini izleyen, birbirine bağlı hareketler zinciri olmaktan çıkardı.
Bu dil, dışavurumculuk akımından etkilenmişti. Gerçekleri, olayları, sanatçının iç dünyasından, duyarlılığından geçen bir anlatımla ortaya koyuyordu.
Bu dil, Brecht’in epik tiyatro estetiğinden etkilenmişti. İllüzyonun kırılması, dramatik anlatımın bulunmaması... Gösterme, sergileme, yabancılaştırma... Birbirinden bağımsız epizotlar...
Eserlerin çıkış noktası, anlatılacak bir öykü değildi. Bir gözlem, çocukluk anıları, düşler, duygular, bir kent, bir içgüdü ya da bir soruydu. “Öykü”, sahnedeki her dansçının bedeninde, her dansçının gerçeğindeydi. Bu nedenle hem kendi hem dansçılarının otobiyografik ve psikolojik anılarına yer verirdi.
Sahnede işitsel ve görsel tüm öğeler insan bedeni ve devinimiyle bir bütünü oluşturuyordu. Bunlar, gözden ve kulaktan önce ruhumuza sesleniyordu. Peter Stein’dan Fellini’ye, Robert Wilson’dan Almadovar’a nice farklı disiplinden sanatçıyı bunca etkilemesi bundandır!
HER OYUN YÜZÜMÜZE TUTULAN AYNA
Böylece Pina Bausch’un yarattığı “şiir” biz ölümlü izleyicilerin yüzüne tutulmuş bir aynadır. Varoluş koşullarını, kendimizi, çevremizi, dünyayı sorgulamamıza yol açan bir ayna...
Onun ölüm haberini aldığımda ilk ama ilk aklıma gelen, sadece şu soru oldu: Peki ama bundan böyle yüzümüze kim ayna tutacak?
Pina Bausch’un bize sunduğu ayna, yeryüzünün acılarını ve sevinçlerini, kâbuslarını ve şölenlerini paylaşılmadıkça, yaşamanın, varlığımızı sürdürmenin olanaksızlığını gösteriyordu.
Festival döneminde en çok karşılaştığım soru şu oluyor: Hangilerini görelim? 25 Kasım’a dek süren bu şölende Türkiye, Almanya, İngiltere, Danimarka, Fransa, Gürcistan, İrlanda ve Yunanistan’dan toplam 19 yapım var. Belgesel tiyatrodan klasik sahnelemelere, çağdaş danstan mask tiyatrosuna, kukla sinemasından mekâna özgü eserlere, dans tiyatrosundan performatif enstalasyonlara uzanan geniş bir yelpaze... Ayrıca atölye çalışmaları ve ücretsiz gösterimler... Ayrıntılar tiyatro.iksv.org/tr/ adresinde. Unutmayın her sahne olayı yüzümüze tutulan bir ayna olabilir. Daha da önemlisi yaşamınızı anlamlandırabilir. Ne de olsa tiyatro bir şenliktir!
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Zorbalığa uğrayan genç isyan etti!
- Ayvalık'ta Atatürk Anıtı'na balyozla saldırı
- Akılalmaz protez bacak dolandırıcılığı!
- Suyu azaldığı için alarm veren gölde 'flamingo' sürprizi
- Yavru kedi kuryenin dikkati sayesinde böyle kurtarıldı
- Özgür Özel’den Kemal Kılıçdaroğlu’na olay yanıt
- 13 gündür aralıksız hapşırıyor
- Okullarda temizlik yapmak isteyen CHP'li belediyelere en
- Karekodlarda 'Sanal tuzak' uyarısı
- Ebeveynler dikkat!
En Çok Okunan Haberler
- Semih Çelik’in arkasındaki gizemli kişi ortaya çıktı
- Adana halinin cuma günü kapatılmasına karar verildi
- DNA sonucuna Rezan Epözdemir'den ilk yanıt
- Cem Garipoğlu’nun ailesinden açıklama geldi!
- 'Alnınızı karışlamazsam namerdim!'
- Yakınlarını görüntülü arayarak intihar etti!
- 'İyi hal' kalkacak mı?
- Aydın dağlarında hasat başladı: Rekolte bu yıl yüksek
- ‘Beyler, kendinize gelin…’
- Gölün dibinde ortaya çıktı!