‘Yazıdan Görsele’

04 Haziran 2020 Perşembe

Cebimde yoktu / Yüreğimden verdim

İnsan / Denizin olmadığı yerde / Umut adına / Martı Olmalı.

Özgürlük, bir masum kuştur, insanın göğüs kafesinde yaşayan...

Basit yaşayacaksın basit. / Sanki yaşamın bir gün sona erecekmiş gibi basit... / Çay, simit ve peynirle...

Küçük bir mutluluk istiyorum / O kadar küçük olsun ki / istemesin kimse benden onu.

Kaldı işte/Çayımız bardakta/Çocukluğumuz sokaklarda / Mutluluğumuz kursağımızda / Sevdiklerimiz uzaklarda / Gülüşlerimiz fotoğraflarda.

Bunlar nedir? Bunlar, dijital ortamda fazlasıyla popüler olmuş, elden ele, dilden dile dolaşan; genç kızların, delikanlıların hayran olup bol bol paylaştığı, kimin yazdığı belli olmayan ve maalesef altında Nâzım Hikmet imzası bulunan sözcükler...

Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı olarak ömrümüz, bu “sahte Nâzım’ları” ayıklamakla geçiyor... Baştan başlıyorum:

Yarışmanın düşündürdükleri

TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi ve Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı’nca düzenlenen “Nâzım Hikmet Anısına ‘Yazıdan Görsele’ Tasarım Yarışması” üç gün önce sonuçlandı. Amaç şairin eserlerinden yola çıkarak onun duygu, düşünce ve hayallerini bugüne taşıyacak görsel bir anma oluşturmaktı. Seçici kurulda birbirinden değerli tasarımcılar / sanatçılar Behiç Ak, Emre Senan, Linda Nihan Lafcı, Reyya Advan, Selçuk Demirel, Yılmaz Aysan ve N.H. Vakfı adına ben de vardım...

Katılımcıların kimi yazık ki, Nâzım Hikmet’in kitaplarına dalıp derya gibi şiirleri, düzyazılarına dalmaktansa, internete girip, oradan popüler olmuş kimi sözcükleri seçmeyi yeğlemişti... Ah şu kolaycılığımız, hazıra konma tutkumuz yok mu!!! Üstelik bunlar arasında muhteşem tasarımlar da vardı... Ama gelin görün ki, o başarılı tasarımın üzerine yerleştirdikleri o dizeler şaire ait değildi! Elbet onların tümünü elemek zorunda kaldık...

Yarışmanın ayrıntılarını bu sayfada, Mimarlar Odası ve vakfın internet sitelerinde okursunuz nasılsa, ben 4 başarı ödülü alan sanatçıyı kutlamakla yetiniyorum:

Defne Kıran, Nâzım Hikmet tasvirinin özgünlüğüyle; Carilla Karahan, Nâzım Hikmet’in güneşle olan ilişkisinin klişelerden uzak farklı bir yorumla yansıtılmasıyla; Fulya Ersöz, farklılığı ve tasarımın yalın anlatımıyla; Habip Yılmaz, tipografik anlatımıyla ve şiirin ritmini ilk bakışta hissettiren tasviriyle, eşdeğer “Başarı Ödülü”nü aldılar. 30 eser de sergilenmek üzere seçildi.

‘Sahte Nâzım’lar’

Oldu olacak, şu pandemi günlerinde okurlara bir faydam dokusun... İşte çok paylaşılan kimi “sahte Nâzım’lar”. Siz siz olun bunlardan uzak durun:

Biraz daha sabır/ Biraz daha inat / Kapının arkasında bekleyen / Ölüm değil hayat...” (az kaldı “süpürge değil” yazacaktım!)

Kalbimde maziden bugün izler var / Her siyah saatim bu izle erir

“Sabahın sahibi vardır. Gün daima bulutta kalmaz. Her hal ilerdedir; yaşanacak günlerin en güzelleri...”

“Yok öyle umutları yitirip karanlıkta savrulmak. Unutma; aynı gökyüzü altında, bir direniştir yaşamak.”

“Bir tek ülke istiyorum adı Dünya/ Bir tek ırk istiyorum adı İnsan/ Bir tek kaynak istiyorum adı Sevgi.”

Uyduruk papuç öyküsü

Bir de her bayram ortaya çıkan bir ayakkabı öyküsü var ki, evlere şenlik...

Bayramda çocuk Nâzım’a ayakkabı ısmarlanmış da, onu nasıl sabırsızlıkla beklemiş de, sonunda bayram günü ayağına giyince nasıl da ayağını sıkmış da, ama sesini çıkaramamış... Sonuç: “Yaşam dar ayakkabıyla yürüme sanatıdır” demiş...

Bu öykü, allana pullana anlatılır... Oysa yok böyle bir şey...

İnternette sahtekârlık diz boyu... Kim neden nasıl niçin uydurur? Benim değil psikiyatrların, toplumbilimcilerin bileceği konular.

Bu sahte uyduruk öyküleri dizeleri ayıklamakta, yıllarca Adam Yayınları’nda editörlük yapmış Turgay Fişekçi’nin büyük yardımı oldu. Ona sonsuz teşekkürler.

Bu konuda rekor hiç kuşkusuz “Sahte Can Yücel”lerde... Ama o başka bir yazıda...

Son söz: Gençler, şairleri internetten değil, kitaplardan öğrenin...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları