IŞİD Üzerine Spekülatif Düşünceler
Ergin Yıldızoğlu
Son Köşe Yazıları

IŞİD Üzerine Spekülatif Düşünceler

25.08.2014 02:59
Güncellenme:
Takip Et:

“Ben paranoyak olabilirim ama bu birilerinin beni izlemediği anlamına gelmez.” Bu sözü, gazeteci James Foley’in, kamera önünde, vahşice, İngiliz aksanlı bir yaratık tarafından boğazı kesilerek öldürülmesinin ardından, geçen hafta, çarşamba günü, Obama’nın, Dışişleri Bakanı Kerry’nin, perşembe günü Savunma Bakanı Hagel ve ABD ordusunun başı General Dempsey’in konuşmaları, Bush dönemi “neo-con” yazarların en şahinlerinden Krauthammer’in, etkili muhafazakâr yazar Noonan’ın, sırasıyla Washington Post ve Wall Street Journal gazetelerindeki yorumları üzerinde düşünürken anımsadım.
Bana, ABD, Ortadoğu’da IŞİD sayesinde kendine, inisiyatifi yeniden ele almasına olanak sağlayacak bir işlev yaratmaya başladı gibi geliyor. Dedim ya, “ben paranoyak olabilirim ama”...

‘Obama bombalıyor, kimse protesto etmiyor’
Obama ve Kerry çok sert bir dil kullandılar, “geniş çaplı”, “açık uçlu” bir savaştan söz ettiler. Obama, IŞİD’i “kansere” benzetti. Ertesi gün Savunma Bakanı Hagel, General Dempsey’in kimliğinde Pentagon’u yanına alarak yaptığı basın toplantısında, IŞİD’in “ABD’nin bölgedeki tüm çıkarlarına yönelik bir tehdit oluşturduğunu” anlattı; El Kaide ile karşılaştıran bir soru üzerine, Hagel “Basit bir terörist grup olmanın ötesinde... Bugüne kadar gördüğümüz hiçbir şeye benzemiyor... Bugüne kadar gördüğümüz en tehlikeli yapı... Her şeye hazır olmalıyız... IŞİD’in Suriye örgütü halledilmeden başarılamaz... Ama ABD’nin müdahalesiyle değil” gibi ifadeler kullandı. General Dempsey de, “Suriye’deki IŞİD bombalanmadan başarılamaz... Bu sorun yalnızca bombalarla çözülemez” dedi.
Noonan “Yeni bir terörist tehlike” başlıklı yazısında, “Obama’nın Irak’ı bombalamasını kimse protesto etmiyorsa bunun iyi bir nedeni var” diyordu. Noonan’a göre “karşımızda kendi önemini abartan, amatörlerden öte bir şey var”... “Bunlar El Kaide’den çok daha acımasızlar; yaklaşık 50.000 kilometrekarelik bir alanı kontrol ediyorlar”... “IŞİD elektrik, petrol satışından günde 2 milyon dolar gelir yaratıyor”... “Bunlar yalnızca ABD ve Batı’dan nefret ettiklerinden değil, kendi Arap devletlerini, bir halifelik kurmak için savaşıyorlar”... Noonan, “Amerika için savaş yılgını diyorlardı, daha çok savaş yorgunu olduğunu düşünüyorum” diyor ve ekliyor: “Şimdi, aylarca süren çarpıcı şiddet örnekleri, kaba propaganda ve Foley’in kafasının kesilmesinden sonra, IŞİD’in doğası, niyetleri ve yarattığı tehdit artık iyice anlaşılmıştır.” Noonan’a göre “IŞİD’i ne yapacağız” ve “Irak’a geri dönmek istiyor muyuz?” iki farklı soru oluşturur.
Bugüne kadar Obama için iyi bir şey yazmayan, sürekli aşağılayıcı yorumlarını okuduğumuz Krauthammer’in, bu kez Obama’yı destekleyen, haklı bulan, “biraz geç de olsa doğrusunu yapıyor” saptamalarını buraya kadar aktardıklarıma ekleyince, ABD’de dış politika çevrelerinde bölgeye ilişkin bir “büyük strateji” üzerinde nihayet bir mutabakat oluştuğunu düşünmeye başlıyorum.

‘Vazgeçilmez ülke’; ‘Uzaktan dengeleme’
“Uzaktan dengeleme”, İngiliz emperyalizminin Avrupa devletlerine yönelik, “çatışmalara doğrudan katılmadan, kâh birini, kâh diğerini destekleyerek, en az maliyetle en üstte kalma” politikasına ilişkin bir kavram. “Vazgeçilmez ülke” ise ABD’nin Kosova savaşı sırasında geliştirdiği bir kavram; “belki biz bütün sorunları tek başımıza çözemeyiz ama, biz olmadan da hiçbir sorun çözülemez” anlamına geliyor.
ABD, şimdi, IŞİD sayesinde, Ortadoğu’da bu iki kavramın örtüştüğü bir ortama kavuştu. IŞİD, bir ABD icadıdır demiyorum ama, ABD’nin bölge ordusu CENTCOM’un karargâhına ev sahipliği yapan miniskül devlet Katar’ın, ABD korumasıyla ayakta kalan Suudi Krallığı’nın, IŞİD’in ana finansörleri olarak bilinmesi, İncirlik gibi çok önemli askeri üsleri barındıran, NATO üyesi, ekonomisi dış kaynağa bağımlı bir ülke olan Türkiye’nin, Avrupa’dan gelip IŞİD’e giden militanlara geçiş olanağı (ve daha kim bilir neler) sağlamış olması beni düşündürüyor.
Şimdi IŞİD’e yukarıda değindiğim iki jeopolitik kavram bağlamında bakalım: Birincisi, artık bölgede, hem Şii hem Sünni devletlere yönelik bir tehdit var. Bu tehdidi hiçbir devlet, bölgedeki dengeleri daha da sarsmadan kendi konumunu daha da kırılganlaştırmadan kendi başına göğüsleyecek durumda değil. Buna karşılık ABD, dengeleyici, askeri kaynak ve kapasite sunucu olarak devreye girince, tüm ülkelerle, ikili ya da gruplar halinde ittifaklar oluşturarak IŞİD’i geri püskürtecek, sınırlayacak olanaklar sunabiliyor.
ABD’nin katkısı ile şiddetlenen, sonra denetimden çıkan Şii-Sünni çatışmasını ortadan kaldırmadan yönetmek olanağı da doğuyor. Birçok yorumcunun geçen hafta vurguladığı gibi, ABD’nin IŞİD’e karşı, İran ve Esad rejimi ile birlikte davranma gereksinimi doğuyor (Kaplan, Stradfor, 21/08; Schwartz & Niisenbaum, Wall Street Journal, 21/08; Jones, Financial Times 21/08), Rusya ile işbirliği olasılığı (dolayısıyla Ukrayna’da uzlaşmayı hızlandırma) (Valenta&Valenta, National Interest 22/08) elde ediyor.
Bölgede, IŞİD’e karşı, ABD hava desteğiyle şimdilik en etkin savaş gücü olarak yükselen Kürt savaşçıları, hem stratejik ve jeopolitik avantajlar elde ediyor, hem de ABD ile aralarında yeni bağlar, bağımlılık-sadakat ilişkileri oluşmaya başlıyor. Bu gelişmeler ABD’ye Suriye, Türkiye, İran karşısında yeni olanaklar getiriyor.
IŞİD sayesinde oluşan iki olanak daha var. Birincisi: ABD’de ve Avrupa ülkelerinde Müslüman toplulukların liderlikleri, bu konumları sayesinde, ev sahibi ülkelerde siyasi ekonomik ayrıcalıklar elde ederler. IŞİD’in genç kuşak üzerindeki etkisi bu ayrıcalıkları tehdit ediyor. Bu liderler bu tehdide “Harici” suçlamasıyla cevap vererek düzenle daha sıkı işbirliği yapmaya, devletin ideolojik aygıtları gibi çalışmaya elverişli bir tutumu benimsemeye başlıyorlar. IŞİD tehlikesi, ABD ve Batı’ya işbirlikçi “ılımlı” İslam üzerinde daha yakın bir denetim olanağı getiriyor. Bu sırada, IŞİD savaşçılarının önemli bir kısmının ABD, İngiliz, Fransız, Alman vatandaşı olduğu iddiası, devletlerin iç güvenlik önlemlerini, Müslüman topluluklar üzerindeki denetimlerini güçlendirmelerini meşrulaştırıyor.
Nihayet IŞİD’le savaş, savaşanlara yardım söylemi, silah sanayii kuvvetli Avrupa ülkelerini hemen “yardıma meraklı” konuma getirerek ABD’nin arkasına diziyor. Ben paranoyak olabilirim ama bu IŞİD çok yararlı bir şeye benziyor...  

Yazarın Son Yazıları

2026’ya girerken militarizm ve faşizm

Pazartesi günü, 2026’ya girerken ABD ekonomisinin çok kırılgan, küresel ekonominin resesyon eşiğinde olduğunu vurgulamıştım.

Devamını Oku
04.12.2025
2026’ya girerken dünya ekonomisi

Dünya ekonomisi 2026’ya girerken resesyon sınırında (yüzde 3) yavaşlamaya devam ediyor, riskler ve büyüme önündeki engeller artıyor.

Devamını Oku
01.12.2025
‘Süreç’ gerçek değil!

“Komisyon”, hukuki, idari ve anayasal bir zeminden yoksun.

Devamını Oku
27.11.2025
‘Evrenin yeni efendileri’

The Economist 1990’larda, bir sayısında, finansallaşma başlarken 10 dev ABD bankasını kastederek “evrenin yeni efendileri” diyordu. Bu bankalar dünya borç piyasasında egemendi.

Devamını Oku
24.11.2025
Arjantin’de Milei zaferinin şifreleri

Serbest piyasa Ayetullahları sevindiler...

Devamını Oku
20.11.2025
Küresel Organize Suç Endeksi ve Türkiye

Küresel Organize Suç Endeksi’nin 2025 raporu açıklandı. Türkiye 2020’de 6.9 puanla 12. sıradayken bugün 7.2 ile 10. sıraya yükselmiş. Küresel ortalama 5.08. Bu endeks, sadece mafyanın gücünü ya da kaçakçılık hatlarını ölçmüyor; devlet içi yapılardan finansal suçlara, yargı bağımsızlığından ekonomiye sızmış suç ağlarına kadar geniş bir tabloyu ortaya koyuyor.

Devamını Oku
17.11.2025
COP30: Gel de kötümser olma

Küresel ısınma üzerine “Taraflar Konferansı” (COP30) Brezilya’da toplandı.

Devamını Oku
13.11.2025
Demokrasi ve emperyalizm

Emperyalist sistemin ABD, AB gibi merkezlerinin Türkiye gibi çevre ülkelerle ilişkilerinde demokrasi arzusu hiçbir zaman gerçek bir faktör olmadı. Bu ilişkiler her zaman çevre ülkenin ekonomik, jeopolitik açıdan kullanılabilir olma ilkesine dayandı.

Devamını Oku
10.11.2025
Mamdani, panik ve umut

Trump’ın başkanlığından hoşnut olmayanların oranı yüzde 60’ı geçti.

Devamını Oku
06.11.2025
Busan’da ‘büyük resim’

Busan’daki Trump-Şi zirvesi, yalnızca iki ülke arasındaki ticaret savaşında geçici bir ateşkes anlamına gelmiyor; aynı zamanda, 21. yüzyılın jeopolitik dengelerinde güç, liderlik gibi kavramların yeniden tanımlandığı bir döneme işaret ediyor. Zirvenin sonunda Trump’ın “12 üzerinden 10’luk bir görüşme” sözleri, Şi’nin ise “Dev gemiyi birlikte yönetiyoruz” vurgusu, ”yeni” bir durumu sergiliyor: Amerika artık “tek süper güç” değil.

Devamını Oku
03.11.2025
Noktaları birleştirmek

Gözlerimizi gerçeğe açmamız gerekiyor.

Devamını Oku
30.10.2025
Teknoloji, oligarşisi ve faşizm

Z kuşağının emeğin, doğanın, LGBTQ ve kadın haklarının değersizleştirilmesine, ırkçılığa gözetim kültürüne ve kurumsal otoriterliğe karşı zaman zaman isyana varan direnişi, yalnızca bir kuşak çatışması değil, sermayenin denetim kapasitesini sınırlayan tarihsel bir başkaldırı biçimi. Tam da bu nedenle, işletmelerinde kontrolü yitirme korkusu, teknoloji sermayesini giderek demokrasi düşmanı, hatta faşizan reflekslere sürüklüyor.

Devamını Oku
27.10.2025
İsyan ve kriz çakışmaya başladı

İsyan ve ekonomik kriz dinamikleri tarihte zaman zaman çakışıyor.

Devamını Oku
23.10.2025
Yine bir finansal krizin eşiğinde

Geçtiğimiz günlerde, Altın 4 bin dolara ulaştı, piyasalarda “Borsa aşırı değerli” uyarıları sıklaştı. Jamie Diamond, Warren Buffet gibi ünlü yatırımcılar bu durumun sürdürülemezliğine işaret ediyorlar.

Devamını Oku
20.10.2025
Gazze’de ateşkes

Gazze’de savaşın yerini alan ateşkes, ilk bakışta bir nefes alma imkânı sundu.

Devamını Oku
16.10.2025
‘Yapılamaz’ kültü (The cult of can’t)

Cuma günü, Aurelien adlı bir yazarın “The cult of can’t” başlıklı denemesine rastladım. Perşembe yazımı okumuş olanların ilgisini çekeceğini düşünerek özetliyorum.

Devamını Oku
13.10.2025
‘Aydınlanma’nın alacakaranlığında...

Kapitalizmin merkezlerinde (Anglosakson dünyada) uzun yıllar küreselleşmenin, teknolojinin (özellikle internet ve dijitalleşme) bizi “bugünden daha iyi” (özgür, demokratik, bolluk) günlere taşıyacağı anlatıldı.

Devamını Oku
09.10.2025
Bazen bir fotoğraf bin sözcüğe bedeldir

Bu kez şanslıyım, önümde iki fotoğraf var. Meclis’in açılışında ve akşamında verilen davet sırasında çekilmiş bu fotoğraflar bugünkü siyasi şekillenmenin, “sağını-solunu”, çok güzel betimliyorlar.

Devamını Oku
06.10.2025
‘Gizli (stealth) sömürgecilik’ ve Türkiye

Cumhurbaşkanının ABD ziyareti, MAPEG’in, 33 ilin topraklarını doğrudan madencilik yatırımlarına açması emperyalizm tartışmalarını yeniden canlandırdı.

Devamını Oku
02.10.2025
‘Aynanın’ öte yanında

Bilimde bazen bir sıçrama yalnızca araştırmacıların dar çevresini değil, tüm insanlığın geleceğini etkiler. 2020’de DeepMind’in geliştirdiği AlphaFold sistemi böyle bir andı.

Devamını Oku
29.09.2025
Yapay zekâ dünyayı yutuyor

“YZ dünyayı yutuyor” artık abartılı bir iddia değil.

Devamını Oku
25.09.2025
Güney Avrupa’da demokrasiye geçiş

Tsiridis’in çalışmasının en güçlü yanı, somut tarihsel analizleri belgelerle destekleyerek sivil toplumun (çoğunlukla göz ardı edilen) rolünü vurgulaması.

Devamını Oku
22.09.2025
Üzüm üzüme bakarak...

Dünya siyaseti ve ekonomisi, daha önce hiç görülmemiş bir biçimde birbirine benzeşen güç dinamikleriyle şekilleniyor.

Devamını Oku
18.09.2025
İsrail Gazze’de ne yapıyor?

Gazze’de yaşananlar, uluslararası medyada sıklıkla “çatışma”, giderek soykırım olarak tanımlansa da Prof. Jiang Xueqin olanların arkasında çok daha karanlık bir gerçeğin yattığını söylüyor.

Devamını Oku
15.09.2025
11/9/01: Nereden nereye

ABD yönetimi, yeni savunma stratejisi raporunu, (QDR2001), 11 Eylül 2001 “olayının” tozu yatışmadan açıklamıştı.

Devamını Oku
11.09.2025
Endonezya’da isyan

Endonezya, yaygın protesto gösterileriyle sarsılıyor. Başkent Cakarta’dan ülkenin dört bir yanına yayılan bu olaylar, sadece yerel bir huzursuzluk değil, aynı zamanda küresel kapitalizmin çevre ülkelerde yarattığı derin eşitsizliklerin, devlet şiddetinin bir ürünü. İsyanın temelinde rejimin tüm kilit kurumların, parlamento dahil, içini boşaltmasıyla, demokratik haklarını kaybetmekte olduklarını hisseden geniş kitlelerin tepkisi yatıyor.

Devamını Oku
08.09.2025
Küreselleşmeden sonra, üç fotoğraf

“Küreselleşme” yerini parçalanmaya bırakıyor, bir yeni-jeopolitik şekilleniyor.

Devamını Oku
04.09.2025
ABD’de faşizm ve direniş

Trump, seçim kampanyası boyunca, diktatör olmak dahil tüm arzularını açıkça söyledi. Dahası, Heritage Foundation “Project 2025” başlığı altında 900 sayfalık bir faşist devlete geçiş programı yayımladı. Bu program, devlet bürokrasisindeki özellikle de güvenlik bürokrasisindeki, “kurumsalcıları” ve “anayasalcıları” tasfiye ederek yerlerine başkana sadık olanları atamayı planlıyordu.

Devamını Oku
01.09.2025
Eski olguya yeni kavram

Uluslararası ilişkiler alanında yeni bir kavram var: “Ekonomik zorlama çağı” (Foreign Affaires).

Devamını Oku
28.08.2025
‘Yıllık yüzde 20 büyüme hızı’ ve diğer fanteziler

Peki bu “ekonomik patlama” yaşanırken, insanların yerini YZ ajanları alırken, artan çıktıyı karşılayacak, kârların gerçekleşmesine, alınacak yatırım kararlarına kaynak olacak tüketici talebi nereden gelecek?

Devamını Oku
25.08.2025
Buradan nereye?

Rejim, seçimlerde kaybettiği belediyeleri geri alıyor, CHP’li belediyelerin liderliklerini tutukluyor, CHP’de Özgür Özel liderliğini tasfiye etmeye çalışıyor.

Devamını Oku
21.08.2025
Bir gün, Spinoza sinagoga girer...

Amsterdam’da 1656 yılının temmuz ayında, 23 yaşındaki Baruch Spinoza, Avrupa’nın en güçlü sinagogunun önünde durdu, içeri girmeden derin bir nefes aldı.

Devamını Oku
18.08.2025
Başkan başkenti ‘geri almış’

ABD ekonomisinde, stagflasyon, “konut krizi” kaygıları artarken Trump, Ulusal Muhafızları, Washington DC sokaklarında konuşlandırdı...

Devamını Oku
14.08.2025
‘Hazırlıksız yakalandık’

Yaygın sıradanlaşmış, “veri hırsızlığı, sahte diplomalar (hoş değilmiş ama kazanç helalmiş), sahte imzalar” eşit (etnik) vatandaşlık topolojisi gibi çürüme semptomları üzerinde düşünürken aklıma eski bir yazımın başlığı geldi: “Hazırlıksız yakalanacağız”.

Devamını Oku
11.08.2025
Amerika’dan ithal faşizm

Köyler, dinler, mezhepler, tarikatlar, kabileler, fraksiyonlar...

Devamını Oku
07.08.2025
Avrupa’ya ne oldu?

İskoçya’da imzalanan ABD-AB ticaret anlaşmasını, bir yorumcu, İngiltere’nin “Süveyş anına” benzetti. İngiltere, 1956’da Fransa ve İsrail ile Süveyş Kanalı’nı ele geçirmek için hamle yaptığında, ABD’nin, “Geri çekilmezsen finansal sistemini çökertirim” tehdidine boyun eğmiş, artık hegemonyacı bir güç olmadığını öğrenmişti. Sanırım, bu anlaşmayla, Avrupa Birliği de ABD ve Çin’in yanında 3. bir küresel hegemonya merkezi olmadığını anladı.

Devamını Oku
04.08.2025
Çin’de çifte yol ayrımı

Çin liderliğinin iki yol ayrımı önünde tercih yapması gerekiyor.

Devamını Oku
31.07.2025
‘Süreç’ üzerine notlar

Kürt hareketinin siyasi ve askeri temsilcileri uzun erimli bir proje bağlamında süreci ilerletebilecek bir fırsat yakaladıklarını düşünüyorlar. Haklı olabilirler. Ancak süreci doğru anlamlandırabildiklerinden emin değilim. Bugüne kadar Kürt halkının haklar ve özgürlükler taleplerini her zaman desteklemiş biri olarak düşüncelerimi paylaşmak istiyorum.

Devamını Oku
28.07.2025
Batı’da yükselen dalga Japonya’ya ulaştı

Japonya’da pazar günü yapılan “Üst Meclis” seçimleri, ülkenin siyasi manzarasının değişmeye başladığını gösteriyor...

Devamını Oku
24.07.2025
Jeopolitik ve emperyalizm

Ortadoğu’daki gelişmeleri jeopolitiğin gözlükleriyle okuma alışkanlığı yaygın. Halbuki, “jeopolitik”, devletlerin, “coğrafya kontrolü” konusundaki arzularına, kaygılarına ilişkindir. Emperyalizm ise kapitalizmin andaki ve bu anı kapsayan dönemdeki özelliklerinin anlaşılarak eleştirilmesine...

Devamını Oku
21.07.2025