Barış Terkoğlu

Yargının 1 numaralı tarikatı

04 Şubat 2019 Pazartesi

Soğuk bir şubat günüydü. Tam 8 yıl olmuş. Ortalığa saçılan Amerikan kriptolarını okuyor, Barış Pehlivan’la hazırladığımız kitabı bitirmeye çalışıyordum. Ben yazarken Fethullahçı polisler takip ediyordu. Çok az kalmıştı. Gün doğarken kapı çalındı. Hapse düştüm.
Maltada Barış Pehlivan’la karşılaştık. “Artık kitabı çıkarabilir miyiz” dedi. “Baştan başlarız” dedim. Başladık. Bir yılda birbirimizi görmeden, iki ayrı hücrede bitirdik. 7 sene önce şubat ayında raftaydı. Biz, insanların kitabevinden çektiği fotoğraflarla anlıyorduk.
Nedenini bilmiyorum, bir hücrede aynı kitaptan iki tane bulundurmak yasaktı. Elimizde birer kitabımız vardı. Gazetelerin manşetlerinde okuyorduk.
Şimdiki Cumhurbaşkanı, zırhlı aracını verdiği savcı Zekeriya Öz’ün sırtını sıvazlıyordu. Adalet Bakanı, devletin içindeki F Tipi örgütlenme sorulunca “öyle bir şey olabilir mi” diyerek gülüyordu. Pensilvanya, bakanlardan ve vekillerden geçilmiyordu. “Ne istediniz de vermedik” çağıydı. Yakışıklı olanları damat, iri olanları general, ütülü gömleği olanları vekil yaptılar. Her şey veriliyordu.
Zor olan yalnız içerisi değildi. Kitapların basılmadan toplatıldığını gördük. Hatta baskınlarla bilgisayarlardan silindiğini. Daktiloların F tuşu basmıyordu. Çoğu uzak dururken, Kırmızı Kedi Yayınevi’nin sahibi Haluk Hepkon, etrafımızı saran silahlı jandarmaların üzerinden uzattı kitap teklifini. Yalnız değilsiniz, dedi; yanımızdaydı.
Yine bir şubat ayı...
Siz bu yazıyı okurken ben belki bir kitabevinin önünden geçiyorum. ‘Metastaz’ çıktı. 8 yıl önce devleti esir alan kanserin bugüne yansımasını anlatıyor. Makbul tarikatlar, yasaklı olanlar. Yargıda olanlar, poliste örgütlenenler. Parayla adaleti satın alanlar, mahkemelerin arka kapısından çıkanlar.

Fethullahçılar onu seviyordu
“Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi” diyor ya Akif, şimdi “tekerrür çağı”ndayız. En eski günahlar en yeni yollarla işleniyor.
‘Metastaz’ geçen hafta matbaadaydı. Televizyonlar ise “Zühtü Arslan Anayasa Mahkemesi Başkanı oldu” diye haber veriyordu.
Sahi nasıl oldu?
Arslan’ı AYM ’ye atayan Gül değil miydi? Bugünlerde Gül’ün atamalarına hep şüpheyle bakılmıyor mu?
2009 yılında FETÖ’cülerin cirit attığı Polis Akademisi’ne Zühtü Arslan’ı başkan yapmamışlar mıydı? Fethullah Gülen’in resmi sitesinde halihazırda Arslan’ı savunan bir yazı durmuyor muydu? FET Ö’nün Zaman gazetesinde Arslan’ın yazılarını okumuyor muyduk?
Zühtü Arslan, şimdilerde Hükümet medyasında “Sorosçu” diye yerden yere vurulan TE SEV’in “Almanak Türkiye 2005: Güvenlik Sektörü ve Demokratik Gözetim” başlıklı raporuna bir bölüm yazmamış mıydı? Avrupa’nın fonuyla hazırladığı “Dinlerarası İlişkiler: Seküler ve Demokratik Bir Sistemde Barış İçinde Bir Arada Varoluş Arayışı” projesi hepimize aynı şeyi çağrıştırmamış mıydı?
Anayasa Mahkemesi, dershanelerin kapatılmasına dair yasayı iptal ederek FETÖ’cüleri sevindirirken, iptal oyu verenler arasında Arslan yok muydu?
Öyle ya AYM ; Can Dündar ve Erdem Gül için “hak ihlali” kararı verince Erdoğan “saygı duymuyorum” diye ayağa kalkmamış mıydı?
Peki neden Arslan’ın AYM Başkanlığı’nı sessizce geçiştirdiler?

AYM Başkanı hangi cemaatten?
Eski Akit yazarı Faruk Köse 3 yıl önce yanıtını verdi:
“Zühtü Abiyi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden tanırım. Milli Görüş / İskenderpaşa çizgisinden gelir. Zühtü Bey’le Hak Yol Vakfı’na bağlı evlerde bir yıl kaldık. O mezun oldu, biz devam ettik. Paralel iması gerçeği yansıtmıyor.”
Devamını bir başka Akitçi Serdar Arseven getiriyordu:

“İmam Hatiplidir”, “Hak Yol evlerinde kalmıştır”, “Ensar ruhludur, Ensar camiasına destek vermiştir”, “Birçok ortak dostumuz bunu söyledi”.
Zühtü Arslan şu sıralar en makbul olan “Hak Yol/İskenderpaşa Cemaati” referansıyla başına geleceklerden kurtulmuştu.

FET Ö döneminde TSK ile kavga ederek yükselen “hızlı liberal” Arslan, yeni dönemde Cumhurbaşkanı karşısında eğildiği pozuyla çıktığı tepeden aşağıya düşmüyor.
‘Metastaz’ kitabında, FETÖ davalarında “Hak Yolcuyum” savunmasının ne kadar popüler olduğunu yazdık. İskenderpaşa Cemaati mensubiyetini ifade eden “Hak Yolcuyum” lafı kimileri için bir tür kurtuluş kapısı gibi görünüyor.
Umutsuzluk mu? Asla!
94 yıl önce “Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar memleketi olamaz. En doğru, en gerçek yol, medeniyet yoludur” diyen devrimciden feyz alanlar için, son gibi görünen yeni bir başlangıçtır sadece...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İsmi lazım değil! 15 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları