Önceki gün Radikal’de İsmail Saymaz imzalı ilginç bir haber vardı. Olay Kobani gösterileri esnasında Van’ın Çaldıran ilçesinde geçiyor. Polis, göstericileri gözaltına alıyor. Gözaltına alınanlar arasında bir zabıta memuru da var. Zabıta Abdülaziz Adıyaman, üzerinde üniforması ve elinde telsiziyle derdest ediliyor.
Polise bakılırsa telsiziyle eylemcileri yönlendiriyor. Adıyaman’a bakılırsa telsizi kapalı. Zabıtanın avukatının söylediklerine göre kalp hastası olmasına rağmen bir de karakolda dayak yiyor.
Çaldıran’ın zabıta memuru tutuklandı. Sebep? Silahlı örgüt üyeliği, görevli memura direnmek. Yeter mi? Yetmez. Bir de kasten adam öldürmekten tutuklandı.
Kimi öldürmekten?
Bilemiyoruz, çünkü gösteriler sırasında Çaldıran’da kimse öldürülmemişti.
Çaldıranlı bir zabıta memurundan Schrödinger’in kedisi çıkaran müthiş fantastik bir iklimimiz var.
Meşhur 17-25 Aralık ve TOKİ soruşturmalarına ne oldu peki?
Takipsizlik kararıyla kapatıldılar.
Ölen kimse yokken adam öldürmeden tutuklu birinin olduğu bir ülkede evlerden fışkıran ayakkabı kutusu içinde paralar olmasına rağmen de soruşturma kapatılır.
Kendi içinde tutarlı bir sistem olduğunu kabul etmemiz gerek. Hukukta önemli olan istikrardır. Hukuki güvenlik ilkesi de denir buna. Yani bir bireyin içinde yaşadığı toplumdaki hukuk kurallarını ve bunların sonuçlarını üç aşağı beş yukarı kestirebilmesi. Davranışlarımın hukuki sonuçları ne olabilir? Mesela ne yaparsam tutuklanırım, ne yaparsam tutuklanmam. Hangi soruşturma devam eder, hangisinin üzeri kapatılır. İnsan bunu biraz öngörebiliyorsa o ülkede asgari de olsa bir hukuki güvenlik var demektir.
Bizde var bence.
İktidara yakınsanız ve yolsuzlukla suçlanıyorsanız, o soruşturmanın sürmeyeceğini biliyorsunuz.
Çaldıranlı bir zabıta memuru iseniz olmayan bir cinayetten dolayı tutuklanabileceğinizi de öngörebilirsiniz. Ya da Ankara’da görülen derin devlet davasına bakalım. İddianame 19 cinayetten bahsedebilir ama bu cinayetleri işledikleri öne sürülenler tutuksuz yargılanır. Hatta duruşmalara gelmeleri bile gerekmez.
Bu da memleketimizde hukukun öngörülebilir olduğuna bir işaret. Herhalde “devlet için kurşun atıp yiyen bir şerefliyseniz” yargının size fazla dokunmayacağını tahmin edebilirsiniz.
Özetle her şey olması gerektiği gibi işlemekte.
Beş parmağın beşi eşit değildir. Bu eşitsizlikte hukuk kurallarının herkese aynı uygulanması en büyük eşitsizlik olacaktır. Bu sebeple ana hikâye bir tercihte bulunmaktır.
Bir bakan oğlu mu olacaksınız, Çaldıranlı bir zabıta memuru mu?
İktidara yakın bir işadamı mı, siyasi fikirleri olan bir üniversite öğrencisi mi?
Devlet içinde çeteleşmiş bir yapının külhanbeyi mi, yoksa iktidarı eleştiren bir gazeteci mi?
İlk seçeneklerde tutuksuz yargılanacağınız ya da soruşturmaların kapatılacağı muhtemeldir.
İkinci seçeneklerde ise devletimiz sizi bir süre misafir edecektir.
Mesele, tarafını seçme meselesidir.
Hangi hukukta yaşayacağınızı hayattaki tercihleriniz belirler.
Evinden çıkan paralara rağmen soruşturulmamak mı?
Olmayan cinayetten tutuklanmak mı?
İşte bütün mesele bu.
Olmayan Cinayetin Katili
Yazarın Son Yazıları
Tutuklu yargı
Ete doyan vatandaş balığa yöneliyor
Kimiz biz?
Trump gidiyor mu?
Milli birlik
Gemi ve kaptan
Yazık ettiniz efendiler
Krizin faturası
Trump, Erdoğan, Brunson
Brunson meselesi
Yapalım yargıda şeyini...
Orta ve Doğu Avrupa’yı gezerken
Anayasa yok
Afrika tipi başkanlık
Muhalefet partilerinin hali
Yılgınlık
Soylu ne yapıyor?
Nasıl olacak?
Demokrasi. Şimdi!
Büyük uzlaşmaya doğru
Bir hafta kala
Az kaldı
İhtimaller
Adayı alkışlamak
En tuhaf seçim
Akıldışı
Nedir bu ‘senaryo’?
Gençlik Bayramı
Tekme
Seçime damgasını vuranlar
Bir umut
T A M A M derken
Sıkıcı manifesto
Devlet imkânı
100 bin imza?
Teşhis ve tedavi
İlk tur, ikinci tur
Biraz dinlen
Geçmişin Türkiye’sinin erken seçimi
Cin şişeden çıktı