Y- Anıtkabir’de Dün...

11 Kasım 2014 Salı

Özgürlükteki ilk 10 Kasım’ı resmi törenlerden halkla buluşmaya dek tümüyle Anıtkabir’e ayırdık.
Resmi bölüm, adı üstünde, protokolün gerektirdiği kurallarla 08.45’ten 09.15’e kadar sürdü.
Anıtkabir’in halka açılmasının ardından çevre yollardan akan insanlar, ölümü anmak değil; mücadeleyi perçinlemek, duruş göstermek, kararlılığı ortaya koymak üzere yokuşu tırmanmaya başladılar. Tablo, Anıtkabir’in Aslanlıyol’unun tam karşısındaki Akdeniz Caddesi’ne açılan sokaklarını tarif ediyordu. Başkenti bilenlerin belleğinde olan sokak adlarının başında bu bölüm gelir. Bu sokakların adları şöyledir:
“Ata”, “Ordular”, “İlk”, “Hedef”, “İleri”...
Anıtkabir’in bu bölümündeki cadde ve sokak adlarını birleştirdiğinizde Atatürk’ün Büyük Taarruz’un başında söylediği, “Ordular; ilk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri” sözü çıkar.
İşte dün Akdeniz Caddesi, Atatürk’ün o sözünü bugüne taşıyordu. Ara sokaklara park etmiş otobüslerin Türkiye’nin dört bir yanından geldiği plakalarından belliydi. 05’ten 67’ye, 07’den 42’ye kadar bir çırpıda iki elin parmaklarını katlayan plaka saydık.

***

O otobüslerin içinin ne kadar coşkulu insanlarla dolu olduğunu Anıtkabir’e çıkan yokuşta ve merdivenlerde yaşadım.
AKP iktidarının ilk yıllarında halkın ulusal bayramlara ve Atatürk’ü anma toplantılarına katılımının “zoraki” olduğu ima edilir, halkın kendi isteğiyle değil de törensel gereklerin bir parçası olarak buralarda bulunduğu dillendirilirdi. Bu anlayışın ürünü olarak törenler anlamsızlaştırılmaya çalışıldı. Ancak başarılamadı. Yıllardır Anıtkabir bu anlayışa karşı tam bir Yanıtkabir niteliğine bürünüyor.
Dün de öyleydi.
Lise ve üniversite öğrencileri vardı. Bazılarıyla ayaküstü sohbet ettik. Büyük bir özgüven içindeydiler. Dahası 7., 8. sınıf öğrencileri özgün sözlerle bezenmiş Atatürk’ü anlatan korolar oluşturmuştu. Onlarla sohbet ederken şunu söyledim:
“Biz bütün gücümüzle sizin kuşaklara daha güzel bir Türkiye bırakmak için mücadele edeceğiz. Hiçbir şekilde yılmayacağız. Sonra da sorumluluklarımızı siz devralacaksınız, söz mü?”
“Sööz” diye bağırdılar, Anıtkabir’i işaret edip seslendim:
“Atatürk duymadı...”
Öyle bir “sööööz” deyişleri vardı ki...

***

Anıtkabir’e koşan herkes gençtir. Zira gençlik salt yaşa başa değil, daha çok heyecana bakar. Ve insan heyecanları kadar gençtir. Anıtkabir’deki her yaştan gençler arasında ak saçlı gençler biraz daha hüzünlüydü. Bütün yaş kuşaklarından insan olmasına seviniyorlardı ama Türkiye’nin bu halde olmasına da kahrediyorlardı. Onlarla yine ayaküstü sohbette hepimize sorumluluk düştüğünü, ne olursa olsun mücadeleyi bırakmamak gerektiğini, başarıya inanmanın dünyanın en büyük enerjisi olduğunu konuştuk.
“İyi ki varsınız” diyenlere onları da işaret ederek şu karşılığı verdik:
“İyi ki varız...”
“Sizler için çok gözyaşı döktük” diyenlere “gelecekle” karşılık verdik:
“Bundan sonraki mücadelemiz sevinç gözyaşları dökmek için...”
“Annem sizin için çok dua etmişti” diyenlere devam etmesini diledik:
“Duasını eksik etmesin, daha yapmamız gereken çok şey var...”
“İyi görünüyorsunuz” diyenlere gülümsedik:
“Yapacağımız onca iş varken, kötü olmak gibi bir lüksümüz olabilir mi?”
“Televizyonlarda daha az görünüyorsunuz” diyenlere, “Çağırdılar da çıkmadık mı” dedik.
“Eskiden çok kiloluydunuz, zayıflamışsınız” diyenlere, “yaradı” dedik!
Anadolu’da güzel bir söz vardır; umutsuzluk yalnızlıktan doğar...
Anıtkabir’de dün binlerce insan bir kez daha Atatürk’le çoğaldı.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Seçimden sonra! 26 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları