Garip İşler Bölgesi
Ergin Yıldızoğlu
Son Köşe Yazıları

Garip İşler Bölgesi

02.12.2013 02:45
Güncellenme:
Takip Et:

Tüm klişe metaforları önceki yazılarımda bazen tekrarlamak pahasına tükettikten sonra elimde bu başlıktaki yalın ifade kaldı. Ortadoğu gerçekten savaşıyla, barışıyla çok garip bir yer.

Cenevre’de ne oldu?
İran’la 5+1 (Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi üyeleri ABD, Rusya, Çin, İngiltere, Fransa ve Almanya) arasında imzalanan “Ortak Eylem Planı” garipliklere bir yenisini ekledi. Bu plan “karşılıklı güven inşa etmeye” zaman tanıyacak, altı aylık bir süreyi kapsıyor. Cenevre’de imzalanan plana göre 5+1, bu dönem boyunca bazı ekonomik yaptırımları askıya almayı, ABD’nin, İran’ın petrol ihracatını aşamalı olarak kısıtlayan uygulamasını da durdurmayı kabul ediyor. Buna karşılık İran yüzde 20 oranında yoğunlaştırdığı uranyumu yeniden seyreltecek, kimi tartışmalı arındırma etkinliklerini durduracak ve Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı uzmanlarının gelişmiş, derinleştirilmiş denetimlerini kabul edecek.
5+1 bu “anlaşmayı” tarihi bir başarı olarak niteledi. İsrail Başbakanı Natenyahu’ya göre karşımızda “tarihi bir hata” var. ABD de neocon yazarlara göre bu anlaşma Münich (Hitler’in İngiltere Başbakanı Chamberlein’i kandırdığı) anlaşmasından daha beter. Suudilere göre yeni bir “11 Eylül.” İran tarafıysa bu anlaşmayla tarihi bir eşiğin aşıldığına inanıyor.
Diğer taraftan İran karşıdevrimi öncesinde Kayhan gazetesinin editörlüğünü yapmış deneyimli yazar Amir Taheri’nin dikkat çektiği gibi, Cenevre’de imzalanan kâğıdın daha adı bile belli değil: Bu imzalanan “şey” bir “sözleşme” mi, “anlaşma” mı, “yol haritası” mı, “memorandum” mu? Bu bir uluslararası anlaşma olarak da nitelenemez çünkü 5+1, Güvenlik Konseyi’nden geçen 6 kararı kabul etmesi için İran’ı ikna etmekle görevlendirilmiş bir grup; uluslararası anlaşma yapmaya yetkili değil. Bu grubu Avrupa Birliği’nin uluslararası ilişkiler temsilcisi yönlendirdiğinden, bu “şey”in onaylanmak üzere 28 AB ülkesinin parlamentolarına sunulması da gerekebilir.
Dahası ortada aynı belgenin en az üç, hatta dört farklı versiyonu var. Biri ABD’nin, öbürü İran’ın açıkladığı versiyonlar. Rusların ve Çinlilerin versiyonlarını da okumak gerekiyor. (Ashark Al-Awsat, 29/11). Bu imzalanan belgenin öngördüğü süreç ne zaman başlayacak, nasıl ilerleyecek o da belli değil. 5+1, İran’ın atacağı adımlara bağlı, aşamalı bir süreç düşünürken İran yaptırımların imzalanan “şeyde” kapsanan kısmının hemen kalkmasını bekliyor.

Suudilerin sıkıntısı...
Suudi Krallığı sözcülerinin, 11 Eylül saldırısına katılanların çoğunun Suudi kökenli olduğunu unutarak imzalanan “şey” için “11 Eylül’den daha kötü” demeleri, 5+1 ile İran arasındaki diyalogdan çok rahatsız, hatta panik içinde olduklarını gösteriyor.
Suudi Krallığı Ortadoğu’daki dengeleri etkileme gücünü giderek yitirdiğini, ABD için eskisi kadar önemli olmadığını, petrol piyasasındaki konumunun zayıflamaya başladığını düşünerek yaşamsal bir korku duymaya başlıyor.
Suudi rejimi en yakın müttefiklerinden Mısır diktatörü Mübarek’in devrilmesini önleyemedi, ABD’yi bu konuda devreye sokamadı, sonra ABD’yi Suriye’ye müdahale etmeye ikna edemedi, askeri çözüm olasılığı da gündemden çıktı. Şimdi Suriye’de desteklediği taraf savaşı kaybediyor. Irak savaşından bu yana sürekli etkisini arttırmakta olan İran, Batı’nın iş yapmaya hazırlandığı “normal” devlet statüsüne dönmeye başlıyor. Suudi Krallığı, Irak’taki, Bahreyn’deki, kendi petrol yataklarının bulunduğu bölgedeki Şii nüfusu düşünerek sonunun yakınlaşmakta olduğunu hissediyor. Can havliyle, “İsrail İran’ı bombalamak isterse hava sahamızı açarız” gibi demeçlerle İsrail’e umut bağlıyor.
Bölgenin kulağı delik analistlerinden Keşişyan’ın gözlemlerine bakılırsa (Gulf News, 27/11), Suudiler İsrail’e umut bağlaması aslında zavallı bir durum.
İran’la Batı arasında, 2013 Mart’ından başlamak üzere, en az beş görüşme yapılmış; öyleyse süreç “reformist” başkan Ruhani’nin iktidara gelmesinden önce başlamış. Keşişyan, Associated Press’in de aktardığı gibi, görüşmelerin İsral’in bilgisi dahilinde başladığına işaret ediyor. Snowden’in, Der Spiegel’le yaptığı söyleşide doğruladığı gibi, 2008’de ABD ve İsrail’in ortak yarattığı “Stuxnet” virüsü İran’ın '6Eükleer tesislerinin santrifüj sistemini öyle sarsmış ki, İran bunları onarmamaya karar vermiş. Keşişyan “İran bundan sonra görüşmelere başlamayı kabul etti” dedikten sonra ekliyor: “İran kırk yıllık programında, artık vazgeçemeyecek kadar ilerlemiş durumda, zamanla bir nükleer güç olacak. Bu, tüm retorik ne olursa olsun, Batılı güçlerin ve İsrail’in kabul etmiş olduğu bir sonuçtur.”
Gerçekten de İsrail medyasında birçok yorumcu, Natenyahu’nun, neoconların çıkardığı tüm yaygaraya karşın, İran’la ilişkili gelişmelerden hoşnut görünüyor. Bu sırada, Mısır’daki askeri yönetimin, Gazze’ye açılan tünelleri daha önce görülmemiş bir hızla bularak yıkıyor, Sina Yarımadası’ndaki Radikal akımları temizliyor olması da İsrail’in jeopolitik konumunun güçlendiğini gösteriyor. (Danny Danon, Foreign Policy, 27/11)

‘El sallamıyor, boğuluyor’
İran’ın nükleer bomba yapmaktan vazgeçtiğini, Suriye’de siyasi bir çözüm bulma olasılığının arttığını, Mısır’da rejimin konsolide olduğunu, Batı’nın “ılımlı İslam” yanılgısının bittiğini, Suudilerin etkileri azaldıkça Selefi akımları desteklemekten vazgeçmek zorunda kalacağını düşünerek bunlara İsrail’in jeopolitik konumunun güçlendiği, kendini daha güvende hissetmeye başladığı için barış sürecine geri dönmeyi kabul edebileceği umudunu ekleyerek taşlar yerli yerine oturuyor sonucuna ulaşırsak yanılırız.
ABD’nin Irak rejimini yıkarken Ortadoğu’ya hediye ettiği Şii-Sünni savaşları tüm şiddetiyle sürüyor. Sınırları aşarak yayılan bu “yangın” Financial Times’dan David Gardner’in vurguladığı gibi Sykes- Picot sınırlarını silmeye başlıyor ama ortaya daha beter, belirsizliklerle dolu bir durum çıkıyor. (26/11)
Sınırlar, jeopolitik dengeler hızla değişirken sürdürülmesi olanaksız, Seumas Milne’in deyimiyle “tuhaf ittifaklar” oluşuyor: İran’a karşı, Siyonist İsrail ile Vahabi Suudiler yakınlaşırken Suriye rejimini devirmeye çalışan Suudiler, Arap Emirlikleri, Mısır’daki askeri rejimi destekliyor; askeri rejim Suriye’nin koruyucusu Rusya’dan silah almaya başlıyor. Bu sırada, Suriye muhalefetini destekleyen “İslamcı Türkiye”(!) Suriye rejimini destekleyen İran’la yakınlaşmaya çalışıyor. (The Guardian 27/11) Ortadoğu’dan çıkmaya başladığı rivayet edilen ABD ise aslında, çıkmak bir yana, uzaktan dengelemeye çok uygun, bu çok parçalı zeminde, az masraflı bir kalışın olanaklarını elde ediyor.  

Yazarın Son Yazıları

‘Ruh mühendisliği’

Türkiye, yıllardır siyasal İslam rejiminin “toplumsal ruh mühendisliği” projesinin baskısı altında yaşıyor.

Devamını Oku
22.12.2025
‘Erkeklik krizi’!?

Erkek fantezilerini meşrulaştıran faşist ve siyasal İslamcı ideolojilerle hesaplaşmadan algoritmaları suçlamak kolaydır ama asıl nedeni görünmez kılan politik bir kaçıştır.

Devamını Oku
18.12.2025
Birlik yoksa iktidar da yok

Sağın bu birlik refleksi, ideolojik bir tutarlılıktan değil, son derece sade bir siyasal sezgiden besleniyor: İktidarı istiyorsan yan yana duracaksın.

Devamını Oku
15.12.2025
UGS: Emperyalist-faşist moment!

ABD Ulusal Güvenlik Stratejisi’ne (UGS) bu kez emperyalizm ve faşizm kavramlarının ışığında bakacağım.

Devamını Oku
11.12.2025
2026’ya girerken: Yeni kapitalizm/ faşizm

Önümüzdeki dönem dünya siyasetini yalnızca büyük güç rekabeti değil; milliyetçi, hatta uygarlıkçı reflekslerle donanmış yeni bir “teknolojik kapitalizm” biçiminin, faşist ideolojinin küresel ölçekte (öncelikle de UGS’nin, “göç dalgaları altında kimliğini kaybeden, gerileyen uygarlık” olarak tanımladığı Avrupa’ya), dayatılması belirleyecek.

Devamını Oku
08.12.2025
2026’ya girerken militarizm ve faşizm

Pazartesi günü, 2026’ya girerken ABD ekonomisinin çok kırılgan, küresel ekonominin resesyon eşiğinde olduğunu vurgulamıştım.

Devamını Oku
04.12.2025
2026’ya girerken dünya ekonomisi

Dünya ekonomisi 2026’ya girerken resesyon sınırında (yüzde 3) yavaşlamaya devam ediyor, riskler ve büyüme önündeki engeller artıyor.

Devamını Oku
01.12.2025
‘Süreç’ gerçek değil!

“Komisyon”, hukuki, idari ve anayasal bir zeminden yoksun.

Devamını Oku
27.11.2025
‘Evrenin yeni efendileri’

The Economist 1990’larda, bir sayısında, finansallaşma başlarken 10 dev ABD bankasını kastederek “evrenin yeni efendileri” diyordu. Bu bankalar dünya borç piyasasında egemendi.

Devamını Oku
24.11.2025
Arjantin’de Milei zaferinin şifreleri

Serbest piyasa Ayetullahları sevindiler...

Devamını Oku
20.11.2025
Küresel Organize Suç Endeksi ve Türkiye

Küresel Organize Suç Endeksi’nin 2025 raporu açıklandı. Türkiye 2020’de 6.9 puanla 12. sıradayken bugün 7.2 ile 10. sıraya yükselmiş. Küresel ortalama 5.08. Bu endeks, sadece mafyanın gücünü ya da kaçakçılık hatlarını ölçmüyor; devlet içi yapılardan finansal suçlara, yargı bağımsızlığından ekonomiye sızmış suç ağlarına kadar geniş bir tabloyu ortaya koyuyor.

Devamını Oku
17.11.2025
COP30: Gel de kötümser olma

Küresel ısınma üzerine “Taraflar Konferansı” (COP30) Brezilya’da toplandı.

Devamını Oku
13.11.2025
Demokrasi ve emperyalizm

Emperyalist sistemin ABD, AB gibi merkezlerinin Türkiye gibi çevre ülkelerle ilişkilerinde demokrasi arzusu hiçbir zaman gerçek bir faktör olmadı. Bu ilişkiler her zaman çevre ülkenin ekonomik, jeopolitik açıdan kullanılabilir olma ilkesine dayandı.

Devamını Oku
10.11.2025
Mamdani, panik ve umut

Trump’ın başkanlığından hoşnut olmayanların oranı yüzde 60’ı geçti.

Devamını Oku
06.11.2025
Busan’da ‘büyük resim’

Busan’daki Trump-Şi zirvesi, yalnızca iki ülke arasındaki ticaret savaşında geçici bir ateşkes anlamına gelmiyor; aynı zamanda, 21. yüzyılın jeopolitik dengelerinde güç, liderlik gibi kavramların yeniden tanımlandığı bir döneme işaret ediyor. Zirvenin sonunda Trump’ın “12 üzerinden 10’luk bir görüşme” sözleri, Şi’nin ise “Dev gemiyi birlikte yönetiyoruz” vurgusu, ”yeni” bir durumu sergiliyor: Amerika artık “tek süper güç” değil.

Devamını Oku
03.11.2025
Noktaları birleştirmek

Gözlerimizi gerçeğe açmamız gerekiyor.

Devamını Oku
30.10.2025
Teknoloji, oligarşisi ve faşizm

Z kuşağının emeğin, doğanın, LGBTQ ve kadın haklarının değersizleştirilmesine, ırkçılığa gözetim kültürüne ve kurumsal otoriterliğe karşı zaman zaman isyana varan direnişi, yalnızca bir kuşak çatışması değil, sermayenin denetim kapasitesini sınırlayan tarihsel bir başkaldırı biçimi. Tam da bu nedenle, işletmelerinde kontrolü yitirme korkusu, teknoloji sermayesini giderek demokrasi düşmanı, hatta faşizan reflekslere sürüklüyor.

Devamını Oku
27.10.2025
İsyan ve kriz çakışmaya başladı

İsyan ve ekonomik kriz dinamikleri tarihte zaman zaman çakışıyor.

Devamını Oku
23.10.2025
Yine bir finansal krizin eşiğinde

Geçtiğimiz günlerde, Altın 4 bin dolara ulaştı, piyasalarda “Borsa aşırı değerli” uyarıları sıklaştı. Jamie Diamond, Warren Buffet gibi ünlü yatırımcılar bu durumun sürdürülemezliğine işaret ediyorlar.

Devamını Oku
20.10.2025
Gazze’de ateşkes

Gazze’de savaşın yerini alan ateşkes, ilk bakışta bir nefes alma imkânı sundu.

Devamını Oku
16.10.2025
‘Yapılamaz’ kültü (The cult of can’t)

Cuma günü, Aurelien adlı bir yazarın “The cult of can’t” başlıklı denemesine rastladım. Perşembe yazımı okumuş olanların ilgisini çekeceğini düşünerek özetliyorum.

Devamını Oku
13.10.2025
‘Aydınlanma’nın alacakaranlığında...

Kapitalizmin merkezlerinde (Anglosakson dünyada) uzun yıllar küreselleşmenin, teknolojinin (özellikle internet ve dijitalleşme) bizi “bugünden daha iyi” (özgür, demokratik, bolluk) günlere taşıyacağı anlatıldı.

Devamını Oku
09.10.2025
Bazen bir fotoğraf bin sözcüğe bedeldir

Bu kez şanslıyım, önümde iki fotoğraf var. Meclis’in açılışında ve akşamında verilen davet sırasında çekilmiş bu fotoğraflar bugünkü siyasi şekillenmenin, “sağını-solunu”, çok güzel betimliyorlar.

Devamını Oku
06.10.2025
‘Gizli (stealth) sömürgecilik’ ve Türkiye

Cumhurbaşkanının ABD ziyareti, MAPEG’in, 33 ilin topraklarını doğrudan madencilik yatırımlarına açması emperyalizm tartışmalarını yeniden canlandırdı.

Devamını Oku
02.10.2025
‘Aynanın’ öte yanında

Bilimde bazen bir sıçrama yalnızca araştırmacıların dar çevresini değil, tüm insanlığın geleceğini etkiler. 2020’de DeepMind’in geliştirdiği AlphaFold sistemi böyle bir andı.

Devamını Oku
29.09.2025
Yapay zekâ dünyayı yutuyor

“YZ dünyayı yutuyor” artık abartılı bir iddia değil.

Devamını Oku
25.09.2025
Güney Avrupa’da demokrasiye geçiş

Tsiridis’in çalışmasının en güçlü yanı, somut tarihsel analizleri belgelerle destekleyerek sivil toplumun (çoğunlukla göz ardı edilen) rolünü vurgulaması.

Devamını Oku
22.09.2025
Üzüm üzüme bakarak...

Dünya siyaseti ve ekonomisi, daha önce hiç görülmemiş bir biçimde birbirine benzeşen güç dinamikleriyle şekilleniyor.

Devamını Oku
18.09.2025
İsrail Gazze’de ne yapıyor?

Gazze’de yaşananlar, uluslararası medyada sıklıkla “çatışma”, giderek soykırım olarak tanımlansa da Prof. Jiang Xueqin olanların arkasında çok daha karanlık bir gerçeğin yattığını söylüyor.

Devamını Oku
15.09.2025
11/9/01: Nereden nereye

ABD yönetimi, yeni savunma stratejisi raporunu, (QDR2001), 11 Eylül 2001 “olayının” tozu yatışmadan açıklamıştı.

Devamını Oku
11.09.2025
Endonezya’da isyan

Endonezya, yaygın protesto gösterileriyle sarsılıyor. Başkent Cakarta’dan ülkenin dört bir yanına yayılan bu olaylar, sadece yerel bir huzursuzluk değil, aynı zamanda küresel kapitalizmin çevre ülkelerde yarattığı derin eşitsizliklerin, devlet şiddetinin bir ürünü. İsyanın temelinde rejimin tüm kilit kurumların, parlamento dahil, içini boşaltmasıyla, demokratik haklarını kaybetmekte olduklarını hisseden geniş kitlelerin tepkisi yatıyor.

Devamını Oku
08.09.2025
Küreselleşmeden sonra, üç fotoğraf

“Küreselleşme” yerini parçalanmaya bırakıyor, bir yeni-jeopolitik şekilleniyor.

Devamını Oku
04.09.2025
ABD’de faşizm ve direniş

Trump, seçim kampanyası boyunca, diktatör olmak dahil tüm arzularını açıkça söyledi. Dahası, Heritage Foundation “Project 2025” başlığı altında 900 sayfalık bir faşist devlete geçiş programı yayımladı. Bu program, devlet bürokrasisindeki özellikle de güvenlik bürokrasisindeki, “kurumsalcıları” ve “anayasalcıları” tasfiye ederek yerlerine başkana sadık olanları atamayı planlıyordu.

Devamını Oku
01.09.2025
Eski olguya yeni kavram

Uluslararası ilişkiler alanında yeni bir kavram var: “Ekonomik zorlama çağı” (Foreign Affaires).

Devamını Oku
28.08.2025
‘Yıllık yüzde 20 büyüme hızı’ ve diğer fanteziler

Peki bu “ekonomik patlama” yaşanırken, insanların yerini YZ ajanları alırken, artan çıktıyı karşılayacak, kârların gerçekleşmesine, alınacak yatırım kararlarına kaynak olacak tüketici talebi nereden gelecek?

Devamını Oku
25.08.2025
Buradan nereye?

Rejim, seçimlerde kaybettiği belediyeleri geri alıyor, CHP’li belediyelerin liderliklerini tutukluyor, CHP’de Özgür Özel liderliğini tasfiye etmeye çalışıyor.

Devamını Oku
21.08.2025
Bir gün, Spinoza sinagoga girer...

Amsterdam’da 1656 yılının temmuz ayında, 23 yaşındaki Baruch Spinoza, Avrupa’nın en güçlü sinagogunun önünde durdu, içeri girmeden derin bir nefes aldı.

Devamını Oku
18.08.2025
Başkan başkenti ‘geri almış’

ABD ekonomisinde, stagflasyon, “konut krizi” kaygıları artarken Trump, Ulusal Muhafızları, Washington DC sokaklarında konuşlandırdı...

Devamını Oku
14.08.2025
‘Hazırlıksız yakalandık’

Yaygın sıradanlaşmış, “veri hırsızlığı, sahte diplomalar (hoş değilmiş ama kazanç helalmiş), sahte imzalar” eşit (etnik) vatandaşlık topolojisi gibi çürüme semptomları üzerinde düşünürken aklıma eski bir yazımın başlığı geldi: “Hazırlıksız yakalanacağız”.

Devamını Oku
11.08.2025
Amerika’dan ithal faşizm

Köyler, dinler, mezhepler, tarikatlar, kabileler, fraksiyonlar...

Devamını Oku
07.08.2025