Yeni faşizm (25.07.2019)
Ergin Yıldızoğlu
Son Köşe Yazıları

Yeni faşizm (25.07.2019)

25.07.2019 07:30
Güncellenme:
Takip Et:

ABD, İngiltere ve Avrupa’da, gündemde yeni bir “faşist” tehlikenin olduğunu düşünenlerin sayısı giderek artıyor.

Önce Trump, şimdi Boris
Donald Trump’ın konuşmasını dinleyen kalabalığın, kongre üyesi, Somali asıllı Ilhan Omar’ın adı geçince, aniden “onu geri gönder” sloganıyla “patlaması”, Trump’ın, Hitler’i andırır biçimde “uzaklara bakarak” bir süre sloganları dinlemesi, birçok gözlemciye, 1930’ların Nürnberg meydanlarını anımsattı. Ana akım medyada ilk kez bu benzerlik vurgulandı, popülizm yerine “faşizm” sözcüğü kullanıldı, Hitler, Mussolini anımsandı.
Salı günü, Financial Times’da Gideon Rachman, “1930’lardan çıkarılacak derslerden” söz ediyordu. Çünkü ırkçılığı, milliyetçi duyguları istismar etmedeki becerisi, Brexit sürecinde birçok kez kanıtlanmış, bir demagog, adeta ikinci bir Trump, Boris Johnson Muhafazakâr Parti’nin başkanlık seçimlerini kazanmıştı, başbakan oluyordu.
Rachman’ın 1930’lardan, çıkarılacak dersin, soğukkanlı, olgun, “bu da geçer” tutumunu benimsemek değil, telaşa ve paniğe kapılmak olduğunu düşünüyordu. Türkiye deneyimi de bu dersi doğruluyor. Liberallerin, siyasal İslama ilişkin, “iktidara gelince normalleşir” tavrı iflas etti. “Gezi olayı” iktidarı kökünden sarstı.
Trump’ın dört siyah kadın senatöre yönelik, “hep eleştiriyor, sevmiyorsa gidebilir” sözleri benim aklıma TV dizisi “Babylon Berlin”deki bir sahneyi getirdi. Faşizm öncesinde geçen dizinin iki sezonunu adeta korku filmi izler gibi izlemiştim.
Dizinin 2. sezonunda bir sahnede, içişleri bakanı, genelkurmay başkanı, başsavcı, Berlin emniyet müdürü, Versay Antlaşması’nı ihlal eden olayları tartışıyorlardı. Bir aşamada, sanırım genelkurmay başkanı, Berlin emniyet müdürüne, bırakın da buna ülkenin gerçek sahipleri karar versindeyiverdi. Emniyet müdürü de (Yahudiydi) başını önüne eğdi, sustu.
Trump, Amerika’yı en şiddetli dille, abartarak, yalan söyleyerek eleştiriyor. Ancak, dört senatör siyah kadına gelince, bu eleştiri hakkı ortadan kalkıyor. Dün Alman değilsen, bugün beyaz değilsen eleştirme hakkın olmuyor. Diğer bir deyişle, “saf, özgün” olduğu varsayılan gruptan (erkek egemen: ırk, din, ulusümmet) değilsen susman gerekiyor.

Genel seçimler ve meclis yoluyla
Faşizm, 1930’larda iktidara gelir, rejimini inşa etmeye girişirken, ilk iş olarak parlamenter düzeni yıkıyordu. Bugün faşizm, projesini, parlamenter sistemi kullanarak inşa ediyor. Faşizm bugün, yasaları değiştiriyor, devlet aygıtının içine yerleşiyor; toplumda egemen hukuk ve “hakikat rejimi”, “disiplin ve cezalandırma” araçları ve yöntemleri değişiyor, hatta keyfileşiyor. Muhaliflerin, “saf, özgün” olduğu varsayılan gruptan olmayanların üzerindeki simgesel, fiziki şiddet giderek artıyor.
Faşist lider, hareket bu “devrimi” ekonomik, siyasi jeopolitik krizlerin bireylerde yarattığı korkuyu ve öfkeyi, soyut bir “sisteme”, onun “seçkinlerine”, “saf özgün grubu” kirleten “öteki”ye, çoğu zaman komplo teorileri, paranoya aracıyla kanalize ederek başarıyor.
Bugün faşizmin parlamenter sistemi yıkmadan yükseliyor olması, 1930’lara kıyasla çok daha büyük bir tehlike oluşturuyor.
Birincisi, faşizm, ABD ve Avrupa’da hemen aynı dili kullanarak, yine bir ortak “öteki”, ABD’de ek olarak içeride (muhalefet) ve dışarıda (Çin) yeni “kızıl tehlike” üzerinden “Hıristiyan uygarlığı” çapında inşa etmeyi amaçlıyor. Bugün uluslararası düzeyde kabul gören Steve Bannon, Jordan Peterson gibi güçlü entelektüelleri de var.
İkincisi, teknolojik gelişmelerin düzeyi, izleme, yüz - ses tanıma veri toplama araçlarının, sokaklardan işyerlerine hatta evlerin içine kadar girmeye başlaması, Orwell’in 1984 romanındakinin çok üzerinde bir kontrol, bireyi veriye indirgeme ve yönetme sisteminin hızla yerleşmekte olduğunu gösteriyor. Bugünün faşizmi, Facebook, Google, Twitter, gibi dev şirketlerin de katkısıyla, toplumun “bilişsel haritasını” şekillendirerek yükseliyor. Bu süreç, siyasi iktidarla birleştiğinde, şekillenecek totaliter rejimin 1930’ların faşizminden çok daha bütünsel olacağını gösteriyor. Parlamenter rejim de süreci gizleyen bir örtü, tepkileri uyuşturan bir fantezi olarak işliyor.  

Yazarın Son Yazıları

2026’ya girerken Avrupa

Avrupa Birliği, 2026’ya Trump Amerika’sının ve Putin Rusya’sının basınçları altında “Birliğin bir geleceği var mı” sorusuyla giriyor. Ancak, bu sorunun cevabı öncelikle AB’nin iç çelişkilerinde, yapısal sorunlarında yatıyor.

Devamını Oku
29.12.2025
Yeni ‘model’ arayışında bir seçenek

Dünyanın ikinci büyük ekonomisi Çin’in neoliberalizmden farklı modeli, büyük güç rekabetine bakışı, “Çin mi kazanacak ABD mi” sorusunun ötesinde uzun vadeli bir stratejiyi yansıtıyor. 2026’ya girerken Çin modeli yalnızca çevre ülkelerin değil, merkez ülkelerin liderliklerinin de ilgisini çekiyor.

Devamını Oku
25.12.2025
‘Ruh mühendisliği’

Türkiye, yıllardır siyasal İslam rejiminin “toplumsal ruh mühendisliği” projesinin baskısı altında yaşıyor.

Devamını Oku
22.12.2025
‘Erkeklik krizi’!?

Erkek fantezilerini meşrulaştıran faşist ve siyasal İslamcı ideolojilerle hesaplaşmadan algoritmaları suçlamak kolaydır ama asıl nedeni görünmez kılan politik bir kaçıştır.

Devamını Oku
18.12.2025
Birlik yoksa iktidar da yok

Sağın bu birlik refleksi, ideolojik bir tutarlılıktan değil, son derece sade bir siyasal sezgiden besleniyor: İktidarı istiyorsan yan yana duracaksın.

Devamını Oku
15.12.2025
UGS: Emperyalist-faşist moment!

ABD Ulusal Güvenlik Stratejisi’ne (UGS) bu kez emperyalizm ve faşizm kavramlarının ışığında bakacağım.

Devamını Oku
11.12.2025
2026’ya girerken: Yeni kapitalizm/ faşizm

Önümüzdeki dönem dünya siyasetini yalnızca büyük güç rekabeti değil; milliyetçi, hatta uygarlıkçı reflekslerle donanmış yeni bir “teknolojik kapitalizm” biçiminin, faşist ideolojinin küresel ölçekte (öncelikle de UGS’nin, “göç dalgaları altında kimliğini kaybeden, gerileyen uygarlık” olarak tanımladığı Avrupa’ya), dayatılması belirleyecek.

Devamını Oku
08.12.2025
2026’ya girerken militarizm ve faşizm

Pazartesi günü, 2026’ya girerken ABD ekonomisinin çok kırılgan, küresel ekonominin resesyon eşiğinde olduğunu vurgulamıştım.

Devamını Oku
04.12.2025
2026’ya girerken dünya ekonomisi

Dünya ekonomisi 2026’ya girerken resesyon sınırında (yüzde 3) yavaşlamaya devam ediyor, riskler ve büyüme önündeki engeller artıyor.

Devamını Oku
01.12.2025
‘Süreç’ gerçek değil!

“Komisyon”, hukuki, idari ve anayasal bir zeminden yoksun.

Devamını Oku
27.11.2025
‘Evrenin yeni efendileri’

The Economist 1990’larda, bir sayısında, finansallaşma başlarken 10 dev ABD bankasını kastederek “evrenin yeni efendileri” diyordu. Bu bankalar dünya borç piyasasında egemendi.

Devamını Oku
24.11.2025
Arjantin’de Milei zaferinin şifreleri

Serbest piyasa Ayetullahları sevindiler...

Devamını Oku
20.11.2025
Küresel Organize Suç Endeksi ve Türkiye

Küresel Organize Suç Endeksi’nin 2025 raporu açıklandı. Türkiye 2020’de 6.9 puanla 12. sıradayken bugün 7.2 ile 10. sıraya yükselmiş. Küresel ortalama 5.08. Bu endeks, sadece mafyanın gücünü ya da kaçakçılık hatlarını ölçmüyor; devlet içi yapılardan finansal suçlara, yargı bağımsızlığından ekonomiye sızmış suç ağlarına kadar geniş bir tabloyu ortaya koyuyor.

Devamını Oku
17.11.2025
COP30: Gel de kötümser olma

Küresel ısınma üzerine “Taraflar Konferansı” (COP30) Brezilya’da toplandı.

Devamını Oku
13.11.2025
Demokrasi ve emperyalizm

Emperyalist sistemin ABD, AB gibi merkezlerinin Türkiye gibi çevre ülkelerle ilişkilerinde demokrasi arzusu hiçbir zaman gerçek bir faktör olmadı. Bu ilişkiler her zaman çevre ülkenin ekonomik, jeopolitik açıdan kullanılabilir olma ilkesine dayandı.

Devamını Oku
10.11.2025
Mamdani, panik ve umut

Trump’ın başkanlığından hoşnut olmayanların oranı yüzde 60’ı geçti.

Devamını Oku
06.11.2025
Busan’da ‘büyük resim’

Busan’daki Trump-Şi zirvesi, yalnızca iki ülke arasındaki ticaret savaşında geçici bir ateşkes anlamına gelmiyor; aynı zamanda, 21. yüzyılın jeopolitik dengelerinde güç, liderlik gibi kavramların yeniden tanımlandığı bir döneme işaret ediyor. Zirvenin sonunda Trump’ın “12 üzerinden 10’luk bir görüşme” sözleri, Şi’nin ise “Dev gemiyi birlikte yönetiyoruz” vurgusu, ”yeni” bir durumu sergiliyor: Amerika artık “tek süper güç” değil.

Devamını Oku
03.11.2025
Noktaları birleştirmek

Gözlerimizi gerçeğe açmamız gerekiyor.

Devamını Oku
30.10.2025
Teknoloji, oligarşisi ve faşizm

Z kuşağının emeğin, doğanın, LGBTQ ve kadın haklarının değersizleştirilmesine, ırkçılığa gözetim kültürüne ve kurumsal otoriterliğe karşı zaman zaman isyana varan direnişi, yalnızca bir kuşak çatışması değil, sermayenin denetim kapasitesini sınırlayan tarihsel bir başkaldırı biçimi. Tam da bu nedenle, işletmelerinde kontrolü yitirme korkusu, teknoloji sermayesini giderek demokrasi düşmanı, hatta faşizan reflekslere sürüklüyor.

Devamını Oku
27.10.2025
İsyan ve kriz çakışmaya başladı

İsyan ve ekonomik kriz dinamikleri tarihte zaman zaman çakışıyor.

Devamını Oku
23.10.2025
Yine bir finansal krizin eşiğinde

Geçtiğimiz günlerde, Altın 4 bin dolara ulaştı, piyasalarda “Borsa aşırı değerli” uyarıları sıklaştı. Jamie Diamond, Warren Buffet gibi ünlü yatırımcılar bu durumun sürdürülemezliğine işaret ediyorlar.

Devamını Oku
20.10.2025
Gazze’de ateşkes

Gazze’de savaşın yerini alan ateşkes, ilk bakışta bir nefes alma imkânı sundu.

Devamını Oku
16.10.2025
‘Yapılamaz’ kültü (The cult of can’t)

Cuma günü, Aurelien adlı bir yazarın “The cult of can’t” başlıklı denemesine rastladım. Perşembe yazımı okumuş olanların ilgisini çekeceğini düşünerek özetliyorum.

Devamını Oku
13.10.2025
‘Aydınlanma’nın alacakaranlığında...

Kapitalizmin merkezlerinde (Anglosakson dünyada) uzun yıllar küreselleşmenin, teknolojinin (özellikle internet ve dijitalleşme) bizi “bugünden daha iyi” (özgür, demokratik, bolluk) günlere taşıyacağı anlatıldı.

Devamını Oku
09.10.2025
Bazen bir fotoğraf bin sözcüğe bedeldir

Bu kez şanslıyım, önümde iki fotoğraf var. Meclis’in açılışında ve akşamında verilen davet sırasında çekilmiş bu fotoğraflar bugünkü siyasi şekillenmenin, “sağını-solunu”, çok güzel betimliyorlar.

Devamını Oku
06.10.2025
‘Gizli (stealth) sömürgecilik’ ve Türkiye

Cumhurbaşkanının ABD ziyareti, MAPEG’in, 33 ilin topraklarını doğrudan madencilik yatırımlarına açması emperyalizm tartışmalarını yeniden canlandırdı.

Devamını Oku
02.10.2025
‘Aynanın’ öte yanında

Bilimde bazen bir sıçrama yalnızca araştırmacıların dar çevresini değil, tüm insanlığın geleceğini etkiler. 2020’de DeepMind’in geliştirdiği AlphaFold sistemi böyle bir andı.

Devamını Oku
29.09.2025
Yapay zekâ dünyayı yutuyor

“YZ dünyayı yutuyor” artık abartılı bir iddia değil.

Devamını Oku
25.09.2025
Güney Avrupa’da demokrasiye geçiş

Tsiridis’in çalışmasının en güçlü yanı, somut tarihsel analizleri belgelerle destekleyerek sivil toplumun (çoğunlukla göz ardı edilen) rolünü vurgulaması.

Devamını Oku
22.09.2025
Üzüm üzüme bakarak...

Dünya siyaseti ve ekonomisi, daha önce hiç görülmemiş bir biçimde birbirine benzeşen güç dinamikleriyle şekilleniyor.

Devamını Oku
18.09.2025
İsrail Gazze’de ne yapıyor?

Gazze’de yaşananlar, uluslararası medyada sıklıkla “çatışma”, giderek soykırım olarak tanımlansa da Prof. Jiang Xueqin olanların arkasında çok daha karanlık bir gerçeğin yattığını söylüyor.

Devamını Oku
15.09.2025
11/9/01: Nereden nereye

ABD yönetimi, yeni savunma stratejisi raporunu, (QDR2001), 11 Eylül 2001 “olayının” tozu yatışmadan açıklamıştı.

Devamını Oku
11.09.2025
Endonezya’da isyan

Endonezya, yaygın protesto gösterileriyle sarsılıyor. Başkent Cakarta’dan ülkenin dört bir yanına yayılan bu olaylar, sadece yerel bir huzursuzluk değil, aynı zamanda küresel kapitalizmin çevre ülkelerde yarattığı derin eşitsizliklerin, devlet şiddetinin bir ürünü. İsyanın temelinde rejimin tüm kilit kurumların, parlamento dahil, içini boşaltmasıyla, demokratik haklarını kaybetmekte olduklarını hisseden geniş kitlelerin tepkisi yatıyor.

Devamını Oku
08.09.2025
Küreselleşmeden sonra, üç fotoğraf

“Küreselleşme” yerini parçalanmaya bırakıyor, bir yeni-jeopolitik şekilleniyor.

Devamını Oku
04.09.2025
ABD’de faşizm ve direniş

Trump, seçim kampanyası boyunca, diktatör olmak dahil tüm arzularını açıkça söyledi. Dahası, Heritage Foundation “Project 2025” başlığı altında 900 sayfalık bir faşist devlete geçiş programı yayımladı. Bu program, devlet bürokrasisindeki özellikle de güvenlik bürokrasisindeki, “kurumsalcıları” ve “anayasalcıları” tasfiye ederek yerlerine başkana sadık olanları atamayı planlıyordu.

Devamını Oku
01.09.2025
Eski olguya yeni kavram

Uluslararası ilişkiler alanında yeni bir kavram var: “Ekonomik zorlama çağı” (Foreign Affaires).

Devamını Oku
28.08.2025
‘Yıllık yüzde 20 büyüme hızı’ ve diğer fanteziler

Peki bu “ekonomik patlama” yaşanırken, insanların yerini YZ ajanları alırken, artan çıktıyı karşılayacak, kârların gerçekleşmesine, alınacak yatırım kararlarına kaynak olacak tüketici talebi nereden gelecek?

Devamını Oku
25.08.2025
Buradan nereye?

Rejim, seçimlerde kaybettiği belediyeleri geri alıyor, CHP’li belediyelerin liderliklerini tutukluyor, CHP’de Özgür Özel liderliğini tasfiye etmeye çalışıyor.

Devamını Oku
21.08.2025
Bir gün, Spinoza sinagoga girer...

Amsterdam’da 1656 yılının temmuz ayında, 23 yaşındaki Baruch Spinoza, Avrupa’nın en güçlü sinagogunun önünde durdu, içeri girmeden derin bir nefes aldı.

Devamını Oku
18.08.2025
Başkan başkenti ‘geri almış’

ABD ekonomisinde, stagflasyon, “konut krizi” kaygıları artarken Trump, Ulusal Muhafızları, Washington DC sokaklarında konuşlandırdı...

Devamını Oku
14.08.2025