Çeşitli intihar yolları vardır. Köprüden atlamak, haplar içmek, silahla kendini vurmak, trenin altına atlamak veya kendini asmak en bilinenleridir. Bunların da artıları eksileri tartışılır. Mesela hap almanın sanılanın tersine çok zor ölüm getirdiği söylenir. Bunları deneyip canlı kalmak kolay değildir. Bu nedenle bu araştırmayı derinleştirmenin yolu daha çok bilim adamlarının verilerinden geçer.
“Bu saçma paragraf da nereden çıktı” diyorsanız, başlığa bakın! Türkiye’de AKP’den kurtulmak isteyen sözde muhaliflere bakıyoruz, ortada çok zengin(!) bir tablo var. Her biri parti kurmakla meşgul! Şimdi buna “Helal olsun, her biri ne kadar da çalışkan, bol parti bizi düzlüğe çıkarır” diye övgüler yağdırmamızı mı bekliyorlar?
Bu sorumsuz tavırlar, insanları umutsuzluğa sürüklüyor. AKP’den şikâyet edenlere hep hatırlatırım: 1994’te DSP-CHPSHP liderleri, birleşme veya ortak aday çıkarma veya alan paylaşma önerilerimizi kabul edecek kadar özverili “devlet adamları” olsalardı, Erdoğan- Gökçek efsaneleri hiç başlamamış olacaktı. Solun (ve sağın!) 12 Eylül sonrası yaşadığı bölünmeler, Türkiye’de zaten siyasetin yörüngesini altüst etti. Daha da acısı, belli ki kimse bundan ders almadı! Herkes en taze intiharını hazırlamakla meşgul!
İsteyen kendi intiharından sorumludur. Belki yakın çevresi veya tesadüfler dışında kimse bunu engelleyemez. Ama burada durum çok farklı: Bu insanlar, halkı da intiharlarına sürüklemeye çalışıyorlar! İşte en kabul edilemez nokta bu. İsteyenin kendini dev aynasında görüp büyük kurtarıcı olarak niteleme hakkı vardır. Ama bu zor günlerde, kimsenin halkı kandırma hakkı yoktur. Bunu denedikleri zaman da başkalarının tutarsızlıklarını deşifre etmesine kızmaya hakları kalmaz.
Türkiye’de mesela CHP yönetiminden mutlu olmayan Atatürkçü-ulusalcı bir grup var. Her ne kadar hiçbir şekilde solun bölünmesini istemesem de alternatif bir görüşün 4. parti olarak yüzde 10 barajını aşması halinde AKP’nin ciddi bir yara alabileceğini bu sütunda Hakan Bayrakçı’nın analizi olarak aktarmıştım. İyi de mesela bu hedefle -veya daha büyük rüyalarla- CHP’den ayrılan Emine Ülker Tarhan, (Anadolu Partisi) bilmiyor mu ki İşçi Partisi ve Öncüler Hareketi veya ‘Anayasa Toplantıları’ndan beri yurdun her yerinden ses getirmiş bir Milli Merkez de aynı hedeflerle yola çıkmış... Bu hareketlerin her biri esasında iplerin kendi elinde olduğuna inanıyor ve bu nedenle diğer oluşumları göz ucuyla süzse de kendi örgütlenme potansiyelinden şüphe duymuyor! Kimse kusura bakmasın, ama ortada yine abartılı bir “kurtarıcı” enflasyonu var! Herkes bir sonraki Che Guevara, Bülent Ecevit veya... Atatürk olma rüyalarıyla yanıp tutuşuyor!
Yeni parti kurmanın dayanılmaz hafifliği tavan yapmış durumda. Bu isimler o kadar iddialı ki sürekli yeni oluşumlar kurulmaya devam ediyor. Mesela ben daha bu makaleyi aklımdan bilgisayara dökemeden sevgili Emrehan Halıcı, Elektronik Demokrasi Partisi’ni kurmuş! Eminim aynı güzel hedeflerle, “Millet eski söylemlerle uğraşırken biz gençliğe hitap eden bu yapıyla ortalığı siler süpürürüz” diyerek gerçekleştirmiştir bunu... İyi de bu partilerin her biri aynı seçmen topluluğuna olta atıyor! İstediğiniz kadar itiraz edin ama işin özü bu. Yani CHP ve bir ölçüde MHP’den biraz destek alınarak bu işler kotarılsa ve tüm bu partiler yola düşse, o zaman neler yaşanabilir biliyorsunuz umarım: Hiçbir parti yüzde 10 alıp barajı geçemeyeceği için oyları CHP’den tırtıklasa dahi, milletvekili çıkaramayacaklarından, aldıkları tüm oylar tersine AKP’ye yarar!
Bu değerli toparlayıcı-girişimciler bana diyebilir ki “iyi de biz, sağın oylarına da talibiz, bizim hedef kitleyi yanlış anlamışsın”. O zaman sağa da bakalım, orada da bol hareket var! Mesela, bağımsız Kütahya Milletvekili İdris Bal’ın kurduğu Demokratik Gelişim Partisi veya İdris Naim Şahin’in kurmakta olduğu Millet ve Adalet Partisi! Bunlar da yetmezse, Abdürrahim Karslı’nın Merkez Partisi veya kimi milliyetçilerin kurmaya karar verdiği Milli Mücadele Partisi!
Şimdi shopping mall’lar gibi patlama yapan bu partiler, önce geçmişe bakabilirler: Yeni Demokrasi Hareketi, ÖDP, Mümtaz Soysal, Vural Savaş ve Y. G. Özden’in partileri ne umutlarla kuruldu, hangi sona ulaştı? Konumuz dergi açmak olsa, belki bolluk hareketlilik getirebilir! Ama burada göldeki limitli su birikimini kana kana içeceğine kendini inandırmış kahramanlardan söz ediyoruz! Allah akıl fikir versin! Demek çocukluğumuzda okuduğumuz Teksas-Tommiks’ler, bugün fatura olarak karşımıza çıkıyor: Herkes “Çelik Blek” olmuş! Uzlaşma, ortak sepet oluşturma gibi diyalog ihtiyacı hisseden insan yok!
Muhalefete İntihar Yolları Önerileri
Yazarın Son Yazıları
İnsanlarımız şaşkın.
1970’lerde, İstanbul’da Tenis Eskrim Dağcılık Kulübü’nde eski şampiyonlarımızdan Fehmi Kızıl vardı.
CHP kurultayı, bu hafta sonu her zamanki gibi büyük bir medya ilgisi altında yaşanacak.
İddianame açıklaması yüzünden geçen hafta yazamadığım konuya hemen giriyorum.
Pek de sürpriz olmadı.
Paranın sahtesi vardır, kalpazanlar basar.
Dün Cumhuriyet Bayramımızı kutladık.
Siyaset, insanların daha iyi yaşaması için yapılır, dünyanın neresinde olursa olsun.
Trump bozulmuş, “Nasıl olur da Nobel Barış Ödülü bana verilmez?!” “Ben yedi savaş durdurdum, gidip hiçbir şeyi yapamamış birine verecekler o ödülü” deyip duruyordu.
Sinan Ateş cinayetinin dumanı tütmeye devam ederken bu cinayetin bir numaralı sanığı 90’lı yılları anımsatan bir şekilde güpegündüz öldürüldü.
Bugünlerde, Trump ve Netanyahu’nun anlaşarak Ortadoğu’ya ve Filistin’e dayattıkları yeni düzenin ve “sözde” barışın hangi hızda yaşama geçip geçemeyeceğini öğreneceğiz, tabii yeni sürprizlerle karşılaşmazsak...
Fenerbahçe Spor Kulübü’nde nöbet değişimi oldu.
Daha iki yıl önce kazanması için elimizden geleni yaptığımız, uğruna 24 saat koşturduğumuz Kılıçdaroğlu’nun, o gece kendisine umut bağlayan milyonların neredeyse tamamını karşısına alacak pasif duruşu ve agresif sessizliğiyle, Vito’larına binip kaybolmasına şahit olmak bize nasipmiş...
Türkiye, darbe günlerinde gördüğü sahneleri yaşadı.
Bunu da gördük.
Dün aldığım bu mektubu sizlerle paylaşmak istedim.
Haftada bir köşe yazısı kaleme alarak gündemi yakalamak için, şapkadan üç değil, beş tavşan çıkarmanız lazım!
Diyanet İşleri Başkanı Sayın Ali Erbaş...
Cumhuriyet Halk Partisi, tabanından ve partinin ileri gelenlerinden yapılan bütün uyarılara rağmen komisyona katıldı.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve MYK’sının bu ikazları dikkatle değerlendirmeye alacaklarına inanıyorum.
Yıl 1955, genç gazeteci Altan Öymen ve iki polis Ankara kışının ortasında…
Gündem aşırı yoğun. Ekrem İmamoğlu’na açılan en akıl almaz davalardan biri dün karara bağlandı.
Gündem belli: AKP’nin “muhalefetsiz demokrasi modeli” için yaptığı çalışmalar...
Dün, 2 Temmuz’du… 32 yıl önce yobazların 35 aydınımızı yakarak katletmesinin yıldönümü...
Özgür Özel ve Ekrem İmamoğlu sayesinde CHP’nin birinci parti konumuna yükseldiğini gören AKP, ne yapıp edip bu iki lideri durdurmak için her şeyi yaptı ve yapmaya da devam ediyor.
Aslında bu köşe yazısını kaleme almanın hiçbir anlamının olmayacağı 36 saatlik süreç yaşıyoruz...
Her ölüm dayanılmaz bir acıdır. Şayet o ölüm, kalp krizi, trafik kazası, elektrik çarpması, cinayet veya intiharla gelmiş ise insan nefes alamaz hale gelir.
Yaşam akıp giderken, siyasi olaylara karşı yorumlar -tahminlerim bazen çok emin görünseler de- altüst olabiliyor.
Hayat, iyi ve kötü olaylar arasında oluşan düğümler şeklinde akan öznel bir film gibi. Seviniyoruz, üzülüyoruz, kahroluyoruz, âşık oluyoruz, şaşırıyoruz, kâh siyasetçilere kâh en yakınlarımıza kâh tuttuğumuz takıma kızıyoruz.
Bazen içiniz tıkanır ya, nefes alamaz gibi olursunuz. Uyumak istersiniz ama uyuyamazsınız. İçiniz isyanlardadır, konuşacak kimseniz yoktur. Bütün bunları yaşarken bir de kapana kısılmış fare gibi trafikte kalmışsınızdır mesela!
Hayatı terör yüzünden kararmış aileler için acaba 12 Mayıs 2025 itibarıyla acılar son bulacak mı, yoksa bu tarih iç ve dış siyasetimizi daha da büyük kargaşaya taşıyacak kritik bir eşik mi olacak?
Sokaktaki kediden lidere kadar her yer şiddet!
Dünyanın sahte demokrasi parodileri (Trump ve ötesi)
Subianto-Nutuk-Abdullah amcamız!
Erdoğan’ın, yenilmez bir İmamoğlu’na katkıları
‘Parti devleti’ ve öncü muhalefet
Gezi ve Saraçhane farkı!
Çok "özel" bir lider, Özgür Özel
İmamoğlu ve demokrasi halka emanet
Çifte standartlar ülkesinde demokrasi mücadelesi