Aydın Engin

Şirketler Avrupası Emeğin Avrupası

27 Ocak 2015 Salı

Suyun karşı yakasında sağ iktidarlar da, sol gösterip sağ vuran iktidarlar da çöktü ve SYRİZA iktidara geldi.
Düğün bayram eden de var, karalar bağlayan da, diş bileyen de, nasıl köşeye sıkıştırırız hesabına şimdiden girişen de… Hele hele “Abartmayın. Bunlar tepki oylarıdır. Parlar ve söner” diye yürek serinletenler de…
Elbet tepki oylarıdır bu. Ama “buz soğuktur, yumurta yuvarlaktır”ı yinelemekten farksız olan bu yorumlar (yorumlar?). “Peki, neye tepkidir bu oylar” sorusunu pişkince geçiştiriveriyorlar.
Yunanistan Avro para birliğine katıldığından itibaren ülkede gözle görülür bir refah yükselmesi yaşandı. Bunu Yunanlılar da inkâr etmiyor. Ama 2008’de yaşanan küresel krizden itibaren de Yunan ekonomisi inişe geçti.
Avrupa Birliği’nin böylesi kriz durumları için tek reçetesi var: Kemerleri sıkın; kamu harcamalarını kısın…
Kemerleri sıkacak olan kim?
Halk kitleleri. Özellikle emekçi sınıflar.
Kamu harcamalarının kısılması kimleri vurur?
Halk kitlelerini. Özellikle emekçi sınıfları…
E o zaman Yunan halkının bu “tek reçeteye” itiraz etmesi mi saçmadır, etmemesi mi?
Başka türlü soralım: Her hastaya ve her hastalığa “tek reçete” yazan bir doktorun kapısını kim çalar, kim kendini ona teslim eder?
Rönesansın, daha sonra aydınlanmanın felsefi köklerinin doğduğu toprakların çocukları o tek reçeteyi reddettiler. SYRİZA adlı radikal sol koalisyona oy ve omuz verdiler.
Dünkü seçimin kısa özeti bence bu.

***

O reçetenin yazıldığı hastanenin adı: Avrupa Birliği. Başhekimi Angela Merkel. Hastanenin bugünkü (“Bugünkü” sözcüğü yerine “şimdilik” de koyabilirsiniz) sahibi de Avrupa’nın “ulusötesi şirketleri”, özellikle finans şirketleri. Bankalar, fonlar…
Aslında Avrupa’nın iki yüzünden söz ediyorum.
Bir yüzü “Maastricht Ölçütleri” diye anılıyor. AB’nin “mali anayasası” diyenler de var. Orada bütçe açığından ülkelerin borçlanma oranlarına, faizlerden fiyat politikalarına kadar bir dizi temel ve üye ülkelerin uyması zorunlu madde var. Bu maddelerin hemen hepsi de finans dünyasına ilişkin. Hepsini tek cümlede özetlersek Maastricht ölçütleri, “AB’de serbest piyasa ekonomisi geçerlidir” diyor ve başka da bir şey demiyor.
Bu Avrupa Birliği’nin bir yüzü. Yani “Şirketler Avrupası”nın yüzü…
Bir de Kopenhag ölçütleri var. AB’nin öteki yüzü. İnsan haklarını, demokrasinin olmazsa olmazlarını, hukukun üstünlüğü ilkesinin içeriğini, temel hak ve özgürlükleri belirleyen ölçütler.
Kopenhag ölçütlerine bakıp, “Bu da Emeğin Avrupasının yüzü” diyenler var.
Hayır. Yanılıyor, en azından abartıyorlar.
Kopenhag ölçütlerinin serbest piyasa ekonomisine temelden bir itirazı yok. Sadece onun vahşi kapitalizmi örten bir kılıf olarak algılanmasına ve algılatılmasına itirazı var. Mali sermayenin yüksek (yüksek?) çıkarları adına demokrasinin ırzına geçilmesini, özgürlüklerin olabildiğince kısılmasını, demokratik protestoların devlet gücü ile bastırılmasını önleyecek bir ölçütler dizisi ve dizgesi diyebiliriz.
Oysa “Emeğin Avrupası” bugünkü AB’nin özüne itiraz eden bir hedef. AB ülkelerindeki emekçi sınıfların ortak mücadelesini amaçlıyor. Henüz bebek. Duvarın yıkılmasından, sosyalist sistemin dağılmasından sonra sosyalist ideolojinin içine girdiği krizde uğradığı şiddetli kan kaybını durdurmaya çabalıyor. Köpeksiz köyde değneksiz gezen küresel finans sermayesinin dörtnala dolanmasına ve o nalların altında emekçilerin, yoksulların hunharca ezilmesine karşı çıkmaya çabalıyor. “Kâr, daha çok kâr, mümkün olduğu kadar çok kâr” amentüsüne sarılmış küresel kapitalizmin karşısına kitleleri ikna edecek bir programla çıkmanın zorlu arayışlarını ortaklaştırmaya çabalıyor. Kapitalizmin acımasızca tahrip ettiği doğayı, iklimi, ekolojik dengeleri savunmanın buluşlu, bilişli yöntemlerini üretmeye çabalıyor.
Dedik a, Emeğin Avrupası henüz bir bebek. Avrupa Sol Partisi’nin, Avrupa Yeşillerinin, İskandinavya’nın Yeşil-Sol hareketlerinin çabalarıyla serpilip gelişen gürbüz bir bebek.
SYRİZA’yı bu bağlamda değerlendirmek bana pek doğru geliyor. SYRİZA o bebeği, Emeğin Avrupasını besleyen, beşiğini hazırlayan, üşümesin diye üstünü örten, bebeği boğmak için fırsat kollayanların önüne dikilen siyasal hareketlerin suyun öte yakasında boy veren bir halkası…
Darısı suyun bu yakasına deyip bu yazıyı noktalayalım. Nasıl olsa gelecek günlerde daha çok SYRİZA yazacağız.
İspanya SYRİZA’sını, Portekiz SYRİ- ZA’sını, İtalyan SYRİZA’sını…
Kim bilir belki de Türkiye SYRİ- ZA’sını…



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

25 ay 13 gün sonra 16 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları