Türkiye’nin Doğu sorunu: Bu bir ‘Kürt reformu’ mu?
Feridun Andaç
Son Köşe Yazıları

Türkiye’nin Doğu sorunu: Bu bir ‘Kürt reformu’ mu?

05.12.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

Yıllardır “sorun” olarak, temcit pilavı gibi ısıtılıp duran Kürt realitesi palyatif öneriler, siyasi manevralarla bugüne kadar taşındı. Ama hiç kimse Kürt nüfus oranının yoğun olduğu bölgelerde “reform” yapalım önerisinde bulunmadı nedense! Örneğin; toprak reformu, bölgesel eğitim, ekonomik yatırımlar vb.

Üniter yapıyı bozma tehdidinde bulunan “örgüt” sonuçta birtakım dayatmalarla devleti masaya çekti. Ortadoğu’nun şu anki gerçeği de buna zemin hazırladı.

Bir bakıma “örgüt” fırsatçılık yaparak, o “uygun zaman”da bir “İmralı süreci” dayatmasında bulunarak “pay almak” gibi bir gündemle mevcut siyasi otoriteyi dize getirmek derdinde.

Hatırlayalım, 1878 Berlin Antlaşması’ndaki Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da yaşayan Ermeni toplumu için yazılan maddeleri.

Bu kongreye katılan delege başkanı, II. Abdülhamit’e, dayatılan maddelerin vahametinden söz ederken padişahın yanıtı şudur:

“Siz imzalayın, nasılsa hiçbirini yapmayacağız!”

1878-1923 dönemine baktığımızda o istenen reformlar yapılmadığı için ardı ardına ayaklanmalar gelir. 1909 Adana katliamı ise bunun trajik örneğidir. Bunların ardı arkası kesilmez.

1915-1918 katliamları sorunu bir başka boyuta taşır elbette.

Yıkımı istenen imparatorluk, İttihat ve Terakki yöneticilerinin elinde “Yeni Türkiye”yi kurma hayaline “kurban” edilir. Bunu, yani “ulus-devlet”i kurmayı beceremeyen İttihatçılar; Almanların desteği ve Dünya Siyonist Örgütü’nün “diplomatik” katılımıyla “tehcir”i uygulamaya koyar.*

İttihatçıların politikaları bu konuda çok açıktır: Osmanlı’nın çöküşünün önüne geçebilmek için “en uygun yolun” “ulusçuluk”, yani bir bakıma İslamcılığın, Osmanlıcılığın ve Batıcılığın kurtarıcı olamayacağı düşünülerek Türkçülüğe yönelirler.

1913 sonrası, İttihat ve Terakki iktidarını da buna göre düzenleme çabaları, özellikle ideologları Ziya Gökalp’ın teorileri de bir kurtuluş getiremediği gibi, yıkımı hızlandırır.

Ermeni reformlarının yapılamaması kargaşanın önünü açtığı gibi bu da ulus-devletin inşasında en büyük engel görülen Ermeni nüfusun çoğunluğunu gözden çıkarmaya yöneltir İttihatçıları. Her ne nedenle olursa olsun onların kalkışması bir “tehlike” olarak görülür.

Ötede ise “sadık millet” görülen Kürtlerin varlığı, “ulusal uyanış”a hazır olmadıkları için, Müslüman kimliklerinin içinde uyuşmayı/paylaşmayı/ kabullenmeyi öngörür. Kurulan Hamidiye Alayları (1891), Aşiret Mektebi (Mekteb-i Aşiret-i Hümayun, 1892) bir gösterge.

Osmanlı’da birçok Kürt isyanı olsa da İttihatçılar dönemindeki isyanlara baktığımızda, özellikle Rusya destekli Bitlis ayaklanması (1914) kanlı bir biçimde bastırılır. Ama bunu izleyen isyanlarda giderek Kürt milliyetçiliği ön plana çıktığı için, çıkarılan “Takrir-i Sükun Kanunu” (1925) ile cezalandırma yöntemi kullanılır. Ermenilere uygulanan “sevk ve iskân” yerine yurtiçinde “sürgün ve göç” reva görülür Kürtlere.

Bu konudaki savım şudur: Eğer Kürtler Hıristiyan olsalardı; ihtimal ilk “tehcir” onlara uygulanacaktı. “Uyumlu”, “sadık vatandaş” (!) konumları onları bugüne taşıdı.

Gelin görün ki İngiliz ve Amerikan emperyalizmi bu süreçte hiç de boş durmadı. Ortadoğu’yu yeniden “dizayn” etmek çabası bölgedeki Kürtlere yeni misyon yükledi. Bu yeni bir olgu/proje değildir.

1946’da Sovyetler Birliği desteğiyle kurulan Mahabad (Kürt) Cumhuriyeti, bir yıl içinde yıkılır. Nedense, Batılı güçlerin itirazıyla karşılaşan Kürtler, aşiret kavgaları yerine bölüşmeyi seçer. Bu da orada, Kürt-Azeri ve İran ilişkilerinde birtakım reformları kaçınılmaz kılar.

Başa dönecek olursak Türkiye Kürtlerinin bu denli gündemleştirilmesinde belirleyici olan “örgüt”ün niteliği/neden/niçin kurulduğuna burada değinmek istemem. Ama bugün “çözüm süreci” diye ısıtılan nedir? Bir antlaşma mı imzalanıyor İmralı’yla? Adı acaba 2025 İmralı Antlaşması mı? Bunun içeriğinde ne/ler var? Taraflar kimler?

Yoksa, gerçekleşen, bu bir “Kürt reformu” mu?

Şimdilik bunu sormak istiyorum; ilgili ve yetkililere.

---

* Bu konuda Serol Teber’in “Tutunamayanlar’ın Politik Psikolojisi” (2014, Okuyanus Yay., 370 s.) kitabına göz atmanızı isterim.

Yazarın Son Yazıları

Türkiye’nin Doğu sorunu: Bu bir ‘Kürt reformu’ mu?

Yıllardır “sorun” olarak, temcit pilavı gibi ısıtılıp duran Kürt realitesi palyatif öneriler, siyasi manevralarla bugüne kadar taşındı.

Devamını Oku
05.12.2025
Kendi sesini bulmak

- Bu yazıyı bekleyen okuryazara

Devamını Oku
21.11.2025
Farkında olmak da erdemdir!

Bir çıyanı kınayamam.

Devamını Oku
07.11.2025
‘Labirent’ neyi anlatır?

Amin Maalouf, bir dünya romancısı.

Devamını Oku
24.10.2025
Suçlar, suçlular, müritler

Baştan başlayalım dilerseniz.

Devamını Oku
10.10.2025
Yazı yordamı

Her şey bir şeydir, belki de!

Devamını Oku
26.09.2025
Karanlığınız kadarsınız!

Borges, kendi körlüğünden söz ederken şunu diyordu...

Devamını Oku
12.09.2025
‘Ah, bu sessizliği anlat!’

'Nefes almak isteyen okur için...'

Devamını Oku
29.08.2025
Çürümenin göstergeleri

Türkiye’nin bugünkü gerçeği birçok açıdan irdelenmeye değer.

Devamını Oku
15.08.2025
Türkiye’den çürüme manzaraları: (1) Sayın dolandırıcı!

Size hanımefendi ya da beyefendi demeyeceğim çünkü siz bir hırsız, bir dolandırıcısınız!

Devamını Oku
01.08.2025
İroni değil, gerçek!

Bugün size, Anadoluhisarı’ndaki Şeyhülislam Yasincizâde Abdülvehhap Bey Yalısı’nda bir sabah kahvaltısında buluştuğum Ali Rıza Bozkurt ile yaptığımız uzun sohbetten söz etmek istiyorum.

Devamını Oku
18.07.2025
Cicero’nun cesareti var mı?

Lucius Cornelius Sulla dönemi; Roma’nın yozlaşmaya, siyasal erkin de çürümeye başladığı bir dönemdir.

Devamını Oku
04.07.2025
Geleceği kurmak için: Kütüphane

Şunu hemen söyleyeyim ki kütüphanem ile oldukça özel belgeler barındıran arşivimin bazı “açgözlü sahaflar”ın eline düşebileceği düşüncesinden dolayı endişeliyim!

Devamını Oku
20.06.2025
Aydınlanma nerede başladı, değişim nereye kadar?

Köy Enstitüleri bir uyanış hareketiydi. Tarım toplumu olan Türkiye’nin kırsal kalkınmasıyla değişim dönüşüme uğrayabileceğinin ilk hamlelerindendi.

Devamını Oku
06.06.2025
Kendimizi unutmamak için

Annem öldü.

Devamını Oku
23.05.2025
Benim İstanbul çağım

Benim İstanbul çağım

Devamını Oku
09.05.2025
‘Çıkar oyunu’ mu, ‘uzlaşma’ mı?

‘Çıkar oyunu’ mu, ‘uzlaşma’ mı?

Devamını Oku
25.04.2025
Hayal değil, gerçek!

Hayal değil, gerçek!

Devamını Oku
11.04.2025
Sen beni dönüştür

Sen beni dönüştür

Devamını Oku
28.03.2025
‘Milliyetçi Türkiye mi?’ MHP nerede duruyor?

‘Milliyetçi Türkiye mi?’ MHP nerede duruyor?

Devamını Oku
14.03.2025
Görebilseniz eğer...*

Görebilseniz eğer...*

Devamını Oku
25.02.2025
Bir Naomi Klein bakışı: Yeni dünya düzeni ve ikizleşme

Bir Naomi Klein bakışı: Yeni dünya düzeni ve ikizleşme

Devamını Oku
11.02.2025
Çaltıözü’de sabah

Çaltıözü’de sabah

Devamını Oku
28.01.2025
Kendi ‘kör kuyu’larımız

Kendi ‘kör kuyu’larımız

Devamını Oku
14.01.2025
Uğultulu zamanlar

Uğultulu zamanlar

Devamını Oku
31.12.2024
‘İlgilen ve ilişkilen’dir

‘İlgilen ve ilişkilen’dir

Devamını Oku
17.12.2024
‘Sen bana neler öğrettin?’

‘Sen bana neler öğrettin?’

Devamını Oku
03.12.2024
Anlatısız toplum

Anlatısız toplum

Devamını Oku
19.11.2024
‘Karanlık zamanlar’dan geçerken

‘Karanlık zamanlar’dan geçerken

Devamını Oku
05.11.2024
Bahçe, portakal çiçekleri yaseminler

Bahçe, portakal çiçekleri yaseminler

Devamını Oku
22.10.2024
Edebi buluşmaların anlamı

Edebi buluşmaların anlamı

Devamını Oku
08.10.2024
Kötülüğü nerede aramalı?

Kötülüğü nerede aramalı?

Devamını Oku
24.09.2024
Kapitalizmin çirkin yüzü

Kapitalizmin çirkin yüzü

Devamını Oku
10.09.2024
Oliver Sacks’tan yolu geçmek...

Oliver Sacks’tan yolu geçmek...

Devamını Oku
27.08.2024
Belleğin çağrısı

Belleğin çağrısı

Devamını Oku
13.08.2024
Üsküdar mı, Kadıköy mü?

Üsküdar mı, Kadıköy mü?

Devamını Oku
30.07.2024
Eski sözlerde, yeni bakışlar

Eski sözlerde, yeni bakışlar

Devamını Oku
16.07.2024
CHP'nin kültürle 'imtihan'ı!

CHP'nin kültürle 'imtihan'ı!

Devamını Oku
02.07.2024
Bir bahçe kurmak

Bir bahçe kurmak

Devamını Oku
18.06.2024
Bize dokunan hikâyeler...

Bize dokunan hikâyeler...

Devamını Oku
04.06.2024