Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır. Çin’in güneydoğu kıyısında yer alan Tayvan, yaklaşık 36 bin kilometrekarelik yüzölçümüyle Çin’in en büyük adasıdır. Doğal güzellikleri ve zengin kaynaklarıyla dikkat çekmektedir. Tayvan tarih boyunca Çin’in ayrılmaz bir parçası olmuştur. Bin yılı aşkın bir süredir Çin’in farklı bölgelerinden gelen halklar bu topraklarda yaşamış ve adayı birlikte geliştirmiştir. Yaklaşık 130 yıl önce Tayvan, Japonya tarafından işgal edilmiştir. 50 yıl süren sömürge yönetimi, 80 yıl önce sona ermiş, Tayvan yeniden Çin’in egemenliğine dönmüştür. Bu yıl Çin Ulusal Halk Kongresi Daimi Komitesi, 25 Ekim’i “Tayvan’ın Çin’e İadesini Anma Günü” ilan etmiştir.
Uluslararası hukuk açısından bakıldığında, 1943 yıllı Kahire Deklarasyonu ile 1945 yıllı Potsdam Deklarasyonu, Japonya’nın işgal ettiği toprakların -Tayvan dahil- Çin’e iade edilmesi gerektiğini açık biçimde hükme bağlamıştır. 25 Ekim 1945’te Taipei’de düzenlenen İkinci Dünya Savaşı’nın Çin Cephesinde Tayvan Eyaleti Teslim Töreni, Çin’in Tayvan ve Penghu Adaları üzerindeki egemenliğini yeniden tesis ettiğini ilan etmiştir. Tayvan’ın anavatana dönüşü, Çin halkının Japon saldırısına karşı direnişi ile dünya çapındaki faşizme karşı kazanılan zaferin önemli bir sonucudur. Aynı zamanda Tayvan’ın Çin’in ayrılmaz bir parçası olduğuna ilişkin tarihsel ve hukuki gerçekliğin önemli bir unsurudur.
TAYVAN’IN ÇİN’E DÖNÜŞÜ
25 Ekim 1971’de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 26. oturumunda ezici çoğunlukla kabul edilen 2758 sayılı karar, Çin Halk Cumhuriyeti’nin BM’deki tüm meşru haklarının iadesini sağlamış ve BM’de Çin’i temsil etmeye yetkili tek meşru hükümetin Çin Halk Cumhuriyeti Hükümeti olduğunu teyit etmiştir. Bu karar, Tayvan’ın da dahil olduğu bütün Çin’in BM’de kim tarafından temsil edileceğini siyasi, hukuki ve teknik açılardan kesin biçimde açıklığa kavuşturmuştur. Böylece “iki Çin”, “bir Çin bir Tayvan” veya “Tayvan’ın bağımsızlığı” iddialarına zemin kalmamıştır. Türkiye’nin bu karara verdiği destek, Türk tarafının Tayvan meselesindeki tutarlı ve doğru yaklaşımının açık bir göstergesidir. Günümüzde Çin, 183 ülkeyle “tek Çin” ilkesi temelinde diplomatik ilişkilerini sürdürmektedir. Bu ilke, uluslararası ilişkilerin temel normlarından biri haline gelmiş ve uluslararası toplumun geniş kabulünü kazanmıştır. Çin’in ulusal bütünlüğünü desteklemek hem uluslararası hukukun otoritesinin hem de İkinci Dünya Savaşı sonrasında oluşan uluslararası düzenin korunmasının doğal bir gereğidir. Bu nedenle, BM Genel Kurulu’nun 2758 sayılı Kararı’nı çarpıtmaya veya “Tayvan’ın statüsü belirsizdir” söylemini yeniden gündeme getirmeye yönelik her türlü girişimin karşılık bulması mümkün değildir.
Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, bu konuda, “Tayvan meselesi, Çin ulusunun zorluklarla karşı karşıya kaldığı bir dönemde ortaya çıkmış, ülkenin yeniden güçlenmesiyle birlikte mutlaka çözülecektir” değerlendirmesinde bulunmuştur. Çin Komünist Partisi’nin güçlü liderliği altında Çin, kalkınma ve modernleşme alanlarında önemli ilerlemeler kaydetmiş, Çin medeniyeti de yeni bir dinamizm kazanmıştır.
TÜRKİYE-ÇİN İLİŞKİLERİ
Bu kapsamlı dönüşüm, ulusal birleşme sürecini yeni bir aşamaya taşıyan sağlam bir zemin oluşturmuştur. 20-23 Ekim tarihleri arasında Pekin’de toplanan Çin Komünist Partisi 20. merkez komitesi 4. genel kurulu, Çin Komünist Partisi Merkez Komitesi’nin 15. beş yıllık ekonomik ve sosyal kalkınma planının hazırlanmasına ilişkin önerilerini müzakere edip kabul etmiş ve ülkenin önümüzdeki beş yıla yönelik kalkınma stratejisini belirleyen önemli kararlar almıştır. Genel kurulda kabul edilen öneriler, Çin’in modern bir sosyalist ülke inşasına yönelik yol haritasında iki yaka ilişkilerinin barışçıl gelişimini desteklemeyi ve ulusal birleşme sürecini ilerletmeyi temel hedeflerden biri olarak ortaya koymuştur. Bu yaklaşım, Tayvan çalışmalarının ulusun uzun vadeli kalkınma vizyonu içindeki stratejik yerini göstermektedir. Önümüzdeki dönemde iki yaka toplumları arasındaki sosyal temasların ve karşılıklı etkileşimin artması, ortak çıkarların ve duygusal bağların daha da güçlenmesine katkı sağlanacaktır.
Çin ve Türkiye, uluslararası alanda yükselen iki önemli ülkedir. Her iki ülke, kendi çıkarlarını koruma, kalkınma hedeflerini ilerletme ve uluslararası adaletin güçlendirilmesine katkı sunma konularında ortak bir anlayış paylaşmaktadır. İki tarafın, gelecek yılki Çin ile Türkiye arasındaki diplomatik ilişkilerin kurulmasının 55. yıldönümü vesilesiyle iki ülke arasındaki geleneksel dostluk ve pratik işbirliğindeki başarılar temelinde karşılıklı siyasi güveni daha da pekiştirerek ÇinTürkiye stratejik işbirliği ilişkilerini yeni bir düzeye taşımasını ümit ediyoruz.
WEİ XİAODONG
ÇİN HALK CUMHURİYETİ İSTANBUL BAŞKONSOLOSU