İran’ın Dönüşü

07 Nisan 2015 Salı

Nükleer görüşmelerinin” kahramanı dışişleri bakanı Cevat Zarif ABD’de Denver Üniversitesi’nde okumuş, 2002-2007 arasında New York’ta İran BM Büyükelçisi olarak bulunmuş…
Tahran hükümetinin kısaca en “Batılı” çehresi...
Amerikan kültürü ve kurulu düzenine öyle yakın ki, BM’deki görevinden ayrılırken Kissinger müstakbel dışişleri bakanına “Diplomasi” adlı kitabını hediye etmiş. Üzerine de “Saygı duyduğum bir hasıma” sözlerini yazmış…
Kissinger’ın Zarif’e yaptığı bu özel ithaf, Acem diplomatın 2013’te dışişleri koltuğuna oturmasıyla kriz yaratmış.
Kissenger’la muhabbeti nedeniyle “şahin”ler Zarif’i “Amerikalıların adamı” olmakla suçlamışlar.
Zarif, suçlamayı her ne kadar “Saygın hasım olmak fena bir şey mi” diye savuştursa da benzer vuruşlara şimdi çok daha açık…
Acemlerin özdeyişiyle “Atı eyerli verdik, dizginsiz aldık!”... Başka bir deyişle “kazık yedik” yakınmasında bulunan şahinlerin hedefindeki bir numaralı isim Cevat Zarif.
Nükleer anlaşmanın kesinleşeceği kritik tarih 30 Haziran’a dek daha da çok olacak…

Hamaney’den ‘zımni onay’
Ön mutabakatı, beri tarafta “Artık Ortadoğu’nun en büyük ülkesiyiz!” tezahüratıyla karşılayan coşkulu ve büyük kalabalıklar var. Terazinin hangi kefesinin ağır basacağını bu bahar ayları belirleyecek. İranlı “şahinler”, “nükleer mutabakatın” düşmanları olan İsrail ve Suudi Arabistan’la aynı yönde kürek çekerek anlaşmayı sabote etmenin tüm yollarını deneyecekler…
Dini lider Hamaney’in süreçte nerede duracağı kilit önemde. Hamaney’in şimdiye dek bir açıklama yapmaktan kaçınması “zımni onay” olarak algılanıyor. İran’ın müzakere pozisyonunun yol boyu zaten Hamaney’nin bilgisi, onayı dahilinde ilerlediği söyleniyor.
Obama’nın da 30 Haziran’a kadar Amerika’nın kendi şahinleri Cumhuriyetçilerle girdiği bilek güreşinden zaferle çıkması şart.
Üç aylık dönem çok sayıda belirsizliğe açık. Ama buraya dek gelinmesi bile tarihi hamle sayılıyor. Batı’da Obama- Kerry’nin, İran’da da Ruhani ve Zarif’in hamleyi sonuçlandıramamaları halinde kaybedecekleri öyle çok şey var ki, tüm imkânlarını “mutlu son”a seferber edecekleri açık.
İki taraf arasındaki “kader birliği”, 30 Haziran tarihine “ihtiyatlı iyimserlikle” yaklaşılmasına yol açıyor.

‘Yeni büyük oyun’
İhtiyatlı iyimserlik” haklı çıkarsa, Ortadoğu’da neler değişir?
Bu soruyu Ahmedinejad yıllarında Tahran’da büyükelçi olan bir dostuma sordum. Yanıtı şöyle oldu:
1. İran, Ortadoğu’daki tüm müzakere masalarına güçlü bir aktör olarak döner.
2. İran ekonomisi ve pazarı, petrol devleri ve çokuluslu şirketlerin yatırımlarına açılır.
3. İsrail-ABD ilişkisi değişir. İsrail’deki muhalefetin temel nedeni bu. İsrail, “İran İsrail’i yok etmek istiyor!” öcüsünü kullanarak Filistin sorununu hep gözlerden uzak tutmayı başardı. Filistin’den ne zaman söz açılsa, İsrail sürekli İran tehdidinden bahsediyordu. İsrail’in bu “İran şantajı” bertaraf edildiğinde, Filistin meselesi tekrar öne çıkabilir.
4. Suriye’de “Esad’sız Esadizm” tabir edilen çözümün kotarılmasında İran çok etkili olabilir ve Suriye krizinde uzlaşma yaratılabilir.
5. Suriye’de böyle bir uzlaşma fırsatı IŞİD’le mücadelede de yaşamsaldır. ABD halen IŞİD’le mücadelede İran’la aynı safta görünmekten tedirgin. Nükleer anlaşmanın resmi sonuca ulaşmasıyla bu rahatsızlık oratadan kalkar. Washington açısından daha az çelişkili bir durum çıkar.
Bunların hepsi büyük değişiklikler.
Nükleer anlaşma, bir nükleer anlaşmadan bu nedenle çok fazla…
Ortadoğu’da yeni “Büyük Oyun”un adı oluyor.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kılıçdaroğlu vakası 14 Nisan 2024
31 Mart’ın bahsi 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları