İki Küme, Bir Yanılsama...

09 Nisan 2015 Perşembe

Türkiye genel seçimlere giderken çok kritik bir “kavşakta”. Siyasal İslamın liderliği, entelijensiyası bu “kavşağın” anlamını çok iyi kavrıyor, buna uygun davranıyor. Aynı şeyi sosyalist ve sol liberal entelijensiya için söylemek zor.
Bu kavşakta, Türkiye toplumu kültürel, siyasi arzular ve beklentiler açısından, iki büyük (“evrensel”) kümeye bölünmüş durumdadır; Seküler Cumhuriyetçiler ve Siyasal İslamcı Restorasyoncular. Ne yazık ki bugünün gerçekliğinde bu iki kümenin dışında, bu ikisinden farklı bir üçüncü küme yoktur. Tarafsız bir üçüncü küme varmış gibi davranmak yalnızca büyük bir yanılsama değil, aynı zamanda da Siyasal İslamcı Restorasyoncu kümenin hegemonyasına hizmet eden bir “trasformismo” (o tarafa taşımak, olmazsa etkisizleştirmek) işlevini bilerek ya da bilmeyerek üstlenmek olacaktır.
Bu iki büyük kümenin ikisi de benzer (aynı değil) kapitalist sınıf ilişkilerinin üzerine otursa da iki farklı “evrensellik” anlayışının ifadesidir. Bu iki büyük kümenin kesişir gibi göründüğü noktalar, oralarda oluşturuyor izlenimi veren bazı hareket alanları aslında siyasal İslamın Restorasyon projesini destekleyen birer fantezi olmaktan öteye gidemiyorlar.
Örneğin “AKP, Erdoğan’dan kurtulsa, demokratik kurallara uysa ülke normale döner beklentisi” böyle bir fantezidir. Siyasal İslamın, önde gelen entelektüellerinin de yazılarında sergilediği gibi aslında, karşımızdaki küme, bir kültürel derinliğe, zenginliğe, tarihsel deneyime sahip bir toplumsal hareketin ifadesidir. Bu hareket Erdoğan’ın kişisel varlığını aşar, Davutoğlu’ndan başlamak üzere genişleyen bir çevreye bakıldığında, hemen karşımıza çok sayıda, yüksek kapasiteli, deneyimli, hareketin temel değerlerine sadık entelektüeller ve siyasetçiler çıkmaktadır.

Kapitalist devlet geleneğine düşman
İkincisi, Siyasal İslamcı Restorasyon, temel değerleri, sadakat beyan ettiği “hakikat rejimi” bağlamında, “demokrasi” ve Cumhuriyet kavramlarına hatta modern kapitalist devletin 200 yıllık geleneğine, en azından ilgisiz, ama daha doğrusu düşmandır. Bu düşmanlık bir cehaletin ürünü değildir, bir patolojik tahammülsüzlükten de kaynaklanmaz. Bu düşmanlık, karşısındaki şeyin kendi projesine yaşamsal bir tehdit oluşturduğunun bilincinde olmaktan kaynaklanan bir öz savunma refleksidir.
Bu iki farklı “evrensel” kümenin içlerinde, birbiriyle çatışma halinde olsalar da aynı evrenselliğe ait alt kümeler vardır. Örneğin “Cemaat”, liderlik için savaşmış ve kaybetmiş bir hareket olsa da, Siyasal İslamcı Restorasyon kümesinin içindedir. Buna karşılık, Kemalist Cumhuriyetçiler, Kürt siyasi hareketinin Cumhuriyetçileriyle on yıllardır çatışma içinde olsalar da, Seküler Cumhuriyetçi evrenselliğin kümesine aittirler. Kemalistlerle komünist hareket arasındaki ilişkiler için de benzer bir saptama yapmak olanaklıdır. Kemalistler (otoriter ulusçu ya da demokratik ulusçu), Kürt siyasal hareketi (liberal-demokrathalkçı kanatlarıyla birlikte) ve sol hareket (sosyal demokrat- halkçı ve komünist kanatlarıyla) aynı kümeye aittirler.
Diğer taraftan, Siyasal İslamcı Restorasyoncuların kümesinin içindeki tüm alt kümelerin -AKP içindeki son sarsıntılara karşın- belli bir liderlik hegemonyası altında, bir mutabakat üzerinde stabilize olduğu ve önümüzdeki seçimlere bu avantajla gireceği anlaşılıyor. Bu Restorasyoncu kümenin, alt kümelerinin toplamından daha büyük bir “güç” yaratmasına olanak veriyor. Buna karşılık, Seküler Cumhuriyetçi küme tam anlamıyla bir dağınıklık içindedir. Dahası, hem bu kümeye ait olup hem de kendilerini bu kümenin dışında sanan bazı (sol ya da sol liberal) entelektüellerin, hem öbür kümenin simgelerini, kavramlarını kullanmaktaki ısrarları, hem geçmişi değerlendirmekteki, bugünkü durumu kavramaktaki başarısızlıkları, bu dağınıklığın devam etmesine büyük katkı yapmaktadır. Bu yüzden ikinci küme bu seçimlere, alt kümeleri arasında bir sinerji yaratamadan giriyor. Gerçekten trajik!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları