Aydınlığın adı: Nazan İpşiroğlu

27 Ağustos 2015 Perşembe

Ne desem, hep eksik kalacak... Yazar, müzisyen, sanat tarihçisi, aydın, aydınlanmacı, Cumhuriyet insanı, girişimci, yapıcı, kurucu...
O sakin, gülümseyen yüzün ardında çelik gibi bir irade, ayakları yere basan bir devrimci, bir öncü, ışıklı bir ses, son güne dek karınca çalışkanlığı ve yararlı olma tutkusu...
Nazan İpşiroğlu’nu 1972’de tanımak ve o gün bugün onun tüm kitaplarından yararlanmak mutluluğuna eriştim. Sanat Dergisi’nin kuruluş günlerinde onun ve hocasıeşi Mazhar İpşiroğlu’nun evlerini ve birikimlerini biz çaylak gençlere açışını; 30 yıl sonra kurduğumuz Sanat Dergisi’nden kovulduğumuzda Nazan İpşiroğlu’nun isyanını ve bunu Akal Atilla ve benim kişisel sorunumuz olarak değil, Türkiye’nin temel sorunu olarak ele almasını, irdelemesini nasıl unutabilirim ki!

Düşünmeye çağrı
Dün sonsuzluğa uğurladığımız Nazan İpşiroğlu’nun yazdığı kitap adlarını sıralasam, bu köşeye sığmaz. Onun kitaplarının ortak yanlarını özümlemeye çalışacağım:
Nazan İpşiroğlu’nun yazdığı her kitap en kısadan söylemem gerekirse, düşünmeye bir çağrıdır. Yalnız bakmayı değil, görmeyi öğretir insana. Birbirinden kopukmuş gibi duran olaylar arasında ilişkiler, bağlar yaratan; farklı alanlar arasında köprüler kuran, aklınızdaki sorularınızı çoğaltmaya ve sizi yanıt aramaya zorlayan eserlerdir bunlar. Eleştirel düşünceye yönelik bir davet! Hayat üzerine, sanat üzerine düşünmeye odaklandıran...

Yaşamla iç içe
“Yaşamdan kopmayan düşünme, ancak duygu algılarının eğitimiyle olanaklıdır. Duygu algılarının eğitimi ise sanat eğitimi demektir” diyordu.
“Gerek felsefe ve edebiyat, gerek sanat derslerinin hem düşünme yetisini, hem de duygu algılarını geliştirici bir gizil gücü vardır, yeter ki doğru uygulansın” diyordu.
Ülkemizdeki eğitim sorunlarına eğilişi, sanatı kültür kapsamında ele alması, yaşamla iç içe değerlendirmesi, bugün çocuklarımıza neden özgür düşünmeyi öğretemediğimize eğilmesi, eleştirel düşünceye yer vermeyen toplumların mahkûm olduğu karanlık... Bunları herkesten önce Nazan İpşiroğlu dillendirdi.
Bunları dillendirirken sanatla yaşamı bir kıldı, birbirinden ayırmadı.

Eğer uygar bir ülkede...
Sevgili Nazan İpşiroğlu,
Eğer çağdaş evrensel eğitimin egemen olduğu uygar bir ülkede yaşıyor olsaydık, eğitim alanında, düşünce tarihi, kültür ve sanat alanında söyledikleriniz, önerileriniz dikkate alınır, kitaplarınız kapışılır, bizi yönetenler onlardan öğrenmeye çalışırlardı. Bu ülke daha mutlu insanların ülkesi olurdu.
Bunun için yaşam boyu çalıştınız. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nde didindiniz. Fethiye’de Yunus Nadi Kültür ve Sanat Günleri’nin mimarı oldunuz. Terörle Mücadele Kanunu mağduru çocuklara kitaplarınızı bağışladınız. Gezi Direnişlerinde gençlerin yanındaydınız. (Evrensel gazetesinin: “90 Yıllık Çapulcu” başlığı harikaydı.) AKM’nin yıkılmaması için direndiniz. Laiklik yürüyüşlerinde, haksızlığa karşı her protestoda hep yanımızdaydınız.
Sevgili Nazan İpşiroğlu, artık dinlenebilirsiniz...
Doğa düşmanlığı... Çevre bilincinin gelişmemesi... Demokrasinin yerleşememesi... Yaşamımıza egemen olan çirkinlik, hoyratlık, zorbalık, şimdi siz yoksunuz diye daha da azabilir. Ama söz veriyoruz size, mücadeleyi sürdüreceğiz!..  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları