Suriye savaşı Paris’e sıçradı

15 Kasım 2015 Pazar

Suriye’deki savaş, Avrupa’nın göbeğine, Paris’e taşındı…
Önce bunu görmek lazım: Paris’i teslim alan şiddet sarmalı herhangi bir “terör” olayı değil, bir “savaş!”
Cihat saldırılarını Hollande’ın bizzat kendisi bu sözlerle; “Bu bir savaş eylemi” diye tanımlıyor.
“Savaş eylemi”nin, “Fransa’nın içinde uzantıları olmakla beraber; dışardan kontrol edildiğini ve de Fransa’nın sınırları dışında planlandığını” söylüyor.
Henüz her şey çok taze, haberler kısıtlı ama en korkunç kayıpların yaşandığı Bataclan konser salonunda, çok sayıda izleyiciyi infaz ettikten sonra kendini patlatan kamikazelerden birinin “Bu Suriye için!” dediğini ve olay yerinde bir “Suriye pasaportunun” bulunduğunu biliyoruz.
Bunlar, Suriye’deki savaşın Paris’e taşındığı izlenimini güçlendiriyor.
Keza alınan önlemler de “savaş halindeki bir ülkede” alınan çok uç önlemleri andırıyor.
Fransa çapında bir küresel ülkenin “sınırları kapatılıyor” ve en son Cezayir savaşı yıllarında kaldığı düşünülen “OHAL” ilan ediliyor.

Işıklar kenti karardı
“Işıklar kenti Paris”in ışıkları sönüyor: Kentin simgesi olan Eyfel kararıyor…
Devlet başkanları düzeyindeki ziyaretler askıya alınıyor.
Hollande’ın G20 seferi, Ruhani’nin Paris ziyareti iptal ediliyor.
Hollande’ın “IŞİD” diye belirlediği cihatçılar düşünün ki… Paris gibi bir metropolün merkezini… Saat 21.30’dan gece yarısına dek 3 saat teslim alıyorlar.
Önce bir kafeyi tarıyorlar…
Sonra başka bir restoranı kana buluyorlar…
Eşzamanlı olarak Hollande’ın bulunduğu stadyumda bombalar patlatıyorlar…
İki başka restoranı kan banyosuna buluyorlar…
Nihayet 1500 kişilik Bataclan konser salonunu, saatlerce rehin alıyorlar.
Fransa’da bugüne dek görülen bu en kanlı eylem, çapı ve dinamiğiyle, “Mumbai saldırılarına” benzetiliyor.
2008’deki “Mumbai saldırılarında” hatırlanabileceği gibi böyle, küresel bir kentte, beş yıldızlı oteller, tanınmış bir restoran, tren istasyonu, bir polis karakolu, bir Musevi cemaati merkezi ve de iki hastane dahil olmak üzere, peşi sıra sekiz farklı merkez vurulmuştu.
O saldırılarda da son “Paris saldırıları”nda olduğu gibi çok büyük “istihbarat zaafından” bahsedilmiş; istihbarat örgütlerinin bunca kapsamlı ve geniş bir operasyonun önceden haber alamamış olmaları ciddi eleştirilere yol açmıştı.
Bu kez de işte aynı sorular soruluyor: “Fransa’ya savaş açma boyutundaki bir eylem, nasıl olur da öngörülemez? Veya kısmen de olsa engellenemez” deniyor.

Türkiye’ye baskı artar
Önümüzdeki günlerde bu konular çok tartışılacak.
Tartışılan bir başka konu, “saldırıların mesajı” olacak.
“Saldırıların mesajının ilk adresi”, statyumdaki bombaların hemen dibindeki Hollande.
Charlie Hebdo günlerinde ülkeye verdiği “birlik beraberlik” mesajları ve büyük Paris yürüyüşüyle puan toplayan Hollande, son saldırıdan darbeyle çıkıyor.
Saldırının ardından yaptığı ilk TV konuşmasında sesi titreyen ve sarsılmış görülen Fransa devlet başkanı, -başta istihbarat açığı olmak üzerekontrolü elinden kaçırmış lider izlenimi yaratıyor.
Saldırının ikinci açık adresi sıradan Fransız yurttaşları.
“Markete giderken bile korkacaksınız!” tehditleriyle göz dağı veren militanlar, Ortadoğu’daki enkazın üzerinde Avrupalıların eski korunaklı yaşamlarına devam edemeyeceklerinin sinyalini veriyorlar.
Mesajların yanında Paris’in kaçınılmaz sonuçları var…
Hepsine burada yer veremeyeceğim ancak bizim açımızdan birinci dereceden önemli sonuç; Türkiye’ye IŞİD’le mücadele kapsamında konulan baskının artması olacak.
Suriye’de bir kara harekâtı bağlamında özellikle Türkiye’ye baskı artacak.
Ve nihayet G20 gündemine ekonomiden çok Paris saldırısı ile Suriye savaşı damga vuracak.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kılıçdaroğlu vakası 14 Nisan 2024
31 Mart’ın bahsi 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları