Suudi usulü intihar

07 Ocak 2016 Perşembe

“Suudi Rejiminin Yemen’le İntiharı” başlığının ardından da “Başlık güçlü oldu ama Ortadoğu’da durum böyle başlıkları çağırıyor” notunu düşmüştüm (31/03/15). Suudi rejiminin sorunları derinleşti, bir gelecek kaygısı başladı.
Suudi rejiminin yeni yıla girerken gerçekleştirdiği, Şii din adamı Nemr’i de kapsayan 47 idam, bu kaygıların korkuya, giderek de paniğe dönüşmeye başladığını gösteriyor. Suudi rejimi, şimdilerde adeta “ölümden korkarak intihar etmeye çalışan” birine benziyor, hem de tüm Ortadoğu’yu da peşinden sürükleyerek... “Yemen bir karadeliğe dünüşebilir” derken (16/04/15), Suudi rejimi bir “karadelik” olmaya doğru gidiyor.
Gerçekten de Suudi rejimi ekonomik, demografik, jeopolitik açılardan yaşamsal sorunlarla yüz yüze. Suudi Krallığı da, iktidara yapışmak isteyen tüm diktatörlerin yaptığı gibi, kaos yaratarak halkı bir “öteki” (orada Şiiler) nefreti üzerinden, korkutmayı, sindirmeyi, etrafında toplamayı planlıyor. Şiddet kullanmayı reddeden, özgür seçimler isteyen saygın bir Şii din adamını idam ederek, mezhep savaşları ateşine petrol dökmek başka nasıl açıklanabilir.

Ekonomik, demografik
Suudi rejimi, rakiplerini üzellikle de ABD’de yeni teknolojiye dayanan üreticileri piyasadan silmek için petrolün fiyatını düşürmeye başlamıştı. Ancak petrol fiyatı düşerken Suudi rejiminin gelirleri de düşmeye başladı. Bu gerilemeye Yemen savaşının ayda 6 milyar doları bulan (yıllık 70+ milyar dolar ediyor) maliyeti de eklenince, bütçe, krallığın tarihinde ilk kez 87 milyar dolar açık verdi.
Rejim, IMF’ye göre beş yıl içinde döviz rezervlerini kurutabilecek bu açığı yönetebilmek için harcamaları kısmaya, su, elektrik, gaz gibi temel gereksinimlerin fiyatlarına verdiği desteği kaldırmayı, yabancı işçilere, kimi “hak etmeyen” vatandaşlarına yaptığı sosyal yardımları kısmayı planlıyor.
Suudi Arabistan nüfusunun yarısından fazlası 25 yaşın altında; bunlardan 4.5 milyonu iş piyasasına girmeye hazırlanıyor. Bunlara iş bulabilmek için de ekonominin bugünkünden üç kat daha hızlı büyümesi gerekiyor. Nüfusun yaklaşık yüzde 15’i artık ikinci sınıf vatandaş olarak görülmeye katlanmak istemeyen Şiilerden oluşuyor. Ülkede 8 milyondan fazla yabancı işçi var. Tasarruf önlemleriyle bu demografik şekillenme birleşince de ortaya patlayıcı bir karışım çıkıyor.

Jeopolitik...
Rejimin etrafı, Irak, Suriye ve Yemen, hatta Sina Yarımadası’nda yaşanan savaşlarla çevrili. Yemen savaşı tam anlamıyla fiyasko, Suriye’de desteklediği güçler, Suudilerin etkisi, Rus uçaklarının saldırıları altında hızla eriyor. Rejim IŞİD’e karşı Sünni devletlerden oluşan bir cephe oluşturmaya çalışırken, IŞİD’in hedefi olmaya devam ediyor.
Bölgede, kendine en büyük rakip olarak gördüğü, Şii İran rejimiyse, diplomasiyi iyi yönettiği, çok daha derin, zengin bir ekonomiye sahip olduğu için ABD, Batı ile ilişkilerini giderek geliştiriyor. Önümüzdeki aylarda, yaptırımlar kalkmaya başlayacak. Batı sermayesi İran’a girerken, İran petrolü de piyasalara dönecek.
Şii din adamı Nemr’in idamından sonra ABD ve Avrupa basınında yükselen eleştiriler, ABD’nin İran’ı destekler izlenimi veren açıklamaları, Suud rejiminin yalnızlaşmakta olduğunu gösteriyor.
Bu ortamda, ekonomik sorunların ortasında Suudi rejimi, ABD’nin, Batı’nın kendisini terk ettiğini düşünerek, panik içinde içeride baskıyı artırıyor, Şii düşmanlığını kışkırtıyor, dışarıda sonuçları belirsiz maceralara kalkışıyor. ABD ve Batı’da “bu rejim çökerse daha büyük bir felaket olur”, “bir şeyler yapmak gerekir” havası oluşuyor. Krallığı iyi bilen yorumcular, 80 yaşındaki krala, 30 yaşındaki oğluna karşı hanedanın içinden itirazların yükselmeye başladığını savunuyorlar. Suudi hanedanının “intihar ederek” ülkeyi bir “karadeliğe” dönüştürmesini engellemek açısından bir “rejim değişikliği” seçeneği olasılıklar içine girmeye başlıyor.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

AKP’de travma... 11 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları