Brexit dersleri

19 Haziran 2016 Pazar

Referandum demokrasi aracı olmaktan çıkıp katıksız popülizm aracına dönüştü.
İngiltere’nin Brexit serüveninden çıkarılacak en önemli ders bu.
İngiltere gibi yerleşmiş, köklü bir demokraside “AB üyeliği” üzerindeki bir referanduma popülist tırmanış yüzünden kan bulaşıyorsa orada artık ne “milli irade bayramı”ndan, ne gerçek katılımcılıktan bahsedilebilir.
Referanduma günler kala AB yanlısı İngiliz vekil Jo Cox’un sokak ortasında katliyle son bulan kampanya, oylama konusu “AB”den çok nefret, ırkçılık, önyargı, korku ve dezenformasyonla gündeme geldi.

Gerçekle ilgilenmiyorlar
Brexit kampanyasının “gerçek”le uzak yakın ilgili olmadığı ortaya çıktı.
Kim daha çok bağırır ve seçmen duygularını tutsak alırsa, onun sesi duyuldu.
İngiltere’nin AB’de kalmasını savunan AB yanlısı gazetecilerin hazırladığı, örneğin çok detaylı bir “InFacts/Gerçekler” sitesi var. Sözü edilen site, AB’yi ilgilendiren tüm konuları titizlikle, doğru/yanlış yönleriyle irdeliyor.
Yalanları ifşa ediyor, gerçekleri kanıtlıyor, istatistikleri veriyor. Ama “bilgi” ile kimse ilgilenmiyor.
Kamuoyunun dikkatini varsa yoksa göçmen tehdidiyle tam gaz “korku” faktörü pompalayan sağcı UKIP lideri Nigel Farage ve muhafazakârların Brexit’çi kanadının lideri Boris Johnson gibi isimler çekiyor.
“AB’den çıkalım”cılar zaten saplantılı korkularla meseleye odaklandıklarından, analizle ilgilenmiyorlar. Küreselleşmenin 1. dereceden faturasını ödeyen bu çevreler kurulu düzenin ne basınını, ne liderini muhatap alıyor, ne onların sağladığı verilere güveniyor. Ve kökten bir “ret” tavrı içine giriyorlar.
Hal böyle olunca “diyalog” ile “mantık” saf dışı kalıyor. “Retorik” boşluğu dolduruyor.
Brexit kampanyası bu yüzden desteksiz palavralar ve boş laf yarışıyla tarihe geçecek.
New York Times’ın 13 Haziran sayılı manşetinde, “Göç ve din tartışmayı ateşliyor, ana tema Türkiye” başlıklı yazı bunun tipik örneği...

Korkuluk Türkiye
Türkiye’nin ufukta olmayan üyeliğinin, AB karşıtlarınca korkuluk olarak kullanıldığını anlatan yazı; Brexit’çilerin, Ankara’nın “İslamcı radikalizmi” AB’ye taşıyan bir vektör olacağını söylediklerini kaydediyor...
Bunun sonucu olarak, Köln tipi toplu tacizler yaşanacağını söyleyerek kadınlara dehşet saçtıklarını belirtiyor...
Ve “Türk korkusunun” ilk kez açık ırkçılığa dönüştüğünü not düşüyor. “Artık bu söylenenlerin derin kodlamaya ihtiyacı yok” diyor: “Britanya’nın, çoğu düpedüz eşkıya ve refah devleti beleşçisi olan milyonlarca Türk’ün istilasında kalacağı ifade ediliyor!”
Özetle bir “level atlama” söz konusu.
Dolaylı ırkçılık “ar duvarı” çatlamasıyla aleniyete dökülmüş. Türkiye, köpürtülen ırkçılığın favori “nesnesi” olmuş.
Ne şekilde biterse bitsin, referendum sonrasında bu zehirli atmosferi geri almak, hele de Cox cinayetinden sonra mümkün olmayacak. Göçmenlere, yabancılara ve Müslümanlara açık söylemleriyle bilinen Brexit karşıtı Cox’un katli, cümle âlem tarafından bu zehirli atmosferin sonucu görülüyor.
Irkçılık, nefret, yabancı ve Müslüman korkusuyla zehirlenen atmosfer ne ki yalnız İngiltere’ye mahsus değil. Aynı iklim, paradoksal biçimde İngiltere’nin kopmak istediği Manş Denizi’nin beri yanında da mevcut.
Önceki gece Christian Amanpour’la CNN’de Brexit’i konuşan Sosyalist Enternasyonal başkanlarından Antonio Guterres’in sözleriyle bitirelim bu yazıyı:
“Hoşgörü yok oldu. Avrupa’nın uygarlığa en büyük katkısı aydınlanmaydı. Ama aydınlanma değerleri artık sorgulanıyor. Giderek rasyonal değerlerden uzaklaşıp, irasyonel-mantık dışılıkları kılavuz alıyoruz!”
Manzarayı umumiye hiç bu kadar bunaltıcı olmamıştı.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sevgiliye Mektuplar 24 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları