Aydın Engin

Futbol sirki mi, Roma arenası mı?

19 Haziran 2016 Pazar

Bir sen kalmıştın futbol üstüne yazmadık” demeyecekseniz futbol yazacağım.
Avrupa Futbol Şampiyonası oynanıyor. Henüz tek bir maç bile seyretmedim. Futbolu sevmediğimden değil, belki de pek sevdiğimden. Hele elenenler elensin, iyiler bir üst tura çıksınlar. En iyisi çeyrek finallere kalan sekiz takımın maçlarıyla yarışmaları izlemeye başlarım. Şimdiden kesin olan şu: Final maçını iki elim kanda olsa seyredeceğim.
Cumhuriyet’in spor sayfasındaki değerlendirmelerden anladığım kadarıyla bugüne kadar oynanan maçlarda büyük sürpriz yok. İyiler “daha az iyi” olanları yeniyor.
Türkiye milli takımı anlaşılan “daha az iyi olanlar”dan da kötü.
Aslansınız, kaplansınız, siz isterseniz herkesi yenersiniz” yollu yüreklendirmelerle bir takım “en kötü”den “biraz daha az kötü”ye dönüştürülebilir. Ama o kadar. Dünkü Cumhuriyet’te Bağış Erten bunu pek özlü, pek güzel anlattı:
Her şeyi motivasyona indirenler yanılır. Gaz bu memlekette her zaman mebzul miktarda. Tek fark artık bu çağda bununla yürüyen gemi kalmadı. Takım olmak rezidans dikmeye benzemiyor... ...Biz bir düzen olduğunu iddia etsek de kaostan ancak bu kadarlık oyun türüyor işte!

***

Başlıkta “futbol sirki” dedim. Küçümseme filan değil. Aşağılama hiç değil. Oldum bittim sirkler, hele hayvanların değil, akrobatların, palyaçoların, jonglörlerin, trapez cambazlarının boy ve hüner gösterdiği sirkler benim için keyiflidir, değerlidir. İyi bir sirk varsa hiç kaçırmam. Medrano’yu da seyrettim, Barnum’u da, Moskova Devlet Sirki’ni de, Pekin Akrobatları ekibini de, Fransa’nın ücra bir köy irisinde baba, anne ve kızlarından, bir de minik köpeklerinden oluşan topu topu üç kişilik adsız ve yoksul sirki de...
Profesyonel futbol da artık bir sirk “Toplu eğlence” işkolunun en büyük ve etkili sirki. Her takımdan 11 delikanlı top oyunundaki hünerlerini sergiliyorlar. Tribünleri hop oturtup hop kaldırıyorlar. Her sirkte olduğu gibi en üst düzey hüneri gösterenler öne çıkıyor; ötekiler daha alt sıralarda onlara eşlik ediyor.
Buraya kadarında hiçbir takıntım yok; itirazım zaten yok. Cambazları, jonglörleri, trapez ustalarını, akrobatları seyrederken ne kadar keyif alıyorsam iyi bir futbol maçını seyretmekten de o kadar keyif alıyorum.

***

Ama günümüzdeki futbol seyircileri üstüne ciddi bir takıntım var. Sık sık “Ulan bozukluk acaba bende mi” diye kendimden kuşkuya düştüğüm bir takıntı.
Tuttuğu takımdan ötesini düşman olarak görebilen; sosyal medyada kendini tuttuğu takımın adını kendi adının önüne yazarak tanımlayanları oldum bittim anlamıyorum. Tuttuğu takım yenilince karalar bağlayan; tuttuğu takımı yenen takımdan “yendiği için” nefret eden kafayı anlamak mümkün mü?
Ya milli takımın yenilgisini milli bir felaket olarak algılayan ve algılanması gerektiğini düşünenlere ne demeli? Kötü oynayan futbolcuları “milli hain” olarak lanetleyen, salyalı çığlıklarla kınayanları ruh hekimi olmadan açıklamak mümkün değil.
Fethedilen ülkelerin yağmalanmasından dolayı “beleş bir refah”ın çürütücü etkilerine kapılmış Romalılar, arenalarda hep birlikte eğlenmek için değil, kan görmek, kan dökenlerle bütünleşmek, en zalim gladyatöre alkış tutmak için toplaşıyorlardı.
Toplumsal çürümenin birebir yansımasıydı...

***

“Futboldan söz ederken bu Roma paragrafı da nereden çıktı” diye soracak olursanız...
Sormayın. “Yanlışlıkla oraya girmiş” deyip geçin...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

25 ay 13 gün sonra 16 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları