Karanlık labirent

30 Haziran 2016 Perşembe

STRASBOURG - Atatürk Havaalanı’na saldırı haberini Strasbourg’da Can Dündar için yapılan özel dayanışma gecesinde aldık.
Dündar’ın özgürlüğüne kavuşması için Strasbourg Basın Kulubü ve Odyssee Sineması’nın işbirliği ile Kleber Meydanı’na “FreeDündar - Dündar’ı serbest bırakın” bayrağı asan Strasbourg’lular, Dündar’ın ziyareti münasebetiyle bir dizi etkinlik düzenlemişti.
Etkinlikler kapsamında Odyssee’de Cumhuriyet’ten Dündar ve benim konuşmalarımızla yer aldığımız bir geceye katılmış ve Strasbourg Belediye Başkanı Roland Ries tarafından kabul edilmiştik...
Can Dündar’ın özgürlüğünü kutlamak için Strasbourg Belediye Sarayı’nda bizi kabul eden Ries; Cumhuriyet’in basın özgürlüğü mücadelesinin sonuna dek arkasında olduğunu ve Strasbourg Belediye Başkanı sıfatıyla da bundan sonra olmaya devam edeceğini söylemişti.
Sade Roland Ries’i değil, aynı meyanda Avrupa Konseyi’nin insan hakları komiseri Niels Muiznieks’i de görmüş ve Konsey’den Dündar-Gül davasını ilgiyle takip eden Muiznieks’le ayrıca bir yemek yemiştik.

Kedi-fare oyunu
Geceleri tarihi Odyssee Sineması’nda Strasbourg’daki ziyaretimiz vesilesiyle gösterilen bir dizi Türk filmini de bu meyanda izlemek imkânımız oldu.
Başrollerini Meltem Cumbul ve Timuçin Esen’in oynadığı “Labirent” filmini henüz yeni izlemiştik ki, İstanbul havaalanındaki korkunç katliam haberini aldık.
Tolga Örnek’in yönetmenliğini yaptığı film, İstanbul’da cirit atan İslami terör örgütleriyle uluslararası istihbarat örgütleri arasındaki bir kedi-fare oyununu işliyordu. Türk ve yabancı istihbarat örgütleriyle amansız rekabet içinde geçen bu oyunda haberalma örgütlerinin İslamcı terör gruplarının aralarına sızdıkları ve gölge gibi onları yakın takibe aldıkları anlatılıyordu.
“Türkiye’nin Batı ve Doğu arasındaki kritik yapısına dikkat çekmek için” filmi yaptığını söyleyen Tolga Örnek, Ortadoğu’daki karmaşık ilişkilerin iç içeliğini sergilemek için yapıtına “Labirent” adını vermişti.
Havaalanı badiresinin haberini Labirent’i hemen gördüğüm günün ertesinde alınca, gerçek ve kurgu arasında bir “dumur hali” yaşadım.

Kanlı ‘cihadi ekspres’
Akşam otelime döndüğümde neredeyse sabaha dek aralıksız “İstanbul saldırısını” işleyen CNN’i izledim.
Teröristler neredeyse küçük bir tabur sayılabilecek 7 kişiyle alana saldırmıştı. CNN’de konuşan herkes İstanbul gibi dünyanın en üst düzey güvenlikli havaalanlarından birine böyle büyük bir terörist taburunun nasıl sızabildiğini sorguluyordu. Türkiye’nin deneyimli istihbaratçıları nasıl böyle bir saldırıyı önden haber alıp engelleyememişti?
Uzmanlar saldırının önceki ne Brüksel ne de Paris saldırılarına benzediğini söylüyordu.
İstanbul’daki eylem adeta “savaş ilanı” gibi çok daha profesyonelce hazırlanmıştı.
Batı ve Doğu arasında köprü olan İstanbul havaalanını çok daha stratejik bir hedef olarak seçilmişti.
Zamanlama olarak da Ankara’nın Ortadoğu’da stratejik politika değişikliğine gittiği İsrail ve Rusya yakınlaşması denk düşürülmüştü.
Dünya cihatçıların kimliğini merak ediyordu. Eylemi yapanlar İstanbul havaalanına “cihadi ekspres” adını takan yabancı cihatçılar mı, yoksa Türkiye’de geniş bir ağ ve altyapıya sahip olan yerli cihatçılar mıydı? Tüm bu özellikleri nedeniyle saldırı şimdi “Türkiye’de neler oluyor” sorusunun sorulmasına yol açıyor.
Böyle havada kalan çok soru var. Girdiğimiz bu karanlık labirent ne yazık ki kurgu değil gerçek.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kılıçdaroğlu vakası 14 Nisan 2024
31 Mart’ın bahsi 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları