Aydın Engin

Karpuz sergisinden vatandaş seçmek

14 Temmuz 2016 Perşembe

Cumhurumuzun başkanı önünde yazı ekranı (=prompter) yoksa başını sonunu, sağını solunu, sonuçlarını umursamadan cümle kurma alışkanlığı ile konuştu ve Türkiye’ye sığınmış Suriyelilerin vatandaşlığa alınacağını duyurdu. Yetinmedi “yeni vatandaşlar”ın nerede oturacağını bile belirledi ve TOKİ’nin beton silolarının tahsis edileceğini haber verdi…
O böylesine savruk, anayasal ve yasal kuralları filan gözardı eden bir “karar” açıklayınca, onun kararlarının hükümetten bürokratına “Başüstüne efendim” diye karşılanacağı ön kabulünden hareketle sayılarının 3.5 milyonu geçtiği söylenen Suriyeli göçmenlerin tümünün Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı yapılacağı düşünüldü ve tartışma bu eksen üstünde yürümeye başladı.
Kimileri AKP’ye ciddi bir seçmen kitlesi transfer edileceğini sandı ve itirazlarını bu bağlamda yoğunlaştırdı. Kimileri ülkenin nüfus dengelerinin altüst olacağına ilişkin kaygılarını dillendirdi. Kimileri Suriye’nin kuzeyindeki Kürt bölgeleri ile Türkiye’nin Suriye sınırındaki Kürt illeri arasında Sünni Araplardan oluşan bir “tampon” oluşturma planı üstünde durdu. Kimileri Güneydoğuda yakılan yıkılan kent ve kasabaları Kürtlerden arındırma hesaplarına vurgu yaptı… Kimileri…
(Saymaktan vazgeçtim. Bu kadar “kimileri” yetsin. Yoksa yazıya yer kalmayacak…)
Ama cumhurumun başkanının attığı taşı kuyudan çıkarmak mümkün olmadı. AKP’nin yetkili ağızları, Suriyeli sığınmacıların tümünü vatandaşlığa almanın söz konusu olmadığına ilişkin açıklamalar yapmaya başladılar.
Ancak bu kez de önümüze “Özrü kabahatinden büyük” bir plan konuyor. Bütün Suriyeliler değil, hekim, akademisyen, mühendis, öğretmen gibi “kalifiye işgücü” sayılan “beyaz yakalılar” diye tanımlanması gereken Suriyeliler vatandaşlığa alınacak(mış).
Utanmayı da unutmuş bir zihniyet kendini bir kez daha açığa vuruyor.
Suriye’de ister IŞİD ve benzeri kanlı terör çetelerinden, ister BAAS rejiminin askerlerinin namlularının önünden kaçmış olsunlar, sonuçta ölümden, yıkımdan canını kurtarmak için sınırı geçip Türkiye’ye gelmiş
3.5 milyon insandan (Suriyeli yazmadım insan yazdım, bir anlamı olsa gerek) söz ediyoruz. İçinde mühendis, hekim, akademisyenlerin de bulunduğu, ama kocasını savaşa kurban vermiş, iki çocuğuyla canını zor kurtarıp Türkiye’ye ulaşabilmiş yoksul ve çaresiz kadından, çiftçilikten başka iş bilmeyen köylülere, işini gücünü sürdüremez hale gelmiş esnafa, zanaatkâra kadar uzanan 3.5 milyonluk bir insan kitlesinden… Arap, Kürt, Ermeni Suriyelilerden… Nusayri, Sünni, Hıristiyan Suriyelilerden…
Biz o mazlum ve mağdur insanlara kucağımızı açtık, bağrımıza bastık. Bizim insanlığımız işte böyle bir insanlıktır” nutukları atanlar şimdi ülkemize sığınmış Suriyelilerden kalifiye işgücü kapma hesabına yönelmiş gibiler. “Buna insani bir tutum mu, yoksa savaştan ganimet kapmaya çabalayan utanç verici bir fırsatçılık mı denmeli” sorusunu cevaplamak sanırım zor değil.
Ne diyelim?
Karpuz sergisinden karpuzun iyisini seçmeye sözüm yok.
Ama 3.5 milyonluk çaresiz, anayurdunu, baba ocağını terk etmek zorunda kalmış Suriyeliden kalifiye vatandaş seçmeye kalkışanlara sözüm çok.
Gerçekten çok. Çok da, durumdan vazife, yazıdan suç çıkarmaya yatkın bir savcının karşısına dikilmemek için yutkunmayı tercih ediyorum…



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

25 ay 13 gün sonra 16 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları