‘Yalnız Kurtlar’

11 Ağustos 2016 Perşembe

Hazirandan bu yana, Amerika’da,
Avrupa ülkelerinde terör saldırıları hatta katliamlar gerçekleşti. Bu saldırıları yapanlara ilişkin bir taraftan “Yalnız kurt”, “amatör” kavramları kullanıldı; diğer taraftan IŞİD’in savaşı Avrupa’ya taşıdığı vurgulandı. Bu çelişkiyi aşmak için “yalnız” kavramını yeniden düşünmek gerekiyor.

Yeni bir varoluş boyutu
Kapitalizmin krizi içinde, sermayenin dolaşımını hızlandırma, üretimde maliyet düşürme çabaları otomasyonu; uluslararası tedarik zincirleri, finansallaşma, bilgisayar ve iletişim teknolojilerinin, internetin evrimini hızlandırdı. Kişiler arası özel  sosyal ilişkileri giderek artan oranda birbirine bağlayan çeşitli bilişim ağları üzerinde bir sanal mekân oluştu.
Bu durum, gerçek mekânda yaşanan üretimi, kişisel-toplumsal ilişkileri ortadan kaldırmadı, önemsizleştirmedi. Ancak, gerçek mekân-sanal mekân birlikte işlemeye başlayınca “yalnız” kavramının içeriği değişmeye başladı. Örneğin: Evinde tek başına yaşayan, hiç arkadaşı olmayan biri, gerçek mekânda yalnız yaşarken aynı anda telefon, bilgisayar aracılığıyla, sosyal medya platformları üzerinden sanal mekânda bir topluluğun aktif üyesi olabiliyor.
Örgüt, insanları bir amaç doğrultusunda o amacın organları olarak gerçek mekânda bir araya getiren, orada yaşayan bir yapılanma olarak düşünülür. Bugün, bilişim ağlarının, üzerinde bir örgütü tanımlayan ilişkilerin oluşabildiğini, bu ilişkilerin kendi mekânını kurabildiğini düşünerek örgüt ve “yalnız kurt” kavramlarını yeniden değerlendirmek gerekiyor.

Yalnız değil, bir örgütün organı
Biraz dikkatli bir göz bu “YK” olarak tanımlanan kişinin, özellikle cihatçı eylemciler bağlamında (beyaz faşist grupları da unutmayalım) yalnız değil, hemen her zaman, sanal ortamda bir bilişim ağı üzerinde, bu ortamın özelliklerine göre şekillenmiş (çoğu zaman gizli, değişken noktaları birleştiren) bir sanal topluluğa bağlı olduğunu görür. Bu “YK” gerçek dünyanın ilişkileri içinde ne kadar yalnızlaşırsa, sanal ortamdaki topluluğa o kadar yakınlaşır, onun “örgütünün” bir organı olmaya, kimliğini bu aidiyetle yeniden tanımlamaya başlar.
Örneğin gerçek dünyanın değer vermediği, etnik -dini özelliklerinden dolayı dışlanan ya da kültürünün bir saldırı altında olduğuna inanan, bazen küçük suçlara bulaşmış “başarısız” biri, sanal mekândaki ağın içinde, nefret duyduğu gerçek dünyaya karşı, küresel çapta hareket edebilen bir savaşçı olabiliyor. Gerçek dünyadaki “kötü-değersiz-umutsuz” yaşamını, daha iyi bir “öteki” dünyaya geçmek için kolaylıkla feda edebiliyor.
Bu kişi gerçek mekânda büyük bir etki yapabilecek, “değerini gösterebilecek” (onu tarih sahnesine çıkaracak) bir eylem için gerekli ideolojik, kültürel, teknik desteğe, sanal mekânda ulaşabiliyor, gerçek mekânda silah, kimlik, para vb., gibi lojistik destek de alabiliyor. Karşımızdaki, “yalnız kurt” değil, örgütlü bir militan.
Bu militanlara karşı, sanal mekânda oluşan örgütlerin peşinden koşarak (biteviye değişen teknolojileri, devletlerin gizli örgütlerinin projelerini düşündüğümüzde) ancak çok sınırlı sonuçlar alınabiliyor. IŞİD gibi yapıları, gerçek dünyada, askeri yollarla kurutmak da yeterli bir çözüm değil. Bu yaklaşım hem çok fazla hasar ve öfkeli insan yaratıyor, hem de bu yapının sanal alan üzerinden metastaz yapmasını, bir yenisinin doğmasını engelleyemiyor...
Terörist eylemleri engellemenin yolu, güvenlik önlemlerinden öte, toplumların bireylere gerçek dünyada değer veren, enerjilerini değerlendiren, ait oldukları etnik dini grupları dışlamayan, böylece öz saygılarını besleyen, yaşamaya değer özelliklere sahip olmasından geçiyor. Kapitalist uygarlığın bugünkü durumuna bakarak, “yalnız kurtların” terörist saldırılarının devam edeceğini rahatlıkla söyleyebiliriz.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

AKP’de travma... 11 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları