Olaylar Ve Görüşler

Toplumsal şiddet ve barış

22 Eylül 2016 Perşembe

Artık barışın, dostluğun, hoşgörünün, uzlaşmanın, kardeşliğin, dayanışmanın, sevginin, ötekinin hakkına - hukukuna saygı duymanın canı cehenneme... Varsa yoksa nefret, düşmanlık, öfke, şiddet ve zulüm... Biraz daha zorlarsak, dünya savaşı çıkarıp insanlık da dahil yeryüzünü imha edeceğiz.
Kuşkusuz burada kastedilen, tüm insanlığın toplumsal şiddete ve savaşa başvurması değil, şiddete ve savaşa karşı bir süredir dünyada ciddi itirazların yükselmemesi. Uzlaşı kültürünün yaratılması için gösterilen çabaların cılızlığı...

Savaş kaçınılmaz mı?
Kendisini yeryüzünün efendisi sayan ve birkaç bin aileden oluşan bir seçkinler topluluğu, “demokrasi getirme” veya “ barış için savaş” aldatmacasıyla insanlığı şaşırttı. İnsanlığın doğruyu kavrama yetisini büyük ölçüde sekteye uğrattı. Birçok ülkenin merkezi kurumları dağıtıldı, kaosun içine sürüklendi. Savaş ve şiddetin doğal, kaçınılmaz olduğu yanılsaması insanlığın zihnine başarıyla işlendi.

Yaşamı ayakta tutan…
Oysa ne şiddet, ne savaş, ne kin, ne de nefret doğal ve kaçınılmaz. Antropologların da tespit ettiği gibi; doğal olan, insanlığın işbirliği ve dayanışma içinde doğaya saygı duyarak yaşamını sürdürmesi... Doğal hayatta her şey, bir başka şeye yaslanarak gelişiyor ve yaşamını sürdürüyor. Yani, yaşamı ayakta tutan yok etmek değil, uzlaşma ve işbirliği. Bir böcek türünü yok etmek bile doğanın nefes borusunu tıkıyor.

Şiddet sarmalı
Üstelik artık bu mesele iyi olma, iyiden yana olma veya kötü olma meselesini aşmış durumda. Zira insanlığın varoluşu, bekası söz konusu. İçine sürüklendiğimiz savaş ve şiddet sarmalı böyle devam ederse, nükleer silahların da kullanılacağı, insanlığın ve yeryüzünün toptan yok olacağı 3. dünya savaşı kaçınılmaz hale gelecek. Bundan dolayı tez elden insanlık uzlaşı kültürünü güçlendirecek, barışı sağlayacak, silahlanmayı durduracak bir yol, yöntem bulmak zorunda. Çünkü vahşeti marifet sayan irili ufaklı çıkar grupları, daha fazla güç elde etmek amacıyla “derin dehlizlerde” halkların birbirini boğazlaması için yeni entrikalar çeviriyor, dalavereler üretiyorlar.

Mücadele mirası
Evet, bugün dünya her zamankinden daha çok ve ivedilikle şeffaf, kitlesel, etkin bir ulus ötesi silahsızlanma, barış ve şiddet karşıtı harekete muhtaç. Böyle bir hareketin besleneceği, dayanacağı, moral ve motivasyon kaynağı olacak ciddi bir mücadele birikimi ve mirası halihazırda mevcut.
Mesela; 1955 yılında ünlü bilim insanları Bertrand Russell ve Albert Einstein nükleer denemelerin ve silahlanma yarışının durdurulması için çağrıda bulunmuşlardı. O çağrının da etkisiyle bilim insanları ve sivil toplum örgütlerinin yoğun mücadelesi sonucu 1963 yılında ABD, Sovyetler Birliği ve Birleşik Krallık, Sınırlandırılmış Nükleer Denemelerin Yasaklanması Antlaşması’nı imzalamak zorunda kaldılar.

Umut var
Diğer umut verici örnek ise, ABD’de başlayıp yeryüzüne yayılan savaş karşıtı gösterilerdi. O eylemlerin de etkisiyle 1972’de ABD’nin Vietnam işgali sona ermişti. 1982 yılında 1 milyona yakın insan New York’ta nükleer silahların dondurulması için gösteri yapmıştı. Yoğun barış eylemleri sonucu 1987’de ABD’de Reagan yönetimi, Orta Menzilli Nükleer Füze Projesi’ni durdurmak zorunda kalmıştı. 2003’te ABD’nin Irak işgali öncesinde, onlarca ülkede, milyonlarca insanın katıldığı barış gösterileri yapılmıştı. Küresel çapta örgütlenen eylemler kapsamında, 15 Şubat 2003 tarihinde dünyanın 60 kadar ülkesinde toplam 15 milyona yakın insan eylemlerde buluşmuştu. O etkinlikler insanlık tarihindeki en geniş kapsamlı ve katılımlı barış eylemleriydi.
Kuşkusuz, kısa vadede barış çabalarının ve eylemlerinin toplumsal şiddeti ve savaşı ortadan kaldıracağını beklemek saflık olur. Ama yine de bu tür çaba ve eylemler, en azından toplumsal şiddetin ivmesinin düşmesine katkıda bulunur. Bir dizi anlaşmazlığın savaşa dönüşmeden çözülmesine ve uzlaşı kültürünün oluşmasına yardım eder.

Av. HAYDAR AKSOY İstanbul Barosu



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları