Birleşelim, karanlığa teslim olmayalım

03 Kasım 2016 Perşembe

Siyasal İslamın AKP rejimi nihayet Cumhuriyet gazetesine de yöneticilerini, yazarlarını tutuklayarak, doğrudan saldırdı. Hem de ne gerekçeyle: “FETÖ/PDY ve PKK/KCK terör örgütlerine üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek” ve “Vakıf seçimlerinde usulsüzlük yapmak”. Celal Başlangıç’ın deyimiyle elmalarla armutlar ve çilek.
Bu, zavallı fantezi aslında hangi ağrıya pansuman olmayı amaçlıyor? Bu sorunun cevabı, fantezinin bileşenlerinde (“FETÖ/ PDY ve PKK/KCK ve Vakıf)var: AKP’nin restorasyon projesi içeride ve dışarıda gelip dayandığı sınırları aşamıyor. Cumhuriyet gazetesine yönelik saldırı işte bu sıkışmanın bir dışavurumudur.

AKP’nin dayandığı sınırlar
Birincisi, toplumun yarısı, Siyasal İslamın siyasi ve kültürel asimilasyonuna direnmeye kararlı olduğunu defalarca, son olarak da haziran seçimlerinde ortaya koydu. Modern bir kapitalist toplumda, nüfusun tamamını (hele laik Cumhuriyetçi kesimini) siyasal İslamın içine katmak, katılabilenlerin de sadakatinden emin olmak mümkün değildir. Bu gerçeği artık, Siyasal İslamın liderliği de görüyor, bir gün iktidarını kaybetme, hesap verme olasılığı karşısında dehşete kapılıyor. Bu korkuya kesin, “nihai” bir çözüm arıyor. Haziran seçimlerinin yarattığı tıkanıklığı açma biçiminin de kanıtladığı gibi artık baskı, devlet terörü dahil her yolu denemekten başka çare göremiyor. Devletin şiddet araçlarının elinde olması ona yetmiyor, kendi yandaşlarını da silahlandırmayı amaçlıyor.
İkincisi, kapitalist toplumda, parlamenter rejimin hükümetleri, toplumun bütünü adına yönetir. Hükümetler, “tüm vatandaşların can, mal güvenliği ayrım yapılmadan, garanti ediliyor” görüntüsünü korumakla yükümlüdür. Bir hükümet bu görüntüyü korumaktan vazgeçerse, örneğin yargıyı silah olarak kullanmaya, kendi yandaşlarını silahlandırmaya başlarsa, toplumdaki bölünmeyi derinleştirecek, kutuplaşmayı artıracak ülkeyi bir iç savaşa sürükleyecektir.
Üçüncüsü: Siyasal İslamın rejiminin gelip dayandığı bir diğer sınır da bölge jeopolitiğine ilişkindir. Yeni Osmanlı fantezileri, yeni toprakları, enerji kaynaklarını Türkiye’ye katmaya, Arap dünyasına liderlik etmeye ilişkindi. Bu hayaller, ülkenin bugün sahip olduğundan çok daha büyük bir devlet kapasitesini, ittifaklar zincirinin onayını, kaynak yaratacak, dağıtabilecek bir ekonomik, mali derinlik ve canlılığı gerektiriyor. AKP bu olmayan kapasiteyi, kaynaklarını zorladıkça, bir fiyasko diğerini izliyor, ülkenin parçalanma olasılığı artıyor.
Bu üç sınır AKP rejiminin, ne kadar şiddet kullanırsa kullansın, artık asla istikrar kazanamayacağını gösteriyor.

Çok özel bir gazete
Avrupa Parlamentosu Başkanı’nın hatırlattığı gibi gazetemiz laik Cumhuriyetin çok özel bir simgesidir. AKP liderliğindeki siyasal İslam, bu çok özel gazeteyi, ne rejimini kurarken demokratikleşme fantezisine ortak edebildi, ne Kürt sorununda uyguladığı şiddete, yeni Osmanlı projesinde, ne de 15 Temmuz sonrasında izlediği politikalara alet edebildi. Gazetenin eleştirel keskinliği hiç törpülenmedi. Cumhuriyet gazetesi, biat etmiş bir medya görmek isteyen gözlerde bir türlü “temizlenemeyen” bir kıymık olarak kalmaya inatla devam etti.
Cumhuriyet, AKP rejiminin ikiyüzlülüklerini, yolsuzluklarını, gelip dayandığı sınırları sürekli teşhir etmeye, riskleri göstermeye, toplumun siyasal İslamın dışında kalmaya devam eden kesiminin direncini beslemeye devam etti. Şimdi de, AKP rejiminin saldırısından sonra, muhalefetin bütün renklerinin tepkisini birleştiren bir katalizör oluyor.
Eğer AKP Cumhuriyet gazetesini de susturmayı başarabilirse, toplumda var olan diğer direniş noktalarını çok daha hızlı bir biçimde tasfiye edebilecektir. Bugün, Cumhuriyet gazetesi, adeta, bir savaşın, terk edilmesi olanaksız, son direniş noktası gibidir... Birleşelim, sahip çıkalım, direnelim, mücadele edelim, Cumhuriyet’i ve Cumhuriyeti karanlığa teslim etmeyelim!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları