Aydın Engin

Diktatör miktatör

07 Kasım 2016 Pazartesi

Cumhurbaşkanı yine inciler saçtı. Sağlık Bilimleri Üniversitesi fahri doktora töreninde konuştu. Fahri doktora törenlerine katılıp sağlıktan da, bilimden de söz etmeksizin Türkiye’nin, hatta Ortadoğu’nun hemen bütün sorunlarını, üstüne görüşlerini uzun uzun anlatan bir cumhurbaşkanı daha önce sanırım görülmemiştir. Anlaşılan muhtarları bulamayınca “Bari fahri doktora verilenlerin törenine gideyim, orada konuşayım” demiş. Eh konuşmadan gün geçirmemeye yeminli biri için bu da iyi bir bahane...
Bana gelince...
Gözaltındaki tembellik günleri biter bitmez gazete yazıişlerinde aşırı yoğun bir çalışmanın göbeğine düştüm. “Abi” dediler ama acımadılar, işe koştular. Buna bir de gün boyu telefona yağan ve yürek ısıtan “Geçmiş olsun” dileklerini ekleyin. O yüzden cumhurumun başkanının o her satırı ilgi çeken ama uzun mu uzun konuşmasının tümünü buraya aktaramam.
Ama Avrupa’dan yükselen eleştirilere karşı verdiği cevabı da atlayamam. Şöyle dedi:
“Bana diktatör miktatör demişler hiç umurumda değil; bir kulağımdan girer, ötekinden çıkar!”
Bir kulağından girdiği belli. Keşki öteki kulağını tıkasaydı da o eleştiriler çıkıp gitmeseydi. Çünkü o eleştiriler demokrasinin doğup büyüdüğü topraklardan geliyor.
Batı’nın gözü kapalı hayranlarından değilim. 12 Eylül faşizminin ülkemizde kol gezdiği günlerde “büyük ekonomik pazarları” Türkiye’ye bir türlü ciddi bir tavır alamadıkları günlerin dolaysız tanığıyım. Ama Avrupa benim için “ulusötesi şirketlerin” çıkarlarına öncelik tanıyan siyaset cambazları anlamına gelmiyor. Avrupa denince ben o toprakların çocuğu Karl Marx’ı anlarım; hınzır zekâsıyla Bertold Brecht’i anlarım; sivri diliyle taçlanan siyasal mizahın ustası, özgürlük ve demokrasi savunucusu Kurt Tucholsky’i anlarım...
Hepsini saymaya kalksam bu köşenin değil, bu gazetenin değil, onlarca ciltlik ansiklopedinin yetmeyeceği anti-faşist direnişçileri, özgürlüklerin ateşli savunucularını, demokrasiyi derinleştiren, zenginleştiren düşünürleri, siyaset ustalarını anlarım.
Onların sözleri bir kulaktan girip öteki kulaktan çıkarsa, olan o kulakların sahibine olur. Demokrasiyi sandıktan çıkan oylara indirgeyen, kendine oy veren seçmen kitlesini milletin tümü sanan sığ düşüncelerin sahipleri bugün kendilerini muktedir sanırlar, ancak tarih onları öyle anmaz.

***

Bu çok özel ve zorlu günlerde bir günlük gazetenin koşuşturması içinde bir de Tırmık yazmayabilirdim. Ama “Bunlar acep bana niye diktatör diyorlar. Onlara bunu dedirtecek ne yaptım acaba” diye derin derin (hatta kara kara) düşüncelere dalması gereken birinin “Diktatör miktatör” gibi mahalle kahvesi üslubuna geçip ardından giren ve girdiği gibi çıkan kulaklardan söz edilmesini yazmadan da duramazdım.
Biliyorum böylesi ayaküstü eleştiriler yerine Türkiye’nin çok şiddetli ve 100 yıllık yörüngesinin tam tersi doğrultudan bir eksen değişikliğine gidişine ilişkin okkalı bir analiz yazmak vardı ama bu koşullarda zor. Hele beni işe koşan yazıişlerinin acımasız saldırısından kurtulayım, belki öyle bir yazı döktürmeye çabalarım. Bugünlük bununla idare edin.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

25 ay 13 gün sonra 16 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları