Erinç Yeldan

21. yüzyıl için planlama

09 Kasım 2016 Çarşamba

Kapitalizm uzun dönemli sistemik krizlerinden birisini yaşıyor. İkinci Dünya Savaşı sonrasında geliştirilen ve Altın Çağ diye anılan Bretton Woods kurumlarına dayalı genişleme dönemi sona erdi. Kapitalizm 2008’den bu yana büyük durgunluk içerisinde. Büyük durgunluk sürecinin ana özelliklerini geçen haftalardaki yazılarımızda ayrıntılı olarak ele almıştık: Finansal spekülasyonun köpükleşmesi; sabit sermaye yatırımlarının gerilemesi; sanayisizleşme; işgücü piyasalarında parçalanma ve güvencesiz istihdam biçimlerinin yaygınlaşması ve bütün bu iktisadi tıkanıklıkların sosyal dışlanma, hukuk norm ve kurumlarının çiğnenmesi ve bölgesel savaşlara dayalı açık şiddet...
Tarih, böyle dönemlerde sistemden kopuş ve özgün atılım olanaklarının da yükseldiğini not etmekte. Bunları teker teker yoklamak ve Korkut Boratav Hoca’nın daha 4 Mayıs 2005 tarihindeki bir Cumhuriyet yazısında vurguladığı gibi aykırı düşünebilmek gerekiyor.
Ben de bu haftaki yazımı böylesi bir aykırı düşünme sistematiğine ayırmayı düşünüyorum. Aykırı düşünme yolunda atılan adımlardan birisi geçen hafta içerisinde resmi olarak kamuoyu ile paylaşıldı. Profesör Bilsay Kuruç ve arkadaşları Ankara Üniversitesi çatısı altında, 2011 Mayıs ayından başlayarak sürdürdükleri çalışmalarını 21. Yüzyıl İçin Planlama adı altında bir web sitesi altında topladılar:
http://21inciyuzyilicinplanlama.org/
Çalışmalar, Siyasal Bilgiler Fakültesi (Mülkiye) Dekanlığı ile Mülkiyeliler Birliği’nin akademik ve maddi destekleriyle yürütülüyor. Bilsay Kuruç Hoca bu sistemli çalışma düzeninin kurulmasının nedenlerini şöyle özetlemekte:
1. 21. yüzyılın öngörülebilen farklılığını, belirsizliklerini ve ipucu niteliğindeki çizgilerini teşhis etme, tartışma ve değerlendirme zorunluluğu;
2. Türkiye gibi 70 milyonu aşan ve genç nüfusa sahip (ve 2050’ye kadar sürecek bir gençlik trendi gösteren) bir ülkenin önümüzdeki uzunca dönemde, 21. yüzyılın getireceği yenilikleri doğru kavrayarak tarihi bir dönüm noktası yakalama olanağını araştırma ve irdeleme;
3. 21. yüzyılın öncelikle bilimler dünyasında (temel bilimlerde olduğu kadar sosyal bilimlerde de) hızlanacağı ve yeni çeşitlenmelerle zenginleşeceği anlaşılan gelişmelerini yakından ve dikkatle izleme gereksinimi;
4. Bilimin teknolojiyi yönlendirme ve şekillendirme kapasitesinin artışını, yine bilimin kamu yönetimine ve iş dünyasına katkısının kaçınılmaz şekilde olgunlaşacağını doğru ve gerçekçi boyutlara yerleştirebilme;
5. Teknolojinin uygulanma süreçleri içinde, mühendislik alanlarında olduğu kadar toplumsal alanda, işlerde ve insan ilişkilerinde de hızlanan gelişmelerini doğru kavrayabilmek ve bunları toplumsal yararın kriterleri ile bağdaştırabilmek;
Bilsay Kuruç Hoca’nın sunuş yazısı şu sözlerle devam etmekte:
1. Son, otuz yılın toplum ve siyaset katında yaşanan gelişmeleri, Türkiye’nin 21. yüzyılın getireceği yeniçağa adım atabilme noktasından uzak kaldığını gösteriyor.
2. Söz konusu gelişmeler, kısa vadeli görüşlere ve geçici çözümlere prim kazandırma özellikleriyle, Türkiye’de uzun vadeli yaklaşımlarla olgunlaşabilecek bir entelektüel kapasitenin beslenemediğini yansıtıyor.
3. Ülkenin ticarette ve finansta dünyaya uzun süredir açılmış olması, çeşitli meslek alanlarında, uzun vadenin sistematik ve anlamlı biçimde tartışılmasını sağlayacak platformlar yaratmamış görünüyor. Kamu yönetimi alanında ise bu yönde herhangi bir yaratıcı ipucuna sahip değiliz.
4. Bu tablo, akademik dünya da dahil, ülkede 21. yüzyılın yeni bir çağ olacağını algılama, bunun çeşitli alanlarda ve bütün halinde tasarımlarını yapma ve bu zeminde yeni, zengin tartışmalar yaratma kapasitesinin zayıf ve önemsiz kaldığını gösteriyor.
Böyle bir arka plandan hareketle, 21. yüzyıl için planlama çalışmalarımızın üniversite çatısı altında, ancak sadece bilim çevreleriyle sınırlı kalmaması düşüncesine sahip olduk. Çalışmalar sivil toplum kuruluşlarından bu çerçeve ve içeriğe destek olanlarla, bilim ve meslek alanlarından söz ve birikim sahibi olan kişilerin aktif katılımı ile yürütüldü. Katılanların gözlemi, çalışmalara gösterilen ilginin özellikle son iki yılda kayda değer bir artış gösterdiği yolundadır. Eğer gerçekçi ise bu gözlemler çalışma yöntemimizin (bu aşamada) doğru ve verimli olduğuna işaret sayılabilir.
Ana yöntem, geçmişin ve bugünün eleştirel analizleri üzerinde kalmak değil, yanılma payı dahil olmak üzere geleceğin tasarımlarını ve tekliflerini düşünce planına yerleştirebilmektir. Bunun geliştirilmesi ile derinleşmeyi sağlayacak (21. yüzyılın dünyasına dönük) ağırlık merkezlerini oluşturabilmektir.

***

Korkut Boratav Hoca’nın 4 Mayıs 2005 tarihli Cumhuriyet gazetesindeki yazısı ise şu umut ve güven dolu sözlerle sonuçlanıyordu: “Adım adım ‘aykırı’ düşünmeye yönelmemiz gerekiyor. Önce, bugünün egemen düşünce biçiminin sınırlarını; giderek kurulu düzenin parametrelerini de zorlayarak...”
Yılmayacağız, umutsuzluğa kapılmayacağız, bir olacağız, aykırı düşüneceğiz, aykırı...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları