Mundell ve açık makroekonomi
Erinç Yeldan
Son Köşe Yazıları

Mundell ve açık makroekonomi

14.04.2021 06:00
Güncellenme:
Takip Et:

Makroekonomi alanının önemli bilim insanlarından birisi Robert Mundell, 4 Nisan günü 88 yaşında aramızdan ayrıldı. Mundell’i, Keynesgil iktisadın kapalı ekonomi dünyasıyla, neoklasik (muhafazakâr) ana akım öğretisinin büyülü ve masalsı varsayım ve önermelerini bir araya getirme çabalarıyla tanıyoruz. Öyle ki bu haftaki yazımın başlığı aslında Mundell’in Açık Makroekonomi Dünyası Hayaller ve Gerçekler olmalıydı.

Robert Mundell’in iktisat bilimine katkıları 1950’lerden başlayarak 1961 ve 1963’te kaleme aldığı iki önemli makaleyle zirveye ulaştı ve Marcus Fleming ile birlikte anılan şu dizeler ile dile getirildi: “Dış dünyaya açık bir ekonomide şu üç politika tercihinden sadece ikisi bağımsız olarak seçilebilir: (1) Sermaye hareketlerinin kısıtlı ya da serbest oluşu; (2) Döviz kurlarının sabit ya da serbest oluşu ve (3) Bağımsız bir para politikası (ulusal faiz haddi). Sermaye hareketlerini serbestleştirmiş bir ulusal ekonomi artık hem döviz kurunu hem de (para politikası yoluyla) faiz oranlarını eşanlı olarak belirleyemez.”  

Türkçesi: Sermaye hareketleri kuralsızlaştırılmış ve serbest kılınmış iken, hem dövizin hem de faizin düzeyini keyfinizce belirleyemezsiniz. Böyle bir şey yapmaya kalktığınızda da Merkez Bankanızın rezervlerinin nereye harcandığı (128 milyar dolar nerede?) sorusuna yanıt vermek zorunda kalırsınız.

Bu üç politika tercihinin bir arada belirlenemez oluşu, iktisat biliminin renkli sözcükleri arasında imkânsız üçleme sıfatıyla tanınır oldu. Hatta anglosakson geleneğinden gelen iktisatçılar, sorunu kilise öğretisine de gönderme yaparak Kutsal Olmayan Üçleme sözcükleriyle anmaktaydılar. İmkânsız üçleme, deyim yerindeyse, artık her iktisatçının alet çantasında bulunan, genel kabul gören bir reçeteydi.

KÜRESEL KAPİTALİZMİN GERÇEKLERİ İSE DAHA DA ACIMASIZ

Ne var ki özellikle 1980’lerden sonra tüm dünyaya egemen olan finansal serbestleştirme, esnekleştirme ve neoliberal küreselleşme koşullandırmalarıyla birlikte ulusal ekonomiler birer birer çok daha acımasız bir gerçek ile karşı karşıya olduklarını fark ettiler. Sermaye hareketlerine hiçbir düzenleme ya da kısıtlama olmadan serbestlik tanıyan bir ekonomide (hele hele yerel finans piyasaları henüz olgunlaşmamış ve derinleşmemiş, gelişmekte olan ekonomilerde) artık değil üç politika seçeneğinden ikisini belirleyebilmek, bağımsız herhangi bir makroekonomi politikasından söz edilemeyeceği görülmekteydi.  

Sermaye hareketlerinin koşulsuz kuralsızlaştırılması altında, artık ulusal düzeyde bağımsız herhangi bir genişleyici gelirler politikası ya da makroekonomik istikrar politikası izlemek mümkün değildir. Faiz oranını geriletmeyi hedefleyen genişleyici bir para politikası ya da kamu harcamalarını artırarak, istihdamı canlandırmaya öncelik veren bir mali politika, küresel finans şebekesinin “önce yüksek finansal getiri” önkoşuluyla karşılanmakta ve bu tür aykırı davranışlar sermaye çıkışı tehditleriyle cezalandırılmaktadır. Yükselen piyasa ekonomisi olmanın önkoşulu yerel ve uluslararası finans sermayesinin spekülatif kâr beklentilerine olumlu koşulları sağlamaktan geçmektedir. Vaşington Uzlaşısı ya da makroekonomik istikrar hedefleyen yapısal reformlar diye anılan bu önkoşullandırma, uluslararası derecelendirme kuruluşları ve IMF tarafından yakından denetlenmektedir.

İlginçtir ki bir günde döviz piyasalarında 7 trilyon dolara ulaşan işlem hacmi ve küresel mal ve hizmet üretiminin neredeyse on misline ulaşmış finansal varlıklarıyla, sermaye hareket serbestliğinin yarattığı çalkantılar, reel ekonomi dünyasının istikrarlı biçimde üretim ve yatırım yapmasının önündeki en büyük engeli oluşturmaktadır. Finansal kuralsızlaştırma ve denetimsiz serbestleştirmenin yol açtığı spekülatif sürü içgüdüsü ve yerçekimi yasalarını hiçe sayan köpükleşme, 1997 Asya, 2001 Türkiye ve Arjantin ve 2009 küresel krizlerinde de görüldüğü üzere, makroekonomik istikrarsızlığın ve reel üretim krizlerinin başlıca nedeni halindedir.

Dolayısıyla, aslında Robert Mundell, kapitalist bir ekonomide, tüm küresel ekonomiyi kendi spekülatif birikim mantığına tabi tutarak, döviz ve mali piyasalarda belirsizliği önleyebilecek ve makroekonomik istikrarı sağlayacak para ve mali politikalarını izlemenin imkânsızlığını vurgulamaktaydı. Nitekim blog sayfasındaki anma yazısında da Michael Roberts, Mundell’in aslında kapitalist kâr dürtüsü ile hareket eden uluslararası sermayenin küresel piyasalarda anarşi ve dengesizlik yarattığını ve bu dengesizliğin çözümünün de imkânsız olduğunu gösterdiğini yazmaktaydı. 

Yazarın Son Yazıları

Amerika’da enflasyon yeniden

Amerika’da enflasyon yeniden

Devamını Oku
19.05.2021
Kârların aşısından halkların aşısına...

Kârların aşısından halkların aşısına...

Devamını Oku
12.05.2021
Girişimci fabrikası üniversiteden enflasyona...

Girişimci fabrikası üniversiteden enflasyona...

Devamını Oku
05.05.2021
Halkın ekonomisi, ‘Özgür İktisat’

Halkın ekonomisi, ‘Özgür İktisat’

Devamını Oku
28.04.2021
Rakamların anlattığı: 128 milyar dolar ve 60 milyar TL

Rakamların anlattığı: 128 milyar dolar ve 60 milyar TL

Devamını Oku
21.04.2021
Mundell ve açık makroekonomi

Mundell ve açık makroekonomi

Devamını Oku
14.04.2021
2018 Ağustos sonrasında enflasyon ve ücretler

2018 Ağustos sonrasında enflasyon ve ücretler

Devamını Oku
07.04.2021
Üniversiteler küresel tehdit altında

Üniversiteler küresel tehdit altında

Devamını Oku
31.03.2021
Halkların Merkez Bankası tarihi

Paranın ve merkez bankacılığının serüveni, insanlık tarihinde görece yeni bir olgu.

Devamını Oku
24.03.2021
Bitmeyen masal: Yapısal reform

Bitmeyen masal: Yapısal reform

Devamını Oku
17.03.2021
Türkiye’de kadın olmak

Türkiye’de kadın olmak

Devamını Oku
10.03.2021
Büyüme, istihdam, bölüşüm üstüne

Büyüme, istihdam, bölüşüm üstüne

Devamını Oku
03.03.2021
Aşı emperyalizmi

Aşı emperyalizmi

Devamını Oku
24.02.2021
24 Haziran 2018 ve sonrası

24 Haziran 2018 ve sonrası

Devamını Oku
17.02.2021
Türkiye İşçi Partisi 60, DİSK 54 yaşında

Türkiye İşçi Partisi 60, DİSK 54 yaşında

Devamını Oku
10.02.2021
Biden’ın üçlemi

Biden’ın üçlemi

Devamını Oku
03.02.2021
Kapitalizmin 1980 dönemeci ve 24 Ocak’lar

Kapitalizmin 1980 dönemeci ve 24 Ocak’lar

Devamını Oku
27.01.2021
Üniversite nedir, ne değildir?

Üniversite nedir, ne değildir?

Devamını Oku
20.01.2021
‘Yeni’ Türkiye’de mutfağın enflasyonu

‘Yeni’ Türkiye’de mutfağın enflasyonu

Devamını Oku
06.01.2021
Ücretli emek, küresel ekonomide ve Türkiye’de

Ücretli emek, küresel ekonomide ve Türkiye’de

Devamını Oku
30.12.2020
Leo Panitch ve ütopyalarımız

Leo Panitch ve ütopyalarımız

Devamını Oku
23.12.2020
Paris Sözleşmesi’nin beşinci yılı

Paris Sözleşmesi’nin beşinci yılı

Devamını Oku
16.12.2020
Salgın günlerinde asgari ücret gerçekleri

Salgın günlerinde asgari ücret gerçekleri

Devamını Oku
09.12.2020
Krize karşı paketler ve büyüme

Krize karşı paketler ve büyüme

Devamını Oku
02.12.2020
19 Kasım öncesi ve sonrasıyla sanayi

19 Kasım öncesi ve sonrasıyla sanayi

Devamını Oku
25.11.2020
19 Kasım’ı beklerken

19 Kasım’ı beklerken

Devamını Oku
18.11.2020
Sınırsız sömürü, dibe doğru yarış

Sınırsız sömürü, dibe doğru yarış

Devamını Oku
11.11.2020
ABD seçimleri

ABD seçimleri

Devamını Oku
04.11.2020
Cumhuriyetin 97. yılında sanayileşme sorunumuz

“Son dönemin en kritik yapısal reformu hayata geçti. Cumhurbaşkanımızın başkanlığında Sanayileşme İcra Komitesi’ni kuruyoruz. Ekonomi tarihimizde böyle bir vizyon ilk defa hayata geçmiş olacak. Bu komitede, sanayimize seviye atlatacak ve ülkemizi geleceğe hazırlayacak kararlar, ilgili bakanlıklarla birlikte alınacak. (...) Uzun vadeli kamu alımlarını destekleyebileceğiz, böylece sanayide ölçek oluşumunu teşvik edeceğiz. Finansman, gümrük, çevre, altyapı, lojistik ve enerji gibi alanlarda kurumlar arası koordinasyonu hızlandırıp yatırımcının önünü çok net görmesini sağlayacağız. Tedarik zincirlerindeki kritik ürünlerin yerlileşmesini teşvik edip yurtiçi üretim çeşitliliğini zenginleştireceğiz.”

Devamını Oku
28.10.2020
IMF’den dünya ekonomisinin görünümü

IMF’nin yılda iki kez yayımladığı “Dünya Ekonomisi Görünümü” (WEO) raporunun ardından Dünya Bankası ile birlikte düzenlediği yıllık toplantılarının ardından gözler bir kez daha dünya ekonomisinin Covid-19 krizi ve sonrasındaki olası seyrine çevrildi.

Devamını Oku
21.10.2020
Amerikan emekçisinin sağlığı ve yoğunlaşan sömürüsü

Amerika Başkanı Trump’ın Covid-19 virüsüne yakalanması ve neredeyse mucizevi bir biçimde kısa sürede sağlığına kavuşarak görevine geri dönmesi, geçen haftanın önemli başlıklarından birisiydi.

Devamını Oku
14.10.2020
Kalkınmayı planlamak

Ülkemizin yoğun ve yıpratıcı gündemi arasında, geçen hafta sessiz sedasız bir yıldönümü kutlandı: Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) bundan 60 yıl önce 30 Eylül 1960’ta 91 sayılı kanun ile kurulmuştu. Böylece Türkiye, kalkınmasını artık “iktisadi ve toplumsal hayatın bütününü göz önünde bulunduran ve en son tekniklere dayanan yeni ve ileri bir planlama anlayışı içinde gerçekleştirilecekti”.

Devamını Oku
07.10.2020
Eskimiş bir ‘Yeni Ekonomi Programı’

2020-2023 yıllarını kapsayan Yeni Ekonomi Programı Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak tarafından dün açıklandı.

Devamını Oku
30.09.2020
Türk Tabipleri Birliği nedir? Ne yapar?

Türk Tabipleri Birliği (TTB) 6023 sayılı Türk Tabipleri Birliği Kanunu’na dayanarak 23 Ocak 1953’te kuruldu. Altmış beş ile yayılmış tabipler odalarına kayıtlı yüz bini aşkın hekimi bünyesinde barındırmakta. Üyelerinin yarısı kamuda çalışan, üyeliği zorunlu olmayan hekimlerden oluşuyor.

Devamını Oku
23.09.2020
K-tipi büyüme: Gelirin eşitsizliği

Ulusal ekonominin seyrindeki inişli çıkışlı dalgalanmaların alfabenin harflerine benzetilerek açıklanmaya çalışılması ekonomi gündemimizin renkli ve popüler uğraşları arasında. Özellikle ilgi çeken harf, V ! Bununla daralan bir ekonominin, aynı hız ve kararlılıkla çıkışa geçeceği vurgulanıyor. Örneğin, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak geçen hafta içerisinde yaptığı açıklamada, “tüm öncü göstergeler Türkiye açısından en kötünün geride kaldığını gösteriyor. 2. yarıda ‘V’ şeklinde toparlanma bekliyoruz” sözleriyle bu beklentiyi dile getirmekteydi.

Devamını Oku
16.09.2020
Türk Tabipleri Birliği Uyarıyor

Bu satırların yazıldığı sırada dünyada toplam olgu sayısı 27 milyon 436 bin kişiyi aşmış; virüs nedeniyle yaşamını kaybedenlerin sayısı 896 bin kişiye ulaşmış idi. 7 Eylül itibarıyla, Sağlık Bakanlığı’nca yayımlanan resmi verilere göre, ülkemizdeki aktif olgu sayısı 281 bin 509 kişi; yaşamını kaybedenlerin sayısı ise 6 bin 730 idi.

Devamını Oku
09.09.2020
Milli gelirin normal halleri

Türkiye’nin milli geliri 2020’nin ikinci çeyreğinde bir yıl öncesine oranla yüzde 9.9 azaldı.

Devamını Oku
02.09.2020
Türkiye’nin enerji sorunu

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, geçen hafta “Türkiye, tarihinin en büyük doğalgaz keşfini Karadeniz’de gerçekleştirdi” sözleriyle kamuoyunda bir süredir beklenmekte olan müjdeyi açıkladı. Erdoğan, 320 milyar metreküp doğalgaz rezervi bulunduğunu belirterek “Hedefimiz 2023’te Karadeniz gazını milletimizin kullanımına sunmaktır” dedi. Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak da söz konusu müjdeyi “Artık cari fazlayı ve döviz fazlasını konuşacağımız yeni bir dönem başladı” sözleriyle karşıladı.

Devamını Oku
26.08.2020
Döviz kurunda rekabetçi olmak

Türk Lirası’nın uluslararası paralar karşısında hızla değer yitirdiği günlerin ardından konuşan Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, dövizdeki pahalılığın vatandaşlar açısından önemli olmadığının altını çizerek “Önemli olan kurun seviyesi değil rekabetçi olup olmamasıdır” dedi ve “Turizmin gelmesi için ihracatçı için benim para birimim daha cazip, daha rekabetçi olsun” görüşünü savundu.

Devamını Oku
19.08.2020
Türk Lirası’nı ve TC Merkez Bankası’nı anlamak

Başlığımızdan yola çıkalım: “Türk Lirası’nın seyrini ve TC Merkez Bankası’nın ne yapmak istediğini anlamak” hiç de zor değil aslında… Bu sorulara yanıt verebilmek için çok derin iktisat bilgisine de ihtiyaç gerekmiyor. Biraz sağduyu, en temel birkaç veriyi izlemek ve önyargılı, bağnaz inançlardan uzak, akılcı düşünmek yeterli. Ama bu saydıklarımız içinde de en zor olanı sonuncusu: Bağnazlık ve kör inançlara değil, bilimsel şüpheye ve aklın üstünlüğüne dayanmak.

Devamını Oku
12.08.2020