AB ile alfa ve omega arasında

24 Kasım 2016 Perşembe

Dün gibi hatırlıyorum. Antakya’da “San Piyer” kilisesi...
Hıristiyanlığın en kutsal yerlerinden sayılan bu tarihi mekânda Türkiye’yi iyi tanıyan Fransız meslektaşım Marc Semo ile konuşuyoruz.
Marc o yıllarda “Liberation”da çalışıyor. Antakya’da bir AB-Türkiye gazeteciler toplantısı için bir araya gelmişiz. “San Piyer”in mihrabı, “altar”ı önünde konuya giriyoruz.
“Altar”ın üzerinde iki harf var; “alfa” ile “omega”...
“Alfa” yaşamın başlangıcını, “omega” sonunu temsil ediyor.
AB müzakerelerinin açılmasına aylar kalmış.
Semo, müzakerelerin başlangıcı için saptanan “3 Ekim 2005” tarihinin de tıpkı “alfa” ve “omega” gibi bir simge olduğunu söylüyor.
Sözü “simge tarihin” verildiği “17 Aralık 2004”e getirerek; “O zirvede AB Türkiye’ye ‘yeşil’ değil, ‘sarı’ ışık yaktı” diyor:
Cumhuriyet dışında bunun üzerinde o zaman fazla duran olmadı. Ama (17 Aralık’ın akabinde) sarı ışık güç kazandı. (Avrupa anayasasını gömen) Fransa ve Hollanda referandumları ile gelinen noktayı ‘sarı ışığın’ belirginleşmesi diye özetleyebiliriz. Açık uçluluk kuvvetlendi. ‘Müzakereler açılır ama süreç 10 yıl sürer!’ diyenler, şimdi 20 yıldan bahsediyor. 15- 20 yıl içinde Türkiye ne kadar değişir? Avrupa ne olur? Göreceğiz...”

Tarihin girdabı
Zarların atıldığı tarihi 2005 yazındaki o buluşmada konuştuğum İspanyol meslektaşım Hermann Tertsch de “Hepimizi hazırlıksız yakalayan ve çok büyük bir hızla hareket eden tarihin girdabı içindeyiz” demişti:
“Sayısız soru ve cephe var önümüzde. Küreselleşme, Çin’in yükselen gücü, ABD’nin yeni kimliği, Suriye, Irak, her belirsizliğe gebe bir Ortadoğu, yükselen popülizm, Rusya’nın neo- Stalinizme kayışı ve AB’nin kimlik bunalımı. Çok güç, çok özel bir siyasi konjonktür ve çok özel bir tarihi dönüm noktasındayız.”
Türkiye’yi aradan geçen 11 yıllık sürede Ortadoğu’ya savuran, Avrupa’yı “Brexit” uçurumuna yuvarlayan o tarihin girdabı şimdi bizi “omega”ya yönlendiriyor.
Bu yazıyı okuduğunuzda Avrupa Parlamentosu, Türkiye ile müzakereleri dondurup dondurmamak kararını almış olacak. İşlerin buraya gelmesi bile başlı başına bir “omega”, iflastır.

Başlarken bitti
15 Temmuz sonrasının kitlesel temizlikleri ve tutuklamaları, ipleri kopma noktasına getiren son aşama. On yıllardır gündemdeki AB serüveni, aslında daha başlarken bitti.
Eski yazılarıma bir baktım da; “müzakere tarihi alınan” “17 Aralık” zirvesine giderken daha bismillah “zina restleşmesi” ile işe başlamışız (AB Harakirisi ve Zina,18 Eylül 2004).
Tarih alındıktan sonra “Reis”e havai fişeklerle Avrupa fatihi kutlamaları yapılmış. Ama müzakerelerin resmen başlatıldığı 2005 güzüne ulaşılmadan daha Ankara’nın heyecanı “fıss” sönmüş.
“17 Aralık öncesinde Türkiye’de Kopenhag kriterleri ve reformdan başka şey konuşulmuyordu” diyor örneğin 16 Nisan 2005 tarihli “AB’ye Veda mı?” başlıklı yazım ve şöyle devam ediyor:
Erdoğan, Gül, sanayiciler, aydınlar, basın yekvücut ‘Avrupa’dan tarih almaya’ kilitlenmişti. Kamuoyu koro halinde projeyi destekliyordu. Yoklamalar yüzde 70 ağırlıkla Türkiye’yi Avrupa’nın en AB’ci ülkesi gösteriyordu. Bu kadar kısa sürede her şey nasıl değişti? Avrupa nasıl buzdolabına kaldırıldı ve unutuluverdi? Türkiye Avrupa’dan uzaklaşmak için elinden gelen her şeyi yapıyor şimdi. Hükümet başmüzakereci konusunda ipe un sermekle başladı. Ankara’daki ilk troyka toplantısı, kadınların meydan dayağından geçirilmesiyle karşılandı. Dayağın şoku, (AB’de) en yüksek mercilerden Türkiye’ye iletilirken, bu kez piyasaya gazeteciler için ağır hapis cezaları öngören bir TCK çıktı. Karikatüristler dahil önüne gelen gazeteciye dava açan Erdoğan, basın mensuplarına gözdağı vermeye başladı. Hükümeti sorumluluğa davet eden TÜSİAD’ı ‘işinize bakın!’ diye payladı. Nereye kadar? Ne yapmak istiyor Ankara?”
Bugün AKP ve Erdoğan’ın “reformcu yılları” diye o döneme hâlâ övgüler düzen liberaller var ya, “öyle bir dönem” hiç olmadı.
“Reformculuk”, “müzakere tarihi” almaya endeksli göz açıp kapayana dek geçen kısacık bir arada, bir “görsel efekt” olarak kaldı.
Görsel efekt Avrupacılığıyla buraya kadar.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kılıçdaroğlu vakası 14 Nisan 2024
31 Mart’ın bahsi 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları