Her tarafı dökülüyor

01 Aralık 2016 Perşembe

Türkiye’ye dışarıdan bakan bir gözlemci (yatırımcı ya da diplomat olabilir) ekonomide, siyasette, dış politikada yaşananlara ilişkin “her tarafı dökülüyor” demekten kendini alamaz. Zaten salı günü de Financial Times’da yazan bir fon yöneticisi, Türkiye’nin risk primlerinin daha da artması gerektiğini savunuyordu.

Modelin sonu
Dışardan borç al, tüketimi besle, ekonomiyi büyüt” modeli artık bitti. Son beş yılda ekonominin prodüktivite artış oranının sıfırda süründüğüne işaret eden Daron Acemoğlu, bu yıl büyümenin yüzde 1 dolayında kalacağını düşünüyor. Dış kaynakla tüketimi körüklemeye devam etmek de olanaklı görünmüyor. Özel sektör net borcu 200 milyar doların üstünde seyrediyor. Borcu çevirme oranıysa yüzde 160 dolayında; 100 dolarlık borcu ödeyebilmek için 160 dolar borçlanmak ya da dolar bulmak gerekiyor (Financial Times).
İhracat bir kaynak olabilir. Ancak Rusya piyasası henüz açılmadı. Avrupa piyasaları zayıf. İhracat canlansa bile borcun yüzde 60’ı dolar cinsinden, ihracat gelirlerininse yalnızca yüzde 40’ı. Dahası ihracatın yüzde 60’ları aşan bir ithalat bağımlılığı da var. TL’nin değer kaybetmesi ihracatı teşvik ederken ithalat maliyetlerini arttırıyor. Şirketler, borç ödemeleri için gereken doları ülke içinden satın alabilirler. Ancak ekonominin yavaşlıyor olması, TL gelirleri açısından umut verici değil. Diğer taraftan, TL’nin dolar karşısında yıl başından bu yana yüzde 18, son üç haftada da yaklaşık yüzde 9 değer kaybetmesi, borçlu firmalara yalnızca son bir buçuk ayda yaklaşık 100 milyar TL’lik ek yük getirmiş (M. Sönmez). Turizm gelirleri de umut verici değil. Geriye Boratav Hocamızın vurguladığı gibi çok yüksek düzeylerde seyreden kaynağı belirsiz döviz girişi kalıyor.
Siz yabancı yatırımcı olsanız, bu koşullarda bir an önce daha fazla zarar etmeden çıkmayı düşünmez misiniz? Nitekim, ocakeylül döneminde yabancı sermaye girişi önceki yıla göre yüzde 11 azalmış, yalnızca eylül ayında 2.2 milyar dolar çıkmış (Boratav).
Wall Street Journal’ın “ucuz dış kaynakla ekonomiyi yüzdürme günleri geride kaldı” dediği bu modelin tükendiğini, bence en iyi şu açmaz gösteriyor: TL’yi korumak, yabancı yatırımcıya güven vermek için faizlerin artması gerekiyor. Zaten borç yükü altında ezilen yerli yatırımcıyı (özellikle inşaat sektörünü), tüketiciyi destekleyebilmek, ekonomik büyümeyi koruyabilmek için de faizlerin düşmesi...

Ve diğer tıkanmalar
Birçok yanı hâlâ karanlıkta kalmaya devam eden (Bkz: O. Bursalı’nın son yazıları) bir darbe girişimi, ardından gelen büyük tasfiyeler, sanatçılardan, akademisyenlerden gazetemize, HDP liderliğine, oradan da sosyalistlere kadar uzanan garip tutuklamalar, muhalefet üzerinde artan baskılar, özel mülkiyet güvencesinin, hukuk düzeninin hızla kaybolması, tüm siyasi iradenin, ne zaman ne yapacağı belirsiz, tek bir hedefe, adeta saplantı düzeyinde kilitlenmiş bir kişinin dudaklarının arasında olması, yerli yabancı yatırımcıyı çok tedirgin ediyor.
Diğer taraftan bu kişinin, geleneksel müttefiklerini, Avrupa Birliği’ni yeni bir sığınmacılar krizi yaratmakla, NATO’ya karşılık, Rusya ve Çin’e yaklaşmakla tehdit etmesi, böylece, ülkenin, Batı’nın güvenlik mimarisi içindeki yerinin giderek belirsizleşmesi; haziran seçimlerinden sonra, Kürt sorununda savaş politikasının egemen olması yabancı yatırımcı açısından belirsizliklerin, risklerin daha da artması anlamına geliyor.
Tüm bunlara ek olarak, Suriye’de Esad rejimi, isyancıları Şam ve Halep’ten çıkararak iç savaşı kazanıyor. Türk askerine yönelik (mutlaka Rusya’nın onayıyla) gerçekleştirilen hava saldırısı, dış politikanın, Batı’dan uzaklaşırken tam anlamıyla iflasını sergiliyor. Bunlar, orta dönemde risklerin artmaya devam edeceğini gösteriyor.
Yabancı yatırımcılar, diplomatlar da ister istemez AKP’nin elinde, her tarafı dökülen bu ülke nereye gidiyor” diye düşünmeden edemiyorlar.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları