Karlov suikastı: Ortadoğu olduğumuzun resmi

22 Aralık 2016 Perşembe

Kürsü boş. Üstünde “Çankaya Belediyesi” yazıyor.
Konuşmacı yerde. Ölmüş.
Gözlüğü bir başka yana savrulmuş.
Ayakkabılarının altı görülüyor.
Yere düşen Hrant Dink’in ayakkabılarının tabanını izlediğimiz gibi, bu kez de büyükelçinin çok fazla giyilmemiş ayakkabılarının tabanını izliyoruz.
Geri plandaki fotoğraflarda Kremlin’in topları fark ediliyor.
Katil, tabancasıyla objektife, naklen yayınla nerdeyse gördüğümüz cinayete tanıklık eden bizlere bakıyor.
Konuşmacı yerine katilin gerisinde durduğu “boş kürsü”; sadece Andrey Karlov cinayetinin fotoğrafı değil, Türkiye’nin içine düştüğü ve yuvarlandığı boşluğun resmidir aynı zamanda.
Dünyanın bu fotoğrafı böyle gördüğü ve okuduğuna emin olabilirsiniz.
Ülke sanki artık “boş vites”te. İstihbarat sıfır. Neredeyse günaşırı bomba patlıyor. Karlov suikastı, son on gündeki üçüncü badire. 44 canın gittiği Dolmabahçe, 14 şehidin verildiği Kayseri saldırıları ve ardından bu.
PKK’nin bıraktığı yerden IŞİD, IŞİD’ın kaldığı yerden PKK adeta yarış ederek devam ediyor. “FETÖ yaptı” denen Karlov cinayetinin şok.. şok.. şok.. -Ruslar tarafından-“El Nusra”ca üstlenildiği söyleniliyor.
Öyle midir, değil midir bilmiyoruz. Bağımsız basının olmadığı yerde nesnel bilgiye ulaşmak imkânı ortadan kalkıyor. Kimin propagandası en güçlü çıkarsa, gerçeği onun artık biçimlendireceğini anlıyoruz.
Kimin eli kimin cebinde olduğu belli olmayan tam bir Ortadoğulaşmanın fotoğrafı bu.
 
Alacakaranlık bölgesi
Türkiye artık böyle neyin gerçek, neyin sanal olduğu ayırt edilemez bir alacakaranlık alanda olduğundan, Rusya “elçi cinayetini” araştırmak üzere 18 kişilik heyet yolladı.
Bu tür yabancı araştırma heyetlerinin devreye girmesi, genelde Ortadoğu ülkelerinde görülen bir pratik. Misal en son Lübnan’a Hariri suikastını araştırmak için uluslararası heyetlerin gittiğini hatırlıyorum.
“Mini Yalta” olarak adlandırılan Moskova’daki Suriye görüşmelerine Karlov suikastı ardından gölge düşürmek istemeyen Putin’in, Ankara’ya tepkisini kapalı kapılar ardında ileteceği ve neticede Türkiye’nin elinin Rusya nezdinde zayıflayacağı, uluslararası camiada yaygın bir kanı...
Suikastı araştırmaya gelen “18 kişilik heyet”, Ankara’nın bu zaafının ilk somut belirtisi şeklinde algılanıyor. Başka şart ve zamanlarda Ankara’nın “taviz” gibi görülen böyle bir gelişmeye asla “evet” demeyeceği düşünülüyor. En azından bu Türk yargısı ve güvenlik güçlerine; uluslararası planda bir “güven eksikliğinin” işareti.
 
‘Güven açığı’
İtalya’nın Ortadoğu uzmanı gazetecilerden Alberto Negri, suikasttan sonra kaleme aldığı “Avrupa’dan gitgide daha uzak/ Ankara Avrupa’dan çıkıp Ortadoğu’ya dalarsa” başlıklı yazısında, NATO da aynı şekilde Türkiye’ye duyulan “güven eksikliğini” yazmış.
Negri, ayyuka çıkan bu “güven eksikliğinin”, ittifakın Batılı askerleriyle Türk askerleri arasında bir kara delik açtığından dem vuruyor ve “Batılı askerlerin Türk askerleriyle NATO üslerinde artık komünikasyon/ iletişim kurmadıklarını” ekliyor.
Dışardan bakıldığında Türk ordusundaki yapılanmaların (15 Temmuz’da görüldüğü gibi) ne olduğu anlaşılan o ki ayırt edilemiyor. Şimdi Karlov cinayeti ardından polis için de benzer kaygılar, kuşkular geçerli olacak. Diplomatlar gözleri kapalı kendilerini Türk güvenlik elemanlarına emanet etmek istemeyecek.
Türkiye, kâğıt üzerinde müttefik göründüğü Batı’da gitgide “düşman” gibi algılanırken; yakınlaşma yaşadığı varsayılan Rusya ile de gerçek dostluk kurmaktan uzak.
Suriye politikalarındaki farklılıklar, Karlov’un ölümü arifesindeki sokak gösterileri ve diplomatın katlini araştırmak için gönderilen Rus heyetinin varlığı, ilişkilerdeki gerilimin sonucu.
Hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığı bu isli, puslu ortam; bizi -heyhat- her manipülasyona açık hale getiriyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kılıçdaroğlu vakası 14 Nisan 2024
31 Mart’ın bahsi 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları