Wilders’ın ekmeğine yağ sürmek

12 Mart 2017 Pazar

Reis, Almanya’dan sonra;
Hollanda’ya da “Eyy Hollanda! Bunlar Nazi kalıntısı, bunlar faşist” dedi.
Önüne gelene “Nazi” diyor. Bu kez de Mevlüt Çavuşoğlu’nun uçuş izninin iptal edilmesine atarlandı.
“Hitler Almanyası”nı zihnindeki başkanlık sistemine, yakın dönemde “referans” gösteren bir liderin, ona buna şimdi “Nazi” diye çıkışması enteresan.
Geçen yıl başında hatırlarsınız Hitler’in başkanlık sistemini” siyasi konuşmalarında gözünü kırpmadan örnek gösteren RTE, bu nedenle dünya basının diline düşmüştü.
Time, “Türkiye Cumhurbaşkanı Adolf Hitler’e benzemek istiyor” diye yazmıştı.
Daily Telegraph; Erdoğan’ı “anayasal reformlar için Hitler Almanyası’nı dünyada ilk kez pozitif rol modeli olarak kullanan lider” ilan etmişti.
İtalya’da Il Giornale “Erdoğan’ı artık fren tutmuyor. Başkanlık modeli Hitler” demişti. Corriere della Sera daha ileri giderek, “Führer, Sultan’ın hoşuna gidiyor. O, bundan hicap duymuyor” ifadelerini kullanmıştı.
Bunlar yaşandı. Rüyamızda görmedik. O zaman da yazmıştım... Şimdi tam.. referanduma sunulan “anayasal reformlar” için Hitler’i vaktiyle örnek vermekten çekinmeyen Erdoğan’ın, bakanlarının/kendisinin konuşmalarını engelleyen ülkelere “Nazi” göndermesiyle saldırması, insana “Bu ne pehriz, ne lahana turşusudur?” dedirtiyor.
Her gün “Tanrım aklıma mukayyet ol!” diye uyandığımız bir dönemde, hikmetinden sual olmaz böylesi garip paradokslar da var. Not etmeden geçemedim.

Diplomatik tokat
Çavuşoğlu’nun uçağının uçuş izninin iptali tabii çok esef verici, diplomatik bir tokat. Bunun bir hamle ötesi, Hollanda büyükelçisinin Ankara’dan geri çekilmesi olabilir ki, restleşme sürerse o da gündeme gelebilir.
Hollanda belli ki Çavuşoğlu’nun “Hodri meydan! Kimse beni engelleyemez. Rotterdam’a illa gideceğim!” babalanmasına, “Hele engellemeye kalksınlar, ağır yaptırımlarımız olur” tehditlerine içerlemiş ve bir “had bildirme” mesajı vermiş.
Gelinen yer bir “el mi yaman, bey mi yaman!” noktası.
“Sen benim kendi ulusumun toprakları üzerindeki egemenlik haklarımı tanımıyorsan, ben seni hiç tanımayrum!” yapıyorlar.
“Nazi” diye efelenerek tribünlere oynamak yerine, buraya niye gelindiğini düşünmekte yarar var.
Hollanda’da bu çarşamba seçim yapılacak. İslamafobi şampiyonu Wilders seçimin en güçlü liderlerinden. Sandıktan birinci güç çıkması işten değil.
“Minare istemiyoruz. Ülkemizi (Müslümanlardan ve yabancılardan) geri istiyoruz!” sloganıyla kampanya yapan Wilders, yarışın ana eksenini belirliyor. Aralarında Başbakan Mark Rutte’nin partisi liberallerin de bulunduğu öteki siyasi güçler, Wilders’le bu hatta yarışıyor.

‘Hayır’ için yeterli neden
Rutte’nin şimdi, kritik seçim arifesinde Türk siyasilere, bizzat içinde çok çekişmeli olan bir “referandum kampanyası” için izin vermesi, rakiplerince aleyhinde kullanılabilecek bir koz olarak görülüyor.
Diplomasi kökenli Çavuşoğlu bunu bilmez mi? İpleri germenin ve ilişkileri “mors tua, vita mea / senin ölümün, benim yaşamım” raddesinde yıpratmanın manası nedir? AKP’nin ulusal/uluslararası her kutuplaşmadan, restleşme ve “uygarlık çatışmasından” beslendiğini, bu yolla “evet”çileri yanında tutmayı beklediğini elbette biliyoruz.
Ama ne pahasına?
Yurtdışında Türkiye adına kaydedilen genel itibar kaybı bir yana, Hollanda ve “Nazi” restleşmesiyle gündeme gelen Almanya’da yaşayan milyonlarca Türk’e yazık değil mi?
AKP’nin bu “sıfır empati”, “sıfır sağduyu”, “sıfır diplomasi” hamlelerinin ceremesini çeken en büyük kitle onlar.
AKP ve Erdoğan’a duyulan alerji, yurtdışındaki vatandaşlarımıza bir antipati tsunamisi olarak geri dönüyor. Almanya, Hollanda gibi ülkelerde “Bunca huzursuzluk kaynağı insanlarla bir arada yaşamaya mecbur muyuz?” duygusu yayılıyor.
Yurtdışındaki Türklerin başka hiçbir nedenle olmasa bu nedenle referandumda
“Hayır” demeleri gerekir. Türk karşıtlığı ile ırkçılığı hepten azdıran işbaşındaki bu iktidar, bilerek ya da bilmeyerek Wilders’ların ekmeğine yağ sürüyor.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kılıçdaroğlu vakası 14 Nisan 2024
31 Mart’ın bahsi 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları