Aydın Engin

Hapishane bülteni ve mazeret tezkeresi

04 Eylül 2017 Pazartesi

Önceki gün gazetenin birinci sayfasını elbirliği ile bitirdik.
Arkamıza yaslanıp ekrandaki sayfaya alıcı gözüyle baktık.
Biri “Cezaevi bülteni gibi gazete yapmışız abi” diye mırıldandı...
Baktım. Doğru. Birinci sayfada ağırlık cezaevlerinden gelen haberlerde. Sürgün yerine dönüşmüş cezaevleri; neredeyse ölümü bekleyecek ölçüde ağır hasta tutuklu ve mahkûmları hâlâ ve ısrarla cezaevinde tutan “infaz hukuku” ve “insaf yoksunları”; yer kalmadığı için bazı hükümlüleri açık cezaevlerine nakletme formülleri; cezaevlerinde büyüyen çocuklar...
Evet, arkadaş haklı. Cezaevi bülteni gibi gazete yapmışız.
İyi de ne yapsaydık? Genç bir oyuncuyu vuran bir kadının, ekranlara çıkmak için birbiriyle yarışan yeğenlerinin, kardeşlerinin, arkadaşlarının zırvalarını, ayıp sınırındaki sözlerini mi sayfalara taşısaydık?
Bu ülkede dokunulmazlıkları alavere dalavere, pazarlık, hesap kitap yapılıp kaldırılmış Selahattin Demirtaş ve onu aşkın HDP milletvekili hapiste. Cep telefonunu Cumhuriyet gazetesi çevresinde açık tutmak gibi vahim bir suç işlemiş Enis Berberoğlu hapiste. Bu ülkede hapisteki gazetecilerin sayısı yakında iki yüze ulaşacak. Bu ülkede akademisyenler hapiste. Bu ülkede telefonunda ByLock programı taşıyan bir uğursuzun şu ya da bu nedenle telefon ettiği kadın ve erkekler hapiste. Bir ara Bank Asya’nın önünden geçmişler hapiste.
Kestirme söyleyeyim: Bu ülke, nüfusuna oranla en çok kişinin hapiste olduğu ülkeler liginde açık ara ile şampiyon olmuş. Cumhuriyet, birkaç sayfasını bu konuya ayırmayacak da ne yapacak?
Eğer bir gazete adalet arayan yurttaşların sesi olmayacaksa niye yayınlanır ki?
Ortada bir kusur varsa “cezaevi bülteni” gibi çıkan Cumhuriyet’te değil, bu ülkeyi dört duvarı olmayan bir hapishaneye ve hapishaneleri cehenneme çevirenlerde aransa gerek.

***

Gelelim yazının başlığındaki mazeret tezkeresine...
Şimdi hâlâ isteniyor mu bilmiyorum, benim çocukluğumda okula gelmeyen öğrenci babasından ya da velisinden bir mazeret tezkeresi getirmek zorundaydı. “Oğlum Aydın Engin hasta olduğu için iki gün okula gelememiştir. Bilgilerinize sunarım” diyen ve velinin imzasını taşıyan bir pusulaydı.
Şimdi de Cumhuriyet okurlarına kendi mazeret tezkeremi kendi imzamla sunuyorum.
Bir yıl kadar önce, 2016’nın 5 Temmuz’unda “Genç arkadaşlara yazıişlerinde destek kontenjanı”nda çağrıldım ve işe koşuldum. Haftada dört Tırmık’ı internetten yollayıp sonra da yan gelip yatma günleri böylece sona erdi. Üstelik Cumhuriyet’te kilit görevler üstlenmiş arkadaşlarım Silivri’de volta atmaya yollandı. O gün bugündür haftalık izin bile yapamadan çalışıyorum (Düzeltme: Çalıştırılıyorum).
Sonuç: Altı günlüğüne kendimi kızağa çekiyorum. Altı gün boyunca cep telefonum kapalı olacak. Bilgisayarımın kapağı da öyle...
Oh be, Cumhuriyet nihayet bu herifi kapının önüne koydu” diyecekler sevinmesin, Tırmık okurları “N’oldu, bunun başına bir şey mi geldi” diye kaygılanmasın diye bu mazeret tezkeresini bilgilerinize sunuyorum.
Haftaya pazartesi günü siz yine Tırmık okuyabilirsiniz. O saatlerde ben, “içerideki” ve “dışarıdaki” sanık arkadaşlarımla birlikte, Silivri’ye taşınmış 25. Ağır Ceza Mahkemesi’nin karşısında dikiliyor olacağız.
Akşamına “içerideki” arkadaşlarımızı da kapıp dönebilirsek sizlere yeni bir mazeret tezkeresi daha sunacağım. “Aydın Engin evden dört Tırmık yazmaktan ibaret ağır görevinin başına dönmüştür. Bilginize sunarım” diyen bir mazeret tezkeresi...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

25 ay 13 gün sonra 16 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları