Ahmet Kemal Şenpolat

Kentlere Kadın Eli Değmeli

15 Kasım 2013 Cuma

Türkiye’nin kentleşmesi özellikle son 50- 60 yıllık süreçte birbirinin tıpkı aynısı olan, çirkin binaların yığıldığı, kooperatif beton bloklara mahkûm, ruhsuz ve korkutucu devlet binalarından oluşuyor. Bu kentlerin nerdeyse tamamında herhangi bir estetik güzelliği, kültür ve uygarlık birikimi olmayan, ana meydanlarının bile olmadığı ya da özgün mimari örneklerinin yok edildiği, müzelerinin, yeşil parklarının bile yaşayan tüm canlılara lütuf olarak sunulduğu tek tip, sıkıcı ve heyecan vermediğini görüyoruz. Farklı kentlerin kartpostallarına bile baktığınızda birbirleri arasında herhangi bir farkı göremediğiniz kasabadan hallice büyük yerleşim yerlerinden oluşuyor. Acıdır ki biz buralara şehir dendiğini sanıyoruz. Bu şehirlerki, içinde ne bisiklet yolları, ne bilim müzeleri, ne birbiri ile koordinasyonu olan toplu ulaşım araçları var? Kaldırımları bile tek tip sarı beyaz olarak boyanıyor. Çıkabilmek için merdiven dayamak bile gerekiyor.
Sokak isimlerinin bile her seçim seçilen kişinin dünya görüşüne göre zırt pırt değiştirildiği bir geleneğe sahip şehirleşme. Belediye başkanlarını ve meclis üyelerini asıl motive eden kilit kelime ise yetkiyi ele geçirdikten sonra imar planlarında gelişigüzel oynayıp ciddi rantlar elde etmek ve bir yolunu bulup denetimden kurtulma güdüsü.
Belediye başkanı ya da meclis üyesi olmak için deneyim bile gerekmiyor. Biraz siyasi yanınız, biraz da şark usulü kurnazca iş bitiriciliğiniz, pasifte duran kişiyi eziciliğinizin sizi bu göreve getirdiğini hepimiz biliyoruz... Yani bu işin okulu, bilimselliği, kent plancılığı bizim topraklarda daha uzun yıllar uzak kalacağı bu arabesk bakış açısıyla kesin.
Bu seçim yine bir fırsat var ve benim gönlümden asıl geçen CHP’nin özellikle garanti olarak kazanacağı düşünülen yerlerin tamamında kadınların aday olarak gösterilmesi. Örneğin İzmir’in Büyükşehir Belediye başkanlığı da dahil olmak üzere tüm ilçelerinde kadın aday gösterilmesi çok mu hayalciliktir? İstanbul’da Kadıköy, Şişli, Beşiktaş, Bakırköy gibi ilçelerde, Ankara’da Çankaya’da kadın aday olması çok şık olmaz mı?
Hatta bu durum cihana bile bir duruş sergilemek olmaz mı?
Gerçi bu ülke Tansu Çiller gibi, Gülay Atığ gibi çok yanlış örnek gösterilebilecek kadınları da yetkili makamlarda görmüştür. Bu tipten, sırf kadın olsun da ne olursa olsun cinsiyetçiliğine girilmeyecek aklın zaten partinin yetkili organlarında olduğunu tahmin ediyorum.
İzmir gibi büyük bir kentin bir Sydney opera binası gibi kent sembolü haline gelmiş opera binası olamaz mıydı? Kimi kentleri elinde bulunduran sosyal demokrat partilerin gösterişli, özgün mimarili kentin sembolü olan kütüphaneleri, müzeleri şimdiye kadar inşa edilemez miydi?
Ben artık kadın elinin bir evin düzeni gibi kentlere değdiğinde erkek eliyle zaten dağıtılmış, hor görülmüş kentli yaşamının ne olduğunu hâlâ anlayamamış erkek adaylara karşı çok ciddi bir fırsat olduğunu düşünüyorum. Sosyal demokrat partilerden parti kotasının da ötesinde inisiyatifini kullanarak Atatürk Cumhuriyeti’ne, devrimlerine yakışır, bilime inanan, kültüre inanan, sanat dolu kent planlaması bilinci ile on yıllarca sonrasını görüp hesap yapabilecek kadın ellerinin değmesini bekliyorum. Bu seçimlerden sonra elindeki parayı en iyi kullanacak kentleri evimizin içi gibi temiz, estetik yapacak, sanata kültüre boğacak, trafikte insanca ve uygarca yaşamamızı sağlayacak, imar baskısı altında kalmayacak kişilerin kadın olduğunu görüyorum.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları