Bu sırada Türkiye...

22 Mart 2018 Perşembe

Büyük güçler (emperyalist merkezler) arası ilişkilerde kritik bir durum şekilleniyor. Bu sırada AKP Türkiye’si olağanüstü koşullarda seçimlere gidiyor, Afrin’den sonra savaşı derinleştirmeye niyetli olduğunu açıklıyor. Ülkede adeta, bir “mükemmel” fırtına gelişiyor.

Eşzamanlı büyüme...
Son veriler dünya ekonomisinde 50 ülkenin eşzamanlı (senkronize) büyüme evresinde olduğunu gösteriyor, 2018 yılına ilişkin iyimser beklentileri güçlendiriyordu. Ancak, kapitalizmin tarihi, ülke ekonomileri arasındaki eşzamanlı hareketlerin özellikle yapısal kriz dönemlerinde şiddetli ekonomik hatta siyasi çalkantılara açıldığını gösteriyor.
Eşzamanlı hareketlerin arkasında ekonomik dinamiklerde ve politikalarda benzeşme yatıyor. Bu, sorunlarda da benzeşme anlamına geliyor. Böylece, sığınacak güvenli limanlar tükeniyor, ülkeler arasında ekonomik rekabeti (dünya ekonomisinin sınırlı kaynaklardan pay alma yarışı) sertleştiriyor. Eşzamanlı hareket zirve/dip noktasında sert bir sarsıntı yaşıyor.
Son eşzamanlı büyüme verileri açıklandığında, HSBC baş ekonomisti Stephen King, Morgan Stanley’nin Yatırım Yönetimi Baş ekonomisti Ruchir Sharma, son eşzamanlı büyüme evresinde, ani bir tersine dönüş olasılığına ilişkin kaygıları dile getirdiler. Şunları da ekleyebiliriz: Küresel borç yükü eritilemiyor. Borçlanma maliyetleri (ABD libor oranları) yine artmaya başladı. İşlem hacmi, dünya ekonomisinin 5 katına ulaşan borsalar yine sert dalgalanmalar sergiliyorlar. Dünya piyasalarında, ABD’den kaynaklanan bir korumacılık dalgası yükseliyor.
Bu kritik ekonomik duruma paralel jeopolitik riskler hızla artıyor. İki gelişmeye dikkat çekmekle yetineceğim. İngiltere’de bir eski Rus ajanının zehirlenmesine ilişkin karanlık durum, ABD, AB ve NATO ile Rusya arasındaki gerginlikleri belirsiz bir yönde tırmandırmaya başladı. Çin devlet başkanı Şi’nin, ömür boyu başkanlığını garanti eden Halk Kongresi’nin kapanışında yaptığı konuşma (“görkemli doğu rüzgârını arkamıza alarak tüm gücümüzle ileri atılacağız... geleceğin parlak zaferlerine doğru” filan) Çin’in artık bir emperyalist merkez olarak davranmaya kararlı olduğunu bir kez daha vurguluyordu.

Quo Vadis?
Türkiye ekonomisi, cari açık, bütçe açığı, dış borç, enflasyon, TL’nin hızla değer kaybetmesi gibi göstergelerle tehlikeli sinyaller veriyor. Siyaset de öyle... Seçimlere giderken iktidar, seçim güvenliği sistemlerini, sonuçları çalmasına olanak verecek yönde, fütursuzca allak bullak ediyor.
Bu gelişmeler, arkasındaki korku, seçimlerden sonra ülkeyi, siyasal İslamın totaliter rejim inşa sürecinde baskıyla hızlandırılmış yeni bir toplumsal mühendislik atılımının beklediğini düşündürüyor. Ana muhalefet partisi liderliği ise, “traktörün farlarının ışığında donup kalmış tavşanlar” gibi. İnanılmaz bir yılgınlık adeta teslimiyet sergiliyor. Seçimleri kazanmaya ilişkin açıklamaları, “mezarlıktan geçerken ıslık çalmaya” benziyor.
Dış politikada da riskler Afrin’deki “zafere” karşın birikmeye devam ediyor. Middle East Report, “Gizli Yat Zirvesi” başlıklı haberinde, 2015’te Arap dünyasında, Suudilerin önderliğinde, Türkiye ve İran karşıtı bir blokun oluştuğunu aktarıyor. ABD ve Avrupa, Rusya üzerinde basıncı arttırırken, Sünni “Arap bloku” ve İsrail, Şii İran üzerinde baskıyı artırıyor. Türkiye’nin, Suriye’deki askeri operasyonlarının, Rusya’nın hava sahasını açık tutmasına bağımlılığı devam ediyor. ABD, Mınbiç’ten çekilmeyeceğini açıklıyor. Türkiye’nin içinde manevra yaptığı “çatlak” giderek daralıyor.
Diğer taraftan, Kıbrıs açıklarında petrol arayan ülkeler listesine, Arap dünyasındaki tek dostu Katar’ın da eklenmesi, AKP Türkiye’sinin gücünün sınırlarını sergiliyor. YPG, kendi güçlerinin sınırlarını hesaba katmadan, büyük güçler arasındaki dengelerden yararlanmaya kalkınca Afrin’de içine düştüğü trajik duruma bakarak insan ister istemez, “AKP Türkiye’sini de bir trajedi bekliyor olabilir mi” diye düşünmeden edemiyor. -serif"; mso-bidi-font-family:21HelveticaRoman'>(B.V.)



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları