Aydın Engin

Çocuk cenneti Tekirdağ

16 Haziran 2018 Cumartesi

SUNUŞ

Çalmazsan, çaldırmazsan...

Süleymanpaşa Belediyesi’nden söz edeceğim. Birkaç gün önce neredeyse tam bir gün geçirdiğim Süleymanpaşa Belediyesi’nden... Gözlemlerimi, izlenimlerimi aktarmaya çalışacağım. Kurulduğu Mart 2014’ten bu yana yapılanları, yapılamayanları, başarıları, başarılamayanları...

Ama önce sorsam, “Süleymanpaşa nerede” desem, cevabınız ne olur? Bir ipucu vereyim: Trakya’da...

Ancak meslek dolayısıyla Trakya’yı neredeyse adım adım bilen ben bile onun Tekirdağ merkez ilçe ve çevredeki köy ve beldeleri kapsayan belediyenin adı olduğunu yeni öğrendim.

Önce Başkan Ekrem Eşkinat ve kurmayları ile bir masanın çevresinde buluştuk. İtiraf ediyorum: Fazla ciddi, sıkıcı ve sadece başarılardan söz edilen bir “briefing” bekliyordum. Kahkahaların sık sık patladığı bir sohbet oldu. Ardından masada anlatılanları yerinde görmek üzere uzun ve - benim için - epey yorucu bir kent turu başladı...

Bir sorun var: Bütün bunları yazıya dökmek üzere bilgisayar başına oturunca iyice fark ettim. Okura “Amaaaaan, bu gazeteci de Tekirdağ’a gitmiş, oradan belediyenin çalışmalarına, yapıp ettiklerine övgüler düzüyor” dedirtmemeliyim. Meslek ilkelerimizde de Cumhuriyet’in geleneğinde de böyle gazeteciliğe yer yok.

İyi de ben bu sayfada Süleymanpaşa Belediyesi’ni övmek, bu belediyecilik anlayışını okurlara alkışlatmak istiyorum. Yani zor iş.

***

Daha masa başı sohbette bu belediye “Biraz tuhaf bir belediye bu” kanısı içimde filizlenmişti. Masadaki üç yardımcısı, Mehmet İşveren, Volkan Berkay Çakır ve Gülfenah Dinç Güral alışageldiğimiz üzere “Evet başganım, çok doğru başganım, haklısınız başganım” teranesinden çok uzaktılar. Başkanın anlattıklarına duraksamadan itiraz da ettiler.

Bugüne dek tanıdığım hemen bütün belediyelerde “Paramız yok, kadro sıkıntımız var, zor durumdayız” yollu yakınılar dinlemeye alışkınım. Başkan omuz silkip “Yooo, biz gayet rahatız ve planladıklarımızı, hedeflediklerimizi adım adım gerçekleştiriyoruz” dedi, yardımcıları da gülerek onayladılar. Ardından ekledi:

- Engin Bey çalmazsan, çaldırmazsan, yolsuzluğa göz yummaz, yolsuzu cezasız bırakmazsan belediyenin olanakları yeter de artar...

Ardından sahildeki geniş park alanında basit bir büfe barakası iken yasaları hiçe sayıp yayıldıkça yayılan bir işletmenin yıkılış öyküsünü kahkahalar eşliğinde anlattılar. Kimse yıkamaz sanılan büfenin yıkılışı yeni kurulmuş, çiçeği burnunda Süleymanpaşa Belediyesi için bir dönemeç olmuş. Tekirdağ halkının belediyelerine bakışları birden değişmiş...

25-30 bin kişilik küçük bir deniz kıyısı kasabasından 180 binlik bir kocakente dönüşen Tekirdağ merkezine belediye hizmeti vermek zor olsa gerek.

Başkan Eşkinat yine omuz silkti:

- Valla ben ve ekibim bunu yapabiliyoruz ve biz yapabiliyorsak herkes yapabilir. Yeter ki çalma, çaldırma, halkın isteklerine kulak ver ve öncelik tanı. Bu kadar basit...

Ne denir. Laf bitti.

Artık söylenenleri yerinde görme zamanı geldi. Kent turuna çıkıyoruz.

Çocuk cenneti Tekirdağ

Tekirdağ merkezi ve çevre köy ve beldeleri kapsayan Süleymanpaşa Belediyesi’nin yapıp ettikleri, projelendirip gerçeğe dönüştürdüklerini sayfalar dolusu anlatmak mümkün ve değer. Ama tıpkı belediyenin çok büyük vurgu ile öncelik tanıdığı gibi Tekirdağ ve çocukları konusuna bu sayfada da öncelik tanımak gerek.

En kestirme anlatımıyla Süleymanpaşa Belediyesi Tekirdağ’da bir çocuk cenneti yaratıyor. Hatta büyük ölçüde yaratmış. Tamam kadınlar, sağlık hizmetleri, ulaşım, yol, altyapı da önemli ama Tekirdağ’ın çocukları belediyenin gözünde hepsinden önemli.

Uzun uzun anlatamam. Yer yetmez. Ama sadece sayıların çıplak dili bile çok şey anlatıyor.

Yeni doğan bebeklerden başlayalım. Tekirdağ’da her doğan bebek, belediyenin “Hoş geldin bebek” kutusu ile karşılanıyor. Kutuda battaniye, bebek bezi paketi, biberon, önlük, bebek bakım kitapçığı, bir de başkanın ağzından yazılmış bebeğe özel bir mektup var. 2014’ten bu yana 10 bin 238 bebek bu kutuyla kucaklaşmış ve kucaklanmış.

Çocuk Kulübü

Sırada bebekliği epey geride bırakmış çocuklar var.

“Süleymanpaşa Çocuk Kulübü” kurulmuş Öyle dostlar alışverişte görsün türünden bir kulüpten söz etmiyorum. 8.000 (yazıyla sekiz bin) Tekirdağlı çocuğun üye olduğu bir kulüpten söz ediyorum. Her birinin adına hazırlanmış bir kulüp kartı var. Bu kartla belediyenin bütün olanaklarına, etkinliklerine, paralı girilen kaydıraklı oyun alanından çocuk tiyatrosuna, çocuk korosuna, çocuk konserlerine, spor etkinliklerine çocuklar bedava ve özgürce girebiliyorlar.

- Katılıyorlar mı?

- Hem de nasıl. Mesela Tekirdağ yelken kulübü ile ortaklaşa optimist yani çocukların da kullanabileceği basit bir yekeli tek yelkenli kayık kursları var. Kaç çocuk katılıyor dersiniz?

- 100... Peki 200...

- İki bin çocuk. 8 ile 14 yaş arası 2.000 çocuk. Optimist sporu çocuğun karar verme yetisini olağanüstü geliştirir. Denizdesin ve kayığında tek başınasın. Başının çaresine bakmayı becermen lazım. Beceriyor sonunda. Aileler de yakınıyor.

- Niye?

- E bizim çocuk değişti, dikbaşlı oldu, söylediklerimize itiraz ediyor, o öyle değil böyle olmalı diye diretiyor, diye yakınıyorlar...

İtiraz etmesini, kendi doğrusunda ısrar etmeyi küçük yaşta öğrenen 2 bin çocuk.

Vay be.. Bu veletler büyüyüp seçmen olunca... Çocuk kulübü içinde bir de alt kulüp var. Tekno kulüp. Onlar için temiz, güzel bir bina tasarlanıp yapılmış. İçinde bilgisayarlar, üç boyutlu yazıcı ve Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi’nden iki gönüllü ve idealist uzman var.

Ne mi yapıyorlar?

Hiiiç. Kod yazmayı öğreniyorlar. Yani kısa, basit bilgisayar programları yazıyorlar. Ekranda robotlar, oyuncaklar tasarlıyorlar, sonra da bunu üç boyutlu yazıcıda üretiyorlar. Mesela çocuklardan biri zeybek çizmiş, internetten bir zeybek havası indirmiş ve yazdığı programla çizim zeybeğine harmandalı oynatıyor. Ben Egeliyim. Harmandalıyı bilirim. O çizim-zeybek doğru oynuyordu ve iyi oynuyordu...

2016 sonbaharında kurulan bu alt kulüpte bugüne kadar kaç çocuk kod yazma, bilgisayar programlama öğrendi dersiniz?

- 50, bilemedin 60...

- Çık çık...

- 100... 150...

- Tastamam 1950 çocuk.

Bilgisayar programı yazabilen 1950 kız ve oğlan...

Vay be... Bu veletler büyüyüp seçmen olunca... 

***

Daha sayayım mı? Çocuk kulübünün binalarından biri yemyeşil ve geniş bir alana serilmiş her birinde psikolojik destek hizmeti veriliyor. Değme manken kızı çatlatacak kadar güzel iki gencecik kadın, bir yönetici ve bir psikolog. Gözleri ışıl ışıl anlatıyorlar.

O sırada minnacık çocuğunu elinden tutmuş bir anne geldi. Meslek alışkanlığı anlatılanları onunla test etmek istedim.

- Benim iki çocuğumun sorunları vardı. Birbirleri ile vurdulu kırdılı ilişkideydiler, ayrıca kaka ve çiş tutmayı beceremiyorlardı.

- Eee, burası işe yaradı mı?

- Valla bu altıncı gelişim. Artık çocuklarımı tanıyamıyorum. Ne kaka, ne çiş, ne itiş kakış... Cıvıl cıvıl oyun oynuyorlar.

***

Gençlik merkezi, müzik kursu, el hünerlerini geliştirecek kurslar koro, seyirci olarak tiyatro, oyuncu olarak tiyatro. Şimdiden 75 mezun vermiş bir konservatuvar, 11 dalda 10 antrenör desteğiyle spor yapan 1.000 “kızlı oğlanlı” çocuk.

 Vay be... Bu veletler büyüyüp seçmen olunca... Bunu Başkan Eşkinat’a da sordum.

- Çocuğa ve kültüre bu kadar büyük ağırlık vermek... Bunlar seçmen değil ki, 2019 Mart’ında onlardan oy gelmeyecek ki size...

Yine omuz silkti.

- Ama bir gün seçmen de olacaklar. O zaman belediyenin de, başkanının da, valinin de, milletvekilinin de vay haline değil mi? Biz bugünü değil Tekirdağ’ın geleceğini kazanıyoruz.

 

Çingene mahallesinin ressamları

Müzik ve spor kulübünün yıldızları ‘Aydoğdu Mahallesi’nden çıkıyor artık.

Tekirdağlı birine “Aydoğdu Mahallesi’ne nasıl gidilir” diye sorsanız büyük olasılıkla dudak büzüp “Aydoğdu? Valla hiç duymadım. Bilmiyorum” diyecektir. Ama ona “Çingene mahallesi”ni sorsanız duraksamadan yolu size tarif eder.

Aydoğdu Mahallesi’nin kömür karası gözlü kız ve oğlanlarında Süleymanpaşa Çocuk Kulübü kurulduğundan bu yana bir şeyler değil çok şeyler değişti. O mahallelerden geleceğin “kriminalleri” yetişir diye bilinir ya, artık Tekirdağ’da öyle bilinmiyor. Anneler çocuklarının, öteki çocuklardan farkları kalmasın diye üstlerine başlarına, giydiklerine özen gösterir oldular. Özellikle müzik ve spor kulübünün yıldızları da “Aydoğdu Mahallesi”nden çıkıyor artık.

Bir oda orkestrası konserini Çingene mahallesinden 18- 20 çocuk da konuk olarak izledi. Konserden sonra kömür gözlü bir Çingene oğlan Başkan’a seslendi:

- Başgan be, konser çok kıyaktı. Hele o klarnette ne biçim la basıyordu adam gördün di mi?

Başkanın Galatasaray Lisesi gibi bir kültür kurumunda eğitilmiş kulaklarının bile fark edemeyeceği “ne biçim basılan la”yı Aydoğdu Mahallesi’nin doğuştan müzik yatkını çocuğu şıp diye ayırt edivermişti.

Haydi bir not daha. Süleymanpaşa Belediyesi bir resim çalıştayı düzenledi. Çalıştayda ünlü, az ünlü ressamlar kendi tablolarını çizdiler. Sonra Aydoğdu Mahallesi’nin kızlarına ve oğlanlarından o tablolardan birini seçmeleri ve o tablodan ne hissediyorlarsa onu çizmeleri istendi. Çizdiler. Burada tek örneğini sunabiliyoruz. Oysa 26 Çingene çocuk kendi tablosunu çizdi. Bazıları yetişkin ressamlarınkinden daha güzel ve anlamlıydı desem... 

 

Al gözüm seyreyle Ressam Balaban’ı

Adı İbrahim Balaban’dır. Bursalıdır. Bursa’nın Seçköy’ünden. 2. Dünya Savaşının en karanlık günlerinde Bursa Mapushanesi’nde yatmıştır. Orada “Şair Baba” ile tanışmıştır. Şair Baba Nâzım Hikmet’tir. Şair Baba Bursa Mapushanesi’nde üç çırak yetiştirdi. Heykel sanatında Çamurcu Şevket, müzikte Beethoven Hasan ve ressam Balaban.

Çırak Balaban ustasından öğrendiği resim sanatının tekniğinde, inceliklerinde hızla yol aldı ve ünlü bir ressam oldu. Bugün 98 yaşında bir koca çınar. Özel koleksiyonlardakiler dışında kalan tablolarını, Şair Baba’nın mektuplarını ve anılarını yitip gitmesin diye Bursa Belediyesi’nin kapısını çaldı ama ilgilenen olmadı.

Değer bilen, ilgilenenler vardı ama. Tekirdağ’da Süleymanpaşa Belediyesi Balaban’ın elindeki hazinelere kucağını açtı. Bugün Tekirdağ’da ressam Balaban adını taşıyan bir “müze ev” var. Yolunuz düşerse o “müze evi” gezin. Yolunuz düşmezse düşürmeye çalışın. Balaban’ın tabloları üstüne Nâzım Hikmet’in yazdığı şiirleri bir arada gösteren tabloların önünde daha uzun durun. Nâzım ve Balaban’la hasret giderin, değerbilir belediyeye de alkış tutun...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

25 ay 13 gün sonra 16 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları