Meclis’te 316 AKP’li milletvekili var. Bunlardan 275’ine televizyon yasağı gelmiş. Erdoğan kazan dairesi dumana boğulmuş demokrasi tramvayından nihai olarak inmek için başkanlık seçimini bekliyor. Tabii bu iyi niyetli bir yorum. Belki de artık sadece sembolik bir değeri kalmış tramvayı müzeye kaldırmaya hazırlanıyor.
Ancak son referandumda üç büyükşehri kaybetti. Bu, OHAL koşullarına, YSK’nin akıl almaz kararına, devasa bir medya desteğine, partileşmiş bir devletin tüm kurumlarının etkin mücadelesine ve Devlet Bahçeli’nin hırçın bir şekilde kendisine arka çıkmasına rağmen gerçekleşti. İstanbul başkanlık istemiyor, Ankara başkanlık istemiyor. Fatura da bu şehirlerin belediye başkanları başta olmak üzere AKP kadrolarının bir kısmına çıkartıldı.
Erdoğan’ın siyasi başarısı 1994’te, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni sadece yüzde 25’le kazanmasıyla başladı. Yerelden gelenin yerelden gitmekten korkması anlaşılır.
Kurulduğu vakit sürekli surette parti içi demokrasiden bahseden, hatta milletvekillerinin önseçimle belirleneceğini ilan eden AKP’nin geldiği durum bu. Belediye başkanları genel başkanın bir sözüyle istifa ediyor. Ankara’da kendine bir dükalık kurmuş olan Sayın Gökçek’in bile direnme gücünün sonuna vardığı anlaşılıyor.
Milletin iradesini temsil ettiği ileri sürülen milletvekilleri ise vekâletini aldıkları milletle televizyona çıkıp temas kurabilme ehliyetinden yoksun. Bunun daha başlangıç olduğunun da farkındadırlar herhalde. İradeleri çiğnenmiş, kendilerini ifade etmeleri yasaklanmış, acz içinde bir grup takım elbiseli adam ile döpiyesli kadından fazlası değiller.
Erdoğan tipi başkanlık sisteminde Meclis’in bir önemi yok. Dolayısıyla milletvekillerinin de öyle. Erdoğan yükselirken fazlalıklarını atan bir roket gibi yükselmeyi seviyor. Bugüne kadar yükselmek için kimlerden kurtulduğuna bakmak yeterli. Reisleri için boşalınca atılan yakıt tankeri ya da safra görevi gören bu kadrolar, otoriter liderlerin ancak kendi çıkarlarına vefalı olduğunu en çıplak haliyle görüyor.
Metal yorgun değil. Metal yok. AKP artık bir tabela partisi. Tuhaf bir çelişki. Hem bir parti devletine dönüştük hem de o parti aslında mevcut değil. Çok da tuhaf değil çünkü bir parti devleti de değil bir şahıs devletiyiz artık.
Erdoğan’ın kişisel çıkarlarını, kişisel var oluş mücadelesini devletin bekası diye pazarlamaya çalışanlar bugün televizyona dahi çıkmak için onun iznine mahkûm. HDP’li belediyelere kayyım atanmasına alkış tutan AKP’li belediye başkanları aynı muameleyle karşı karşıya.
Peki bir OHAL KHK’si ile bütün milletvekillerine konuşma yasağı getirilmesinin ve bütün belediye başkanlıklarına kayyım atanmasının önünde hukuki bir engel var mı? Yok.
Belki şu anda sadece siyasi bir engel var. O da başkanlık seçiminden sonra ortadan kalkar.
AKP’li milletvekilleri, AKP’li belediye başkanları. Uslu uslu oynayın e mi evladım. Akşam da vakitlice yatın. Yatmadan önce sütünüzü içmeyi de unutmayın.
Uslu uslu oynayın
Yazarın Son Yazıları
Tutuklu yargı
Ete doyan vatandaş balığa yöneliyor
Kimiz biz?
Trump gidiyor mu?
Milli birlik
Gemi ve kaptan
Yazık ettiniz efendiler
Krizin faturası
Trump, Erdoğan, Brunson
Brunson meselesi
Yapalım yargıda şeyini...
Orta ve Doğu Avrupa’yı gezerken
Anayasa yok
Afrika tipi başkanlık
Muhalefet partilerinin hali
Yılgınlık
Soylu ne yapıyor?
Nasıl olacak?
Demokrasi. Şimdi!
Büyük uzlaşmaya doğru
Bir hafta kala
Az kaldı
İhtimaller
Adayı alkışlamak
En tuhaf seçim
Akıldışı
Nedir bu ‘senaryo’?
Gençlik Bayramı
Tekme
Seçime damgasını vuranlar
Bir umut
T A M A M derken
Sıkıcı manifesto
Devlet imkânı
100 bin imza?
Teşhis ve tedavi
İlk tur, ikinci tur
Biraz dinlen
Geçmişin Türkiye’sinin erken seçimi
Cin şişeden çıktı